J.K. Rowling’in bazı karakterlerini o kadar çok sevdik ki dahası için birçok şeyden vazgeçebiliriz. Şöyle esaslı bir Çapulcular hikâyesi, Cincüce Ayaklanması ve hatta Profesör Binns’e bile razıyız…
Harry Potter efsanesi, bize Harry’nin kendi hikâyesini anlatıyor. Peki ya, hakkında çok az şey duyduğumuz diğer karakterler? Aralarında geçmişini sahiden merak ettiğiniz kimileri yok mu? Eh, bizim var. Pottermore’dan çevirdiğimiz bu yazıda, merak edilenlerden birkaçına bir göz atalım.
Henüz okuldan yeni ayrılmış, Voldemort ve onun Ölüm Yiyenlerinden kaçmakta olan yeni evli genç bir çift.
Aklımıza tam da gerilim filmlerini getiriyor. Bu bilgiyi, Lily’nin Sirius’a olan mektubunu bulduğumuzda öğrendik. Mektubun büyük bir kısmı, Godric’s Hollow’da sürekli gözden uzakta, saklanmak zorunda olduklarından bahsediyordu. Ayrıca, James ile Lily’nin saklanmaya başlamadan önce tam üç kez Voldemort’la karşı karşıya geldiğini de kehanet sayesinde öğrenmiştik. Tüm bunları düşününce, çiçeği burnunda bu çiftin bütün bunlarla nasıl mücadele ettiği ise merak konusu. Lily ile James, kısacık hayatlarını Voldemort ile savaşmaya adadılar. Bunun yanında, hayatlarını biricik evlatları için feda etmeden önce neler yaptıklarına dair daha fazlasını bilmeyi çok isterdik.
“James burada kapalı kalmaktan biraz gerilmeye başladı, belli etmemeye çalışıyor ama ben anlıyorum – üstelik Görünmezlik Pelerini de hala Dumbledore’da, yani küçük gezintilere çıkma şansı yok hiç.”
– Harry Potter ve Ölüm Yadigarları
Evet, kesinlikle Profesör Binns’i daha iyi tanımak istiyoruz.
Öğrencilerin dersin ortasında sıkıntıdan sürekli uyuduğu Sihir Tarihi dersinin hayalet öğretmeni Profesör Binns her ne kadar sıkıcı görünse de,onun çok ilginç bir geçmişi olduğu konusunda hemfikiriz. Kitaplarda Profesör Binns’e dair bildiğimiz tek şey, Hogwarts’ta çok uzun bir süredir Sihir Tarihi dersini verdiği, çok çok yaşlı olduğu ve bir gün sınıfa gelmek için kalktığında bedeninin yarısını geride bıraktığı. Peki, bu sihir tarihçisinin yaşarken nasıl bir hayatı vardı dersiniz? Kim bilir –Profesör Binns’in tam olarak ne kadar süredir hayalet olduğu hiç belirtilmediği için görkemli tarihi anlara tanıklık ettiğini tahmin edebiliriz. Mesela; hepimizin bildiği bir şey var ki, kendisi Cincüce Ayaklanması’nı bizzat görmüş biriydi!
Ha, Cincüce Ayaklanması’ndan bahsetmişken…
Hiçbir karakteri yakından uzaktan etkilememesine rağmen, Cincüce Ayaklanması’nın büyü dünyasında yankı uyandıran büyüleyici bir öneme sahip olduğu bilgisi hep bahsedildi. Cincücelerin ‘kanlı ve korkunç’ ayaklanmaları 17. ve 18. Yüzyıl tarihleri arasında baş göstermiştir. Ayaklanmaya sebep olan etkenlerden biri de, cincüce-yapımı eşyalara sahip cadı ve büyücülere olan nefretleri diyebiliriz. Bu isyan olaylarını daha iyi biliyor olsaydık, Griphook’un Gringotts’ta Harry, Ron ve Hermione’ye ihanet ederken neden o kadar memnun göründüğünü biraz olsun anlayabilirdik.
Ayaklanmalar, Harry’nin 1990’larda Hogwarts’ta başlayan macerasından çok çok önce yaşanmış olsa da, böyle bir ayaklanmayı olay örgüsüne katmak, farklı bir etki yaratabilirdi. Cadılar, büyücüler ve cincücelerin bulunduğu bir Ortaçağ savaşını görmüş olsaydık, nasıl olurdu hayal edin!
Büyü dünyasının gelmiş geçmiş en güçlü büyücülerden biri, Albus Dumbledore! Albus Dumbledore’un Hayatı ve Yalanları kitabında ve Elphias Doge’un Dumbledore’u anma konuşmalarında bu sorumuza biraz olsun cevap bulabilmiştik. (Gerçi, tam cevap bulabildik mi bilmiyoruz, özellikle de kitabın yazarının Rita Skeeter olduğunu düşünecek olursak…) Peki, Hogwarts’ta genç Albus’un hayatından bir günü okumak, harika olmaz mıydı?
