Profesör Dumbledore seri boyunca hakkındakileri öğrenmeyi en çok arzuladığımız karakterlerden biri, üstelik sırlarını öyle kolay kolay kimselere açmıyor! Peki ya Felsefe Taşı kitabı bize zaten pek çok ipucunu önceden verdiyse? Gelin bu ilginç aynayla Dumbledore’un sırlarla dolu büyülü dünyasını yeniden keşfedelim.
Harry Potter ve Felsefe Taşı‘nda Dumbledore’un gizemli yanıyla tanışmıştık. Peki ya esrarengiz Kelid Aynası karşısında verdiği cevap ne anlama geliyordu?
“Bir çift yün çorap.”
Felsefe Taşı’nda Dumbledore’un Harry’ye, yüz yüze ilk sohbetlerinde Kelid Aynası‘nda gördüğünü söylediği şey buydu.
Dumbledore’u oldukça iyi anlatan bir giriş olarak: Evet kaçamak bir cevap, ama kibarca verilmiş ve Dumbledore’un tuhaf espri anlayışı sayesinde Harry’nin başka soru sormasına fırsat vermeyen akıllıca bir cevap. Yine de aynanın, Dumbledore’un en derin tutkularıyla ilgili neler yansıttığını öğrenmemiz oldukça zaman aldı. Bilirsiniz, Dumbledore her zaman Harry’ye gereğinden fazlasını göstermemek konusunda oldukça dikkatliydi.
Dumbledore, Harry’nin ailesinin ölümünün hemen ardından, onun geleceğinin sorumluluğunu üstlenerek en baştan bir düzen kurmuştu. Harry’nin Dursley’lere bırakılması fikri bile Profesör McGonagall‘ı dehşete düşürürken, Dumbledore onu Muggle yakınlarının yanına bırakmanın en iyisi olduğu konusunda oldukça katıydı. Sonradan, Harry’nin Hogwarts’a gelmesiyle ve Voldemort’un gücünü yeniden kazanmak adına yolculuğuna başlamasıyla birlikte, Voldemort’un korktuğu tek büyücünün Dumbledore olduğunu sık sık duyar olduk. Hal böyleyken, Harry Profesör Quirrell‘ın sarığı altında saklanan yarı formlu Karanlık Lord ile yüz yüze karşılaştığı sırada Dumbledore orada değildi.
Hepsi büyük planın bir parçası olmasına rağmen bizim çok daha sonra öğrendiğimiz, Harry’nin henüz bir yıldan bile az süredir tanıdığı bu anlaşılması oldukça güç müdürüne karşı merakı uyanmaya başlamıştı.
Burada olup biten her şeyi biliyor, bu işe kalkışacağımızın farkındaydı, bizi durduracağına gerekli şeyleri öğretti, ipuçları verdi. Ayna’nın nasıl işlediğini öğrenmem rastlantı değildi bana kalırsa.
– Harry Potter ve Felsefe Taşı
Bu bir rastlantı olmayabilir, yine de birine bir şeyler öğretmek konusunda oldukça alışılmışın dışında bir yaklaşım olduğu kesin. Bir yandan Harry’nin, babasının görünmezlik pelerinini aldığından emin olmak istiyor, bir yandan da bunu kimden olduğu belli olmayan bir hediye gibi gösteriyor. Tabii ki bunu yine Harry’nin, Dumbledore onun sorularını cevaplamaya hazır oluncaya kadar, herhangi bir soru sormasını engellemek için yapıyor. Ya da bir şekilde soruları yarım yamalak cevaplıyor.
Tüm bu olanlar arasından söylenecek şey ise Dumbledore’un oldukça gizemli bir adam olduğudur. Ama bazı şeyleri kendine saklamak konusundaki tutkusu bile onun sıcaklığını ve kibarlığını gizleyemiyor: Öyle bir büyücü ki Hagrid’e hayatı pahasına güvenen, Harry’ye nazikçe hayallere takılıp kalmaması gerektiğini hatırlatan ve Neville Logbottom‘ın gerektiğinde arkadaşlarına bile karşı çıkabildiğinin farkına varıp onu ödüllendiren. Bu, insanların ona sorgusuz sualsiz güvenmesini sağlayacak türden bir içtenlik- Profesör McGonagall, Harry’nin Dursley’lere bırakılması kararının ardındaki bilgeliği görüyor ve Hagrid’den Percy Weasley’ye varıncaya dek herkes ondan övgüyle bahsediyor.
