Hermione Granger’ı bile kendinden nefret ettirebilmiş bir profesör olarak Sybill Trelawney Hogwarts’ın en eksantrik karakterlerinden biri. Kehanetlerinin önemini sonraki kitaplarda anladığımız, Emma Thompson tarafından hayat verilen bu karakterin nasıl beyaz perdeye aktarıldığını hep birlikte inceleyelim.
Beyaz sayfalardan beyaz perdeye bu görünümü aktarırken büyük bir rol oynayan Emma Thompson ve unutulması zor bir sahne ile başlayalım.
Harry Potter: The Character Vault kitabından Trelawney karakteriyle alakalı ilgi çekici yönleri derleyen Jody Revenson, karakteri bizlere şu şekilde yansıtıyor.
‘Yılan dolu bir kova kadar deli.’ şeklinde tanımlıyor Emma Thompson karakterini. Jany Temime de Thompson’a katılıyor fakat şu sözlerle Sybill’in karakterini açıklıyor:
‘Deli olmak için sebepleri var. Hayatı ve işiyle mücadele ederken zorlanıyor. Bu kadar saçma ve gülünç bir şey yapabilecek olanağı bulduk çünkü aktör bu etkenlerin farkındaydı.’
Thompson, Trelawney’in bir aynaya bakma zahmetine uzun zamandır katlanmadığını düşünüyor ve ‘aslında hiçbir şey göremediğini’ ekliyor.
‘Ve o zaman şöyle düşündüm: Eğer kendine bakmıyorsa, kendini görmüyorsa, o zaman akla gelebilecek her türlü uyumsuzluğa sahip olmalı. Düğmeler eksik, elbiseler pejmürde..’
Thompson, Trelawney hakkındaki düşüncelerini çizdi ve yönetmen Alfonso Cuarón’a gönderdi. Temime’e Cuarón tarafından iletilen bu fikir, onun kulağına ‘neredeyse rakipsiz’ olarak geliyor. Öngörü -birinin veya bir başkasının geleceğinin- kıyafetlere sinen teması tarafından tamamen etkilendiğini görüyoruz. Bu sayede Temime, Trelawney’in kıyafetlerini bir çeşit Hint nakışı olan shisha ile süsleyerek abartmayı çok sevmiş gibi gözüküyor. Shisha nakışı ve süslemesi, aynalardan ve diğer yansıtıcı eşyalardan oluşuyor; bu eşyalar ovaller ve halkalar şekline getirilmiş. Bu sayede Trelawney bir sürü göz tarafından çevrilmiş gibi duruyor. Çeviren olarak kendisi mi yoksa üzerindeki sembolik gözler mi daha iyi görüyor bilmiyorum, siz ne dersiniz?
Trelawney’in vahşi görüntüsünü yakalayabilmek için saç ve makyaj ekibiyle birlikte çalışan Thompson ‘Saçının kafasından neredeyse patlayarak çıktığı ve çok uzun, uzun zamandır taranmadığı düşüncesine sahiptim.’ diyor ve şu sözlerle eğleniyor.
‘Saçının içerisinde bir yerde muhtemelen sincaplar yaşıyordur. Eğer yeterince derine inerseniz ne bulacağınızı kimse bilemez.’
Bu kıyafetin ve saçın tek eksiği kalıyor geriye. O saçların altında daha da garip duran kavanoz dibi gözlükler Trelawney’in görünüşüne son dokunuşu yapıyor. Karakterin devasa gözlerinin olması gerektiğini düşünen Thompson, gözlükle ilgili tecrübelerini şu sözlerle anlatıyor.
“Gözlükler gözümü devasa gösterdi fakat tabi ki etrafı görebilme çok zorlaştı. Sınıfa girip de “Öngörü” hakkında konuşurken, masaya çarpan bir karakter. Onun bu girişi kitaptaki en güzel ve tatlı esprilerden biriydi. Ve tüm sorumluluğunu üzerime aldım.”
Kendisinin pek de sevmediğimiz Dolores Umbridge tarafından okuldan atılma sahnesi hepimizi oldukça duygulandırmıştı. Her ne kadar yetenekleri olmayan bir kadın gibi görünse de, kitaptaki önemini ve kehanetlerini bildiğimiz bu karakter hakkındaki düşüncelerinizi bizimle paylaşabilirsiniz.
Yorumlara bak
Ece değil aptal, Ecel!