Sizler için bir Pottermore muhabirinin, Fantastik Canavarlar filmlerinde Tina Goldstein‘i canlandıracak olan Katherine Waterston ile olan yazışmalarını çevirdik! Bu yazışmalar Waterston’u, yönetmen Yates’in hayal dünyasını ve Tina karakterini yakından tanımak için gerçekten iyi bir fırsat!
Katherine Waterston ile canavarlar ve David Yates ile çalışmanın nasıl olduğu üzerine – Pottermore Muhabiri
Katherine bunu okuduğundan gözlerini devirecektir ve kibar olduğumu söyleyecektir. Yanakları kızarabilir bile. Ama şunu bilmelisiniz ki kendisi Tina Goldstein karakterini muazzam bir şekilde canlandırıyor. Yaptığı her şeyi – yürüyüşü, asasını usta bir şekilde sallaması, kısa koyu kahverengi saçlarının şapkasının altından kaçışması- çok doğru yapıyor.
Yönetmen David Yates Katherine’i hemen fark etti.
Bilip bilmediğini merak ederek, “Yağmurlu bir günde David Yates ile beraber oturuyorduk ve ona oyuncu seçme sürecinin nasıl işlediğini sordum,” dedim Katherine’e. “David, Eddie Redmayne’e pek çok aktrist ile okuma provası yaptırdığını söyledi ama seni gördüğü an, senin Tina olduğunu biliyordu. Mükemmel bir kimyan vardı ve rol senin olmalıydı.”
Yumuşak Amerikan aksanıyla kuşkucu bir şekilde, “Ah gerçekten mi?!” dedi. “Bu çok hoş. Bahse varım bunun bana söylenmesini istememiştir. Oh, çok tatlı bir adam. Sete neşe getiriyordu ama gerçek şu ki bu sürece inancı tamdı çünkü bu dünyanın içerisinde daha önce de bulunmuştu.”
David, J.K. Rowling’in hayal dünyasında gitmesi gereken yolu biliyor elbette. Son dört Harry Potter filmini o yönetmişti. Katherine’in canlandırdığı karakter çok farklı bir zamanda olmasına rağmen David’in önsezileri Katherine’in bu büyülü evrende kendini rahat hissetmesinde epey yardımcı oldu.
“Bir filmde genellikle hep birlikte yeni bir bölgeye girersiniz ve hepinizin ‘Acaba köşede bir bataklık var mı, kurtlar saldıracak mı?’ şeklinde soruları olur. Oysa David daha önce de buradaydı o yüzden sadece ‘Sola dönün ve bataklığı yok sayın’ derdi.”
“Bu dünyaya çok alışık. Neye ihtiyacı olup olmadığını biliyor ve bundan gerçekten rahatlatıcı bir şey.”
Özellikle canavarlarla ilgili bir film çekiyorsanız onları (çekim sırasında) göremezsiniz: “Biz aslında orada olmayan bir şeyleri birleştirirken David’e bakmak ve onun bu dünyayı gördüğünü bilmek… her şey.” diyor Katherine, yanımızda görünmez şeylerin olabileceğini ima eden bir hareketle.
“Bu biraz ailenizin siz küçükken size kitap okuduğu zamana benziyor; eğer tutkuyla ve merakla okurlarsa tüm dünyayı görebilirsiniz.”
Bu dünyayı ele alışı üzerine “J.K. Rowling’in hayal dünyasının etrafında olmak nasıl bir duygu?” diye sordum.
“Ah, bu film. Çok zekice ve gerçekçi. Aydınlık, eğlenceli bileşenleri var ama sonra daha karanlık, daha yetişkinlere yönelik bileşenleri var. Ben normalde böyle masum, sevimli şeylerden pek etkilenmem ama bu senaryoda ve J.K. Rowling yazış şeklinde bir şeyler var. Yapış yapış olmayan bir sevecenliği var. Bu tatlı kısımlarda asla oyalanmıyor ama belki de bu biraz İngiliz-vari bir şeydir: ‘Ah bir şey hissetim – neyse devam edelim!’ Hayır, gerçekten, çok güzel bir film. Çekimleri bitirmek beni öldürecek.”