Renklerin hayatımızdaki yeri ve üzerimizdeki etkileri büyük. Her detayı düşünen yazarımız Rowling, hikâyede renkleri bolca kullanmış. Gelin beraber Rowling’in kaleminden bu konudaki düşüncelerini öğrenelim.
Büyücüler ve cadılar, toplumda birbirlerini tanımak için mor ya da yeşil, sıklıkla da bu renklerin kombinasyonu şeklinde giyinirler. Bir nevi kod gibi. Britanya’da ve Avrupa’nın büyük bir kısmında mor, din ve asillik ile eşleştirilir. Mor boyalar, pahalı olduklarından bir zamanlar ancak parası olanlar tarafından satın alınıp giyilebilmiş. Piskoposların yüzükleri geleneksel olarak ametist adında mor bir taştan yapılır. Eğer Londra’ya gitmeye karar verirseniz, her yerde yeşil giymemeye dikkat edin çünkü yeşilin, Birleşik Krallık ’ta uzun süre doğaüstü güçlerle bağlantısı olduğu düşünülmüş. Bu batıl inanca göre yeşil, dikkatli bir biçimde giyilmelidir. Mesela, düğünlerde bu renge ait bir şey giymek gelecekte talihsizliği ve ölümü çağırdığı düşünülür. Karanlık işarete, Voldemort’un hortkuluklarından birini mühürlemek için kullandığı ışıldama iksirine (luminescent potion) , çoğu kara büyüye ve Slytherin’in bina rengine baktığımızda hepsinin yeşil olduğunu görürüz. Bu yüzden mor ve yeşilin birleşimi sihrin iki boyutunu da içerir; asil ve soysuz, yapıcı ve yıkıcı.
Hogwarts binalarının beklenenin aksine elementlerle pek de sıkı olmayan bağları vardır ve renkleri bu elementlere göre seçilmiştir. Gryffindor (kırmızı ve altın sarısı) ateşe, Slytherin (yeşil ve gümüş) suya, Hufflepuff (buğday ve yağı temsil eden sarı ve siyah) yeryüzüne, Ravenclaw (gökyüzü ve kartal kanadını temsil eden mavi ve bronz) ise hava elementine bağlıdır.
Şeftali kırmızısı ve somon rengi gibi renkler hiç de sihirsel olmadığından Petunia gibi mugglelar tarafından kullanılır. Ama Nymphadora Tonks gibi muggle bir babası olmasından utanmayan cadılar, cırtlak pembeyi gururla giyebilir.
Renkler Hagrid ve Dumbledore’un isimlerini belirlemede de rol aldı. İsimleri sırasıyla Rubeus (kırmızı) ve Albus (beyaz) olması simya ilmine bir göndermeydi. Kırmızı ve beyazın süreçte önemli mistik parçalar olduğu ilk kitapta, simyaya bu göndermenin yapılması çok önemliydi. Mistik anlamları olan bu renkler, simya sürecinin farklı kademelerini yansıtıyorlar. Çoğu insan bu süreçleri ruhsal dönüşüm ile ilişkilendirir. Karakterlerimi ele aldığımızda, simyasal renkler ile adlandırmamın nedeni onların birbirine zıt ama birbirini tamamlayan doğalarını ortaya koymak istememdi. Kırmızı tutku ya da duygu anlamına gelirken, beyaz riyazet anlamına geliyor. Hagrid sıcakkanlı, kendini doğa bütünleştirmiş büyük bir adam iken Dumbledore, spiritüel, zeki, idealist ve bir yönüyle tarafsız biri. Harry’nin baba figürü aradığı bu yeni dünyada ikisi de birbirine karşıt ama gerekli iki nokta olarak karşımıza çıkıyor.