Harry Potter dünyası bizlere çok fazla ders verdi. Bunlardan birisi ve belki de en önemlisi de ayrımcılık üzerine olandı. Safkanlar ve Muggle Doğumlular arasında geçen çatışma, günümüz dünyasına yapılan bir çeşit ayna gibiydi. MuggleNet yazarlarından LAURENL’in yazdığı bu yazı, hepimizin çok hoşuna gitti. Sizler için Türkçeye çevirdik!
Bir gün arkadaşlarımla oturmuş Harry Potter’dan konuşuyorduk. Teoriler, en sevdiğimiz kısımlar vesaire… Dostlarla bir araya gelip bu konuları konuşmak her zaman bana mutluluk vermiştir. Derken konu döndü dolaştı Hogwarst binalarına geldi. Acaba o dünyada olsaydık hangi binaya seçilirdik? Bu konuyu tartışırken işin içine başka etmenler de girdi. Özellikle de safkanlık ve melezlik gibi. Bir de baktım ki herkes ‘Ben safkan olurdum.’ demeye başladı. Birkaç tane melez çıktı. Bir arkadaş ise çıkıp: ‘Ben muggle doğumlu olurdum.” dedi. Bir anda herkes ona dönüp çok delice bir şey söylemiş gibi baktı ve, ‘Neden ki? Safkan olmak varken?’ gibi şeyler söylemeye başladı. Bense oldukça şaşırdım. Bu gayet doğal bir durumdu, neden olmasın ki?
Şimdi bu konunun neden önemli olduğunu düşünüyorum da, Harry Potter kitapları anlattıkları maceranın altında, alışılagelmiş soya dayalı sınıflandırmaya karşı verilen bir mücadeleyi anlatıyordu. Tüm seri boyunca soya ve safkana dayalı ayrımın ne kadar çarpık ve gereksiz olduğunu gördük. Harry, Ron ve özellikle de Hermione İkinci Büyücü Savaşı’nda aslında bu fikre karşı savaştı. Zaten bu savaşın çıkmasının başlıca sebeplerinden birisi de büyücülerin bağnazlığıydı. Lord Voldemort yalnızca safkanların cadı ve büyücü olması gerektiğini savunuyordu. Sırlar Odası’nda gördüğümüz Malfoy’un Hermione’ye ‘Bulanık’ demesi örneği bize bu fikrin büyücü dünyasında gayet yaygın olduğunu gösteriyor. Daha sonra bu sözün muggle doğumlular için kullanılan berbat bir hakaret olduğunu öğreniyorduk.
Bu konuda bizi asıl dehşete düşüren olay dördüncü kitapta yaşanıyor. Voldemort’un sadık müritleri Ölüm Yiyenler Quidditch Dünya Kupası‘nı basıyor ve bir muggle ailesine sırf o sırada orada bulundukları için işkence ediyorlar. Kitaplar ilerledikçe bu durum daha da kötüye gidiyor. Sonunda Sihir Bakanı koltuğundan edilip yerine paravan bir bakan konuluyor. İşte o zaman bu ideolijinin dehşetini tüm çıplaklığıyla görüyoruz. Sihir Bakanlığı’ndaki muggle’ların ezildiği o heykel hala gözlerimin önünden gitmiyor. Malfoy Malikanesi‘nde Hermione’nin koluna ‘Bulanık’ kelimesi kalıcı bir iz bırakacak şekilde kazınıyor. Aslında bu bir çeşit etiket. İnsanların kendilerini belirli bir yere ve gruba ait hissetmek için uydurdukları adlar sadece. Bunu yaşadığımız dünyada da görmüyor muyuz? İnek, ağır abi, ezik, deli… vesaire. Ancak biz bu etiketlerden çok daha fazlasıyız. Bu adların sınırlarının ötesine geçme potansiyeli hepimizde var. Bunu bize eni iyi gösteren kişi ise, bir muggle doğumlu olan Hermione.
J.K Rowling kitaplarında dünyamıza paralel gerçeklerden bahsediyor. Hepimiz o cadı ve büyücüleriz. Bu etiketlere hiçbirimiz sığmıyoruz. O yüzden hepsini bir kenara bırakıp, dünyanın tadını çıkaralım. Zaten çok uzun kalmayacağız.
Siz ne dersiniz?
Yorumlara bak
yazanında çevireninde ağzına sağlık. Enfes bir yazı idi.
Ben zaten rol oyunlarında hep muggle doğumluyum. Muggle doğumlular safkanlardan ki ne kadar safkanlar tartışılır büyü konusunda daha yetenekli. Hatta bence büyünün özü onlarda bile diyebilirim.
güzel.
Kesinlikle melez olmak isterdim. İki dünyaya da yabancı olmamayı. Canım isteyince cappuccino, canım isteyince kaymak birası içerdim mesela. Hem futbol hem de quidditch izlemek güzel olurdu. Bence daha geniş bir dünya vadediyor.
Yasasin hermione ve belatrix
Bu yorumda ne alakaysaa
Ben bütün rol oyunlarında Muggle doğumluyum ve büyük ihtimalle cadı olsaydım kesin Muggle doğumlu olurdum.Bence çoğu kişinin düşündüğünün aksine Muggle doğumlular daha şanslı iki taraf (Büyücüler ve Muggleler) ile ilgili yeterince bilgiye sahip oluyorlar.
Yani ben muggledoğumlu olsam,Melez olsam,safkan olsam önemli değil.Yeter ki bir cadı olayım.
Aynen mektup gelsinde.