Draco Malfoy serinin çoğunu nefret etmeyi sevdiğimiz karakterlerden biri olarak geçiriyor. Çoğu öğrenciye kendisinden daha değersizmiş gibi davranıyor, herkesi aşağılıyor ve kötü yolları seçiyor, ama Draco için hâlâ umut var. İşte her şeyin rengini değiştiren, Draco Malfoy‘u sevmeye başlamamıza neden olan o sahne!
Ölüm Yadigarları’nda her şeyin umutsuz gözüktüğü bir an var. Aylar boyunca başarısız bir şekilde Voldemort’un Hortkuluk’larını aradıktan sonra, Harry, Ron ve Hermione Kapkaçırcılar tarafından kaçırılıp, deyim yerindeyse canavarın midesi olan Malfoy Malikanesi’ne düşüveriyorlar.
Hermione’nin büyüsü sayesinde tanınmaz hale gelen Harry’nin Lord Voldemort’a teslim edilmeden önce tanınması gerekiyor. Bellatrix ve Fenrir Greyback Harry’i teslim etmek için sabırsızlanıyorlar. Draco’nun bir sözü bunu yapmak için yeterli. Draco’nun anne ve babası mutluluktan havalara uçuyorlar, Lucius Malfoy eğer Harry Potter’ı teslim ederse Lord Voldemort’un yeniden gözüne girebileceğine inanıyor. Ama Draco hayatında ilk defa tamamen sessiz.
“Draco?” dedi Lucius Malfoy sesi heyecanlı bir şekilde. “O mu? Bu Harry Potter mı?”
“Bilmiyorum, emin değilim.” dedi Draco
Harry Potter ve Ölüm Yadigarları
Neden Önemli?
Neden Draco duraksıyor? En büyük düşmanından kurtulma ve Malfoy Ailesi’ni eski ihtişamına kavuşturma şansı var halbuki.
Ama Melez Prens’te yaşananlar Draco’yu değiştirdi. Altıncı senesine her zamanki havasıyla girse de, zaman geçtikçe daha gergin ve dağınık gözükmeye başladı. Draco’ya gizlice Ölüm Yiyenler’i kaleye sokma ve Profesör Dumledore’u öldürme görevi verilmişti. Draco kısa sürede sorumluluğunun yükünü anladı ve streslenmeye başladı.
“Testralleri sadece ölümü görmüş olanlar görebilir.”
Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı
Ölümü görmek birini dünyaya bakış açısını değiştiriyor. Draco hem nazik okul müdürü olan Dumbledore’un gözü önünde öldürülmesini, hem de Muggle Bilimleri öğretmeni olan Charity Burbage’ın kendi evinde işkenceye uğrayıp öldürülüşünü gördü.
Draco’nun hâlâ ne kadar genç olduğunu ve masum insanların işkenceye uğrayıp öldürülmelerini görmeye hazır olmadığını unutuyoruz. Yakın zamana kadar Draco oldukça iyi bir hayata sahipti, Ron gibi fakir, Hermione gibi “kirli kan” sahibi veya Harry gibi ailesini kaybetmemişti.
Draco’nun Muggle doğumlulara karşı olan çocuksu söylemlerinin nefretten değil ama cehaletten geldiğini söyleyebiliriz. Belki de söylediklerinin ne anlama geldiklerini bilse, söylediği kötü şeyleri daha dikkatli kullanabilirdi.
Ve sonunda Draco’nun kendisini affettirme şansı var. Aklından birçok şey geçtiği şüphesiz. Belki de bir sürü masumun hayatına mal olan Ölüm Yiyenler’e yardım ettiği için kötü hissediyor. Eğer Harry ve arkadaşlarını teslim ederse başlarına ne geleceğini biliyor ama aynı zamanda anne ve babasının ne kadar minnetar ve gururlu olacaklarını da farkında.
Draco ailesine olan bağlılığı, Voldemort’a olan korkusu ve eski sınıf arkadaşlarına olan kaygısı arasında kalmış durumda. Ama birinden diğerine kolayca atlayamaz, bu sebeple direk Harry olmadığını söylemek yerine, “Bilmiyorum.” diyerek geçiştiriyor.
Draco’nun arada kalması bizlere acaba güçlü bir Ölüm Yiyen olma fantezisinin yok olmuş olabileceğini ve Voldemort’a hizmet etmenin korkunç gerçekliğini fark ettiğini düşündürüyor.
Draco’nun bu kadar çabuk büyümek zorunda kalması üzücü ama ne kadar değiştiğine ancak saygı duyabiliriz. Harry’i tanıdığını söylemeyi reddederek sonunda iyi bir karar alıyor ve masum birinin canının yanmasını önlemiş oluyor.
Yapılan her şeyin bir sonucu var ve Draco bunu zor yoldan öğreniyor. Daha sonralarda Harry Draco’yu kurtarmak için kendi hayatını tehlikeye atıyor. Narcissa Malfoy yalan söylenmesi oldukça tehlikeli olan Voldemort’a yalan söyleyip, oğlunun hayatta olduğunu duymak için Harry’i kurtarıyor. Bütün bunlar sayesinde, Voldemort yeniliyor ve büyücülük dünyası huzura kavuşuyor. Yaşanan bunca şey Malfoy Malikanesi’ndeki tek bir ana bağlı olabilir. Draco düşünüldüğünden daha cesur, daha güçlü ve daha sempatik olduğunu kanıtlamakla kalmayıp, etrafının Ölüm Yiyenler’le çevrili olmasının yarattığı stresi gösteriyor. Yaptıkları bize Draco’nun seçtiği yolu ve daha sonra nasıl bir insan olduğunu anlamamızı sağlıyor. En önemlisi ise bize yaptıklarımı telafi etmenin önemini ve hatalarımızdan nasıl ders çıkarabileceğimizi öğretiyor.