Acaba ukalanın teki miydi? Yoksa uslanmaz bir kural-tanımaz mıydı? Kız kardeşi Ariana’nın genç ölümünden sonra değiştiğini biliyoruz; o yüzden ergen Dumbledore’un bizim bildiğimiz Dumbledore’dan epeyce farklı olabileceğinden de eminiz. [Ariana Dumbledore’un Sırlarla Dolu Yaşamı ve Ölümü]
“Birinci yılının sonunda artık asla Muggle’lardan nefret eden birinin oğlu olarak değil, düpedüz okulda görülmüş görülecek en parlak öğrenci olarak bilinecekti. Onun arkadaşı olma ayrıcalığına kavuşanlarımız, yardımları ve teşviki bir yana, ki bu konularda her zaman cömertti, oluşturduğu emsalden de yararlandı. Hayatımızın daha ileri bir döneminde bana, o zaman bile en büyük zevki öğretmekten alacağını bildiğini itiraf etti.”
– Harry Potter ve Ölüm Yadigarları
Newt Scamander’ın söylenecek bir hikâyesi vardı, peki ya Kennilworthy Whisp’in neden olmasın?
Nottinghamshire’lı Quidditch uzmanı bu spor hakkında söylenecek her şeyi biliyordu, ama ona rağmen onun hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. En son kullandığı yarış süpürgesini imzalamış olamaz mıydı? Ya da maçlarla ilgili uzman görüşlerini duysak, fena olmazdı hani.
Kennilworthy hakkında daha fazla bilgi, lütfen!
Remus Lupin’in kurt adama dönüştüğü her seferinde Çapulcu arkadaşları hep onunla birlikteydi. Hatta böyle dönüşüm geçirdiği günlerden birinde Sirius, James’i onu kontrol etmesi için gönderir. James ise o gün Severus Snape’in hayatını kurtarır. Ah, işte o anın detaylarını keşke okuyabilseydik.
Bu mükemmel dörtlünün nasıl birer Animagus’a dönüştüğünü, Çapulcu Haritası’nı nasıl yaptıklarını ve Hogwarts’ın tüm o gizli geçitlerini nasıl keşfettiklerini öğrenmek için neler vermezdik! Özellikle de, tek gözlü kocakarı heykelinin kamburunun içinden Balyumruk’un kilerine giden o gizli geçidi hangisinin keşfettiğini bilmek isterdik doğrusu.
Quirrell Voldemort’la tanışmadan önce, Hogwarts’ta Muggle Araştırmaları dersini veren bir profesördü. Ondandır ki, onun Voldemort’la dünyayı ele geçirme fikrini paylaşması pek akla yatkın değildi. Mesela, Karanlık Lord’un kuklası olduğunu ve Karanlık Sanatlarla kolaylıkla alt edildiğini düşünecek olursak, Romanya’da başına neler gelmiştir, kim bilir.
“Dünyayı dolaşırken tanışmıştım onunla. Sersem delikanlının tekiydim, iyi nedir, kötü nedir, kafamın içi saçma sapan düşüncelerle doluydu. Lord Voldemort ne kadar yanıldığımı gösterdi bana. İyiyle kötü diye bir şey yoktur, güç vardır sadece, bir de o gücü elde edemeyecek kadar zayıf olanlar… O günden beri buyruğundayım, ama birçok kere yüzünü kara çıkardım.”
– Harry Potter ve Felsefe Taşı
Dean’in hikâyesi, kitaplarda hiç bahsedilmeyen en ilginç ve üzücü olanlardan bir tanesi.
J.K. Rowling’in açıklamasına göre; Dean’in babası safkan bir büyücüydü ve Muggle karısını ve çocuğunu Ölüm Yiyenlerden korumak için terk etmişti. Gittikten kısa süre sonra ise, Ölüm Yiyenlerin saflarına katılmayı reddettiği için öldürülmüştü. Voldemort’un ilk yükseldiği zamanlardan kalma oldukça karanlık hikâyeler mevcut; yine de, Dean’in babasının kahramanlık hikâyesi hakkında daha fazlasını bilmek isterdik. Ayrıca, Dean için ne kadar üzgün olduğumuzu da belirtelim.
Harry Potter ve Melez Prens’in 2005’te yayımlanmasının ardından bu bilgi, tüm dünyada bir kasırga etkisi yaratmıştı: Genç Tom Riddle’ın Amy Benson ve Dennis Bishop’a yaptıklarından sonra bu çocuklar bir daha hiç eskisi gibi olmamışlar mıydı? Dünyanın gelmiş geçmiş en karanlık büyücüsünün nasıl büyüdüğünün ve gücünü kullanmayı nasıl öğrendiğinin detayları, belki de en çok merak ettiklerimiz arasında.
“Amy Benson ve Dennis Bishop bir daha hiçbir zaman eskisi gibi olmadılar; ağızlarından tek alabildiğimiz de Tom Riddle ile bir mağaraya girdikleri. Çocuk yemin etti sadece araştırmaya girmiştik diye, ama orada bir şey oldu, eminim. İşte, daha birçok şey oldu, tuhaf şeyler…”
– Harry Potter ve Melez Prens
Dileriz, J.K. Rowling bu haykırışımızı duyar ve bize merak ettiğimiz bütün bu hayat hikâyelerinin detaylarını verir. Neden olmasın? Bugün önünüze bir Düşünseli verseler, siz kimi ya da kimleri daha çok tanımak isterdiniz?