Felsefe Taşı’nda tanıdığımız tüm karakterler arasında Dumbledore’u gözardı etmek oldukça zor, özellikle de, sonradan öğrendiğimiz şeylerin hiçbirini hesaba katmadan. Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nda–Felsefe Taşı’ndaki olaylardan beş yıl sonra, ve sadece Sirius’un ölümünden sonra, neden Harry’yi Dursleylere bıraktığını ortaya çıkarıyor ve Harry bebekken Voldemort’un onu öldürmeye çalışmasının ardında yatan gerçeği neden bugüne kadar ona söylemediğiyle ilgili motivasyonu nereden bulduğunu açıklıyor. Tüm bunları önceden öğrenmesi Harry’ye, Voldemort’un onu tuzağa düşürmeye çalıştığı konusunda daha iyi bir öngörü verir miydi sizce? Voldemort’un Harry’yi Esrar Dairesi’ne çekmesini hatta Sirius’un ölümünü bile engelleyebillir miydi? Kim bilir, ama Dumbledore Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nda Harry’ye karşı bazı hatalar yapmış olabileceğini kabul etmeye başlıyor.
Ve aldığı kararların nedenlerini açıklarken, sanki en başından her şey gün gibi ortadaymış gibi geliyor bize. Dumbledore Harry’yi önemsiyor. Onun birincil amacı Harry’yi mümkün olduğunca güvende tutabilmek ve mutlu olmasını sağlamak.
Dumbledore’un Kelid Aynası‘ndaki düşünceleri bunu oldukça iyi açıklıyor. Yine, Dumbledore’un geçmişiyle ilgili sonradan öğrendiğimiz şeyler, Harry’yle konuşması sırasında aklımızdan geçen şeyleri tamamen değiştirebilir- Dumbledore, Aynanın ne bilgeliği ne de doğruluğu gösterdiğini söylediğinde bizzat kendi deneyimlerinden yola çıkmış olabilir miydi? Harry’ye büyük bir incelikle aynayı aramamasını söylemesinin ardında, bizzat kendisinin de çok iyi bildiği, ailesini zarar görmemiş bir bütün olarak yeniden bir arada görmenin hayali yatıyor olabilir miydi?
Ancak bunlar, Felsefe Taşı’nda cevaplarını merak ettiğimiz sorular değildi ve görünüşe göre Harry’nin de değildi. Bu adeta Dumbledore karakterinin bizlere miras bıraktığı bir şeydi, bilirsiniz hiçbirimiz onun bilgeliğinden bir gün bile şüphe duymadık-üstelik sonradan yapılan açıklamaları duymamıştık bile!
Yine de Felsefe Taşı’nda gelecek karanlık günler için ipucu niteliği taşıyan anlar da vardı. Dumbledore’un Harry’ye Aynayla ilgili söyledikleri, hayallere takılıp kalmaması ve yaşamayı unutmamasıydı. Yine bunları kendi geçmişinden etkilenerek söylemiş olabilirdi- Ölüm Yadigarları’na olan takıntısı ve muhtemelen ailesini ihmal etmiş olması. Ayrıca Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nda Harry’nin beyni Voldemort’unki ile açıklaması güç bir bağ kurup, Harry Voldemort’un düşlerini görmeye başladığında Dumbledore Harry’yi bundan korumak için Snape’ten Harry’ye Zihinbend öğretmesini istemişti.
Sonradan Dumbledore’un, Harry’nin Voldemort’u alt etmesi gerektiğini çoktan bildiği ortaya çıkmıştı. Felsefe Taşı’nda, Harry’ye bu bilgiyi vererek daha da fazla yüklenmemeyi seçti Dumbledore, ona sadece büyüdüğünde daha fazlasını öğreneceğini söylemekle yetindi. Ve böyle yaparak, kim bilir belki farkında bile olmadan, bir şekilde Harry’yi kendisine gittikçe önem kazanan bir şekilde bağlamış oldu.
Ne dersiniz bunca zaman sonra sizin için de cevap her zaman mı? Öyleyse yorumlarınızı bizlerle paylaşmayı unutmayın!