Harry Potter kitapları ve filmleri daima birbirleriyle yakından bağlantılı olarak ilerledi, her zaman birbirini överek…
Çok yetenekli Harry Potter film ekibi sayesinde kitaplar ve filmler iki farklı canavar olarak çıktı karşımıza. Yani eğer sadece filmi izlediyseniz ve kitapları hiç okumadıysanız (ya da tam tersi) Harry Potter hikayelerinin Hogwarts merdivenleri gibi gözlerinizin önünde hızla nasıl değiştiğini görmek ilginç olabilir. İşte kitapların film deneyimine nasıl yeni bir yönetmen kurgusu kattığının 6 kanıtı.
Yazının devamı Harry Potter kitapları ve filmleri hakkında spoiler içerir.
Harry Potter ve Azkaban Tutsağı filminde ortalıkta dolaşan ayak izleri ve gizli koridorlarıyla kanlı canlı ve Aylak, Kılkuyruk, Patiayak ve Çatalak tarafından bize sunulan Çapulcu Haritası ile tabii ki karşılaştık.
Ancak kitapları okurken şıp diye bu adamların sadece yaşlı büyücüler değil parçalanmış arkadaşlıkları hikayenin büyük bir dönüm noktası olan Harry’nin babası James Potter, Remus Lupin, Peter Pettigrew ve Sirius Black’ten başkası olmadığını da fark ediyorsunuz. Filmi yeniden değerlendirince ise Harry’nin babasının bir parçasını her zaman her gittiği yere yanında taşımasının ne kadar sarsıcı olduğunu görüyorsunuz.
Ateş Kadehi boyunca, hem kitap hem de film, Peter Pettigrew elini (‘Hizmetkarın bedeninden bir parça’) Voldemort’un vücudunu ölümden kesin olarak geri getirmesine yardım etmek için feda ediyor. Sonrasında Voldemort, Pettigrew’i feda ettiği elinin yerine koyması için pırıl pırıl gümüş bir elle ödüllendiriyor.
Filmlerde bu kadar. Pettigrew sadece çok havalı bir ele sahip oluyor. Ancak Ölüm Yadigarları kitabında bu elin aslında sinsi bir amacı olduğunu görüyoruz. Azkaban Tutsağı’nda Pettigrew’in hayatını kurtardıktan sonra Harry ona son kitaptaki savaş sırasında kendisine bir can borcu olduğunu belirtiyor ve Pettigrew bir an için Harry’i serbest bırakıyor. Gümüş eli Pettigrew’i gösterdiği zayıflık yüzünden boğarak öldürüyor ki bu da onu sadece bir aksesuar olmaktan çok daha öteye taşıyor.
Ah! Harry Potter’ın maceraları ve trajedileri çok fazla duygu yüklü ancak filmlerde öyle anlar var ki Harry’nin zihninde olan biteni fark ettiğiniz an etkisi güçleniyor.
Kuşkusuz kitaplar Harry’nin duygularını saf Düşünseli tarzda başarılı bir şekilde yansıtıyor. Harry’nin acılarını hayal edilebilenden daha yoğun bir biçimde, Ateş Kadehi’nde Voldemort’un yükselişi gibi kasvetli anları daha da kasvetli hale getirerek belgeliyorlar. Ve bu sayede onun hakkında Melez Prens’te Ginny’nin cazibesine karşı kendiyle verdiği savaş gibi çok şey öğrenebiliyoruz. Geri dönüp tekrar filmi izlediğinizde ise Harry için daha kötü hissediyorsunuz.
Pekala şimdi filmlerde Harry’nin Cho ile göz göze gelmeye çalışırken saçmaladığı anlar var, evet. Ama Harry filmler boyunca çoğu zaman kızlarla hiç de fena anlaşmıyor. Zümrüdüanka Yoldaşlığı boyunca Cho ve Harry oldukça sorunsuz bir şekilde bir araya geliyor ve Harry, Cho’nun Dumbledore’un ordusuna ihanet ettiğinden şüphelendiği için ayrılıyorlar.
Ancak kitapları okurken ortaya çıkıyor ki aslında tüm bunlar bu kadar basit değilmiş. Harry çoğu zaman ağlayan Cho için (şimdi adil olmak lazım erkek arkadaşı Cedric Diggory yeni öldü) iyi bir erkek arkadaş olabilmek için çok çabalıyor ve Cho’nun hiddetle terk ettiği talihsiz bir sevgililer günü randevusu geçiriyorlar. Harry hem Cho’yu Cedric hakkında gücendirmeyi başarıyor hem de randevunun ortasında gidip başka bir kızla (Hermonie) takılmayı öneriyor. Yani o kadar da hoş değil aslında.
Zavallı yaşlı Filch, kimse gerçek anlamda ondan hoşlanmıyor. Bu yeterince adil, cidden. Filch vaktinin çoğunu herkesten nefret ederek ve dünyanın en büyük perdesiymişçesine etrafını gölgeleyerek harcıyormuş gibi görünüyor. Filmlerde neden Hogwarts’taki herkesten tiksindiği tamamen açık değil. Ama kitapların kapağını açtığımızda anlıyoruz ki Filch aslında bir kofti, yani büyücü bir aileden geldiği halde büyü yapamıyor. Aniden Filch’in bu kini daha çok anlam kazanıyor.
Dumbledore’un son anları ister kitap sayfasında olsun ekranda olsun her zaman dokunaklı olacaktır. Ama bu durum Harry’nin kitapta Dumbledore’un ölümünü nasıl izlemek zorunda kaldığını fark ettiğinizde daha da kötü bir hal alıyor. Melez Prens (2009) filminde Harry Dumbledore’un isteğini yerine getiriyor ve alt kata iniyor.
Kitapta Dumbledore, Harry’yi taşlaştırıyor. Böylece Harry, Dumbledore’u kurtarmayı deneyemiyor bile. Yani Harry belki de filmde görünenden daha çok işkence çekmiş olabilir.