Kuzey Amerika’da Büyü Tarihi #3: “Rappaport Yasası”

buyu-tarihi-more

J. K. Rowling, “Kuzey Amerika’da Büyünün Tarihi“ni anlatmaya devam ediyor! Yazı dizisinin ilk ve ikinci bölümünü daha önce sizlere ulaştırmıştık. İşte üçüncü bölüm: “Rappaport Yasası

“1790 yılında MACUSA‘nın 15. Başkanı, Emily Rappaport, büyü toplumu ile Büyüdışı (No-Maj) toplumun tamamen ayrılmasına yönelik bir kanun çıkarttı. Bunun nedeni daha önce Uluslararası Gizlilik Mevzuatı’nın çok ciddi şekilde ihlal edilmesi, Uluslararası Büyücüler Konfederasyonu’nun MACUSA‘yı aşağılayıcı bir şekilde kınamasıydı. İhlalin MACUSA’nın kendi içinden gelmesi, durumun daha da ciddi bir hal almasına yol açtı.

Özetle, bu felakete Başkan Rappaport’un güvendiği Hazine ve Dragot Sorumlusu‘nun kızı karışmıştı (Dragot, Amerika’daki büyü toplumunun para birimidir ve Dragot Sorumlusu adından anlaşılacağı üzere Hazine Bakanı’na eşdeğer bir konumdur). Aristotle Onikiağaç işinin son derece ehli biriydi ancak kızı Dorcus güzelliğine denk derecede aptaldı. Ilvermorny‘de kötü bir öğrenciydi ve babası yüksek bir makama geldiği dönemde evinde yaşıyor ve nadiren büyü yapıyordu. Daha çok kıyafetlerine, saçına ve parti düzenlemeye yoğunlaşıyordu.

Günün birinde, yerel bir piknikte Dorcus Onikiağaç, Bartholomew Barebone adında yakışıklı bir Büyüdışı’na gönlünü kaptırdı. Dorcus’un bilmediği bir şey vardı; Bartholomew’un Yıkıcı soyundan geldiği. Ailesinde hiç kimse büyü sahibi değildi ancak büyünün gerçek olduğu konusunda sarsılmaz bir inancı vardı ve tüm cadı ile büyücülerin kötü olduğundan kesin emindi.

Tehlikenin farkında olmayan Dorcus, Bartholomew’un kendisine karşı nazik ilgisinin gerçek olduğuna inandı. Sevgilisinin yönlendirici soruları sonucunda, hem MACUSA hem de Ilvermony‘nin gizli adreslerini ona itiraf etti, ayrıca Uluslararası Büyücüler Konfederasyonu ve bu kurumların büyü toplumunu korumak ve gizlemek için nasıl yöntemler izlediği hakkında bilgiler verdi.

Dorcus sayesinde elde edebileceği kadar çok bilgiye ulaşan Bartholomew, Dorcus’un kendisine gösteri yapmada kullandığı asayı çaldı ve bulabildiği kadar çok basın mensubuna gösterdi. Sonra yanına silahlı arkadaşlarını topladı ve yakın civardaki tüm cadıları ve büyücüleri bulup yargılamak, mümkünse öldürmek için yola çıktı. Bartholomew büyücülerin ve cadıların toplantı yerlerinin yazılı olduğu el ilanları bastırdı, nüfuzlu Büyüdışı insanlara mektuplar gönderdi ve bunların arasından bazıları söz konusu yerlerde “kötü gizli partiler” düzenlenip düzenlenmediğini araştırma yoluna gitti.

Amerika’da cadılığı ortaya çıkarma konusunda takıntılı olan Bartholomew Barebone, aslında masum Büyüdışı görgü tanığı olan bir grup insanı, MACUSA büyücüleri sanarak vurmasıyla kendisini aşmış oldu. Neyse ki kimse ölmedi fakat Bartholomew hapse atıldı ve itibarsızlaştırıldı. Dorcus’un dikkatsizliği yüzünden zor duruma düşen MACUSA bu sayede büyük ölçüde rahatladı.

Bartholomew el ilanlarını geniş bir bölgeye yaymış ve birkaç gazete onu ciddiye alarak Dorcus’un asasının resmini yayınlanarak, sallandığında “katır çiftesi” etkisi yarattığını yazmışlardı. MACUSA binası o kadar ilgi çekmeye başlamıştı ki, sonunda taşınmak zorunda kaldı. Başkan Rappaport, kamuya açık bir duruşmada Uluslararası Büyücüler Konfederasyonu‘nda Dorcus’un aktardığı bilgilere sahip herkesin Silinmiş olduğu konusunda emin olamadığını söyledi. Sızıntı o kadar büyük ve ayrıntılı olmuştu ki, yıllarca etkisi hissedildi.

Büyü toplumunda pek çok kişi Dorcus’un ömür boyu hapisle, hatta idamla cezalandırılması için kampanya yapsa da, hapiste sadece bir yıl geçirdi. Tamamen rezil olmasına ve travma geçirmesine rağmen çok farklı bir büyü toplumuna katıldı ve inziva içinde geçirdiği günlerinde en yakın arkadaşları bir ayna ve papağanı oldu.

Dorcus’un patavatsızlığı, Rappaport Yasası‘nın uygulanmasına yol açtı. Rappaport Yasası, Büyüdışı’lar ile büyü toplumları arasında kesin bir ayrım olmasını öngörüyordu. Büyücülerin, Büyüdışılarla arkadaş olması veya evlenmeleri artık yasaktı. Büyüdışılar ile dost olmanın cezası çok ciddiydi. Büyüdışılar ile iletişim günlük faaliyetler için gerektiği kadarıyla kısıtlıydı.

Rappaport Yasası, Amerikan büyü toplumu ile Avrupa’daki toplum arasındaki büyük uçurumu daha da derinleştirdi. Eski Dünya’da, Büyüdışı hükümetleri ile büyülü eşdeğerleri arasında her zaman belli ölçüde gizli işbirliği ve iletişim olmuştu. Amerika’da MACUSA, Büyüdışı hükümetten tamamen bağımsızdı. Avrupa’da cadılar ve büyücüler, Büyüdışı’lar ile evleniyor ve onlarla arkadaş olabiliyordu. Amerika’da Büyüdışı’lar giderek artan şekilde düşman olarak görülüyordu. Kısacası, Rappaport Yasası, zaten epey şüpheli olan Büyüdışı toplum yüzünden sıkıntılar yaşayan Amerikan büyü toplumunu, daha da yeraltına inmeye zorladı.”

J.K. Rowling’in Kuzey Amerika’da Büyü Tarihi yazı dizisinin diğer bölümleri için buraya tıklayabilirsiniz!

1 Yorum

Bir Yorum Ekle

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir