Profesör Slughorn‘un gözde öğrencileriyle haşır neşir olmaktan hiç çekinmiyor olduğu kesin. Peki acaba onun kötü şöhretli Slug Kulübü’nün faydaları da var mıydı? Pottermore’un hazırladığı bu listeyi hep birlikte okuyalım!
Slug Kulübü’nün ayrıcalıklı kapılarından birçok yetenekli öğrenci geldi geçti. Aralarından şanslı olan birkaçı için kulübe üye olmanın birtakım faydaları vardı: Özel hazırlanmış akşam yemekleri, yalnızca davetle gidilebilen partiler, ünlü insanlarla tanışmak. Yani, Slug Kulübü Dumbledore’un açık fikirliliği tarafından yönetilen bir okulda -en azından Harry’nin dönemi için-, üyelerine ayrıcalıklı bir çevre sundu diyebiliriz. Peki buna değdi mi?
Standart bir Slytherin bina başkanına göre Slughorn tam bir safkan meraklısı değildi. Dört binadan da favorileri vardı, yıllar içinde Muggle doğumlu Lily Evans, Dirk Cresswell ve Hermione Granger gibiler, melezler ve Ginny de kulübe katıldı ve kulüp üyesi Blaise Zabini tarafından “pis küçük kanıbozuklar” olarak eleştirildiler.
Tüm bunlara bakarak Slughorn’un ön yargıdan tamamen uzak olduğunu söylemek doğru olmaz- Lily’nin safkan olmadığını öğrendiğinde şok geçirmişti- ancak genel olarak binasının kurucusu olan Salazar Slytherin’in görüşlerini kucaklamış değildi, zira Slytherin’in kendisi Muggle doğumluları eğitmekten tiksinmiş ve bu da istifasını sunmasını tetiklemişti. Bu safkan tutuculuğu belirli büyücü ailelerinde halen sıkı sıkıya mevcuttur. Dolayısıyla özellikle de Lily ve Dirk açısından bakıldığında- ki onların Hogwarts yıllarında Voldemort giderek güçlenmekteydi- yeteneklerini Slughorn’un yaptığı gibi bağımsız şekilde takdir etmek, onları “Kutsanmış 28”e dahil etmek içten bir değişim olmuş olsa gerek. Ve TomRiddle konusunda yaptığı hatalardan sonra Slughorn Ölüm Yiyen’likle herhangi bir bağlantısı olan hiçbir öğrenciyi kulübe davet etmemekte karar kıldı, tabii ki Lucius Malfoy’u bir kereliğine bu kuralın dışında tutmuştu.
Slughorn hiyerarşi oluşturmaya karşı değildi. Tamam, gözdelerini kan statülerine göre seçmiyor olabilirdi ama şu kesin ki bazılarını da ebeveyn/akrabalarına bakarak seçiyordu. Konum, atletiklik, şöhret, güç: bunlar Slughorn’un hayranlık duyduğu vasıflar. Ve eğer çocuklar onun üstünlük vesilesi gördüğü bu vasıflardan birine sahip bir ailede yetişmişlerse yeteneklerinin olup olmaması Slughorn’u o kadar da ilgilendirmiyordu. Blaise Zabini, Marcus Belby, Cormac McLaggenve, Neville Slughorn’un şatoya geri dönüşünün ilk partisinde yetenekleri değil, akrabaları yüzünden çağırılanlar arasındaydılar. Aynı zamanda Muggle doğumlular ve “kanıbozuklar” ise akrabaları sebebiyle değil, sergiledikleri yetenekler sayesinde Slughorn tarafından seçilmişlerdi. Ancak (kulüpte kalmak için) daha fazlasını sergilemeleri gerekecekti.
Ve elbette Slughorn’un zerre önemsemediği “diğerleri” de vardı. Draco Malfoy’u görmezden geldi, Ron’un ismini kız kardeşini ve iki en iyi arkadaşını kulübe davet etmiş olmasına rağmen defalarca yanlış telaffuz etti. Öyle zamanlarda Ron oldukça kıskanmış olmalıydı, yine de Slughorn’a dengeli ve son derece sakin şekilde karşılık verirdi. Ancak Slughorn’un ona şan kazandıran öğrencilerle diğerleri arasındaki ayrımcılığı bazılarını içerletmiş olabilir.
Kulübün ayrıcalıkları Balyumruk’un sahibi Ambrosius Flume’a hiç zarar vermedi, Slughorn’un referansıyla Flume, Ciceron Harkiss’in yanında ilk işini buldu. Slughorn’un hakkında bahsetmekten mutluluk duyduğu Holyhead Harpileri’nin kaptanı Gwenog Jones da Slughorn sayesinde imtiyaz kazanmıştı ve profesör, onu kulübe seçtiği yeni üyelerle tanıştırmaya getirirdi.
Aynı zamanda, Slughorn’un yeteneklileri fark etme konusunda esrarengiz bir becerisi olduğu söylenebilir. Ambrosius ve Gwenog gibi, Dirk (sonradan Cincüce İrtibat Bürosu Başkanı olan), Gelecek Postası Editörü Barnabas Cuffe, Hermione -elbette- ve Harry’nin annesi Lily, yani onu Slughorn’un favorileri arasına katacak bir İksir yeteneğine sahip olan kişi de iksir profesörünün yetenek avlamadaki hünerine örnek verilebilir.
Slughorn bu öğrencilerle ilgilendi çünkü sonucunda çabasının ödülünü alacağını umdu. Ancak iyi bağlantılara sahip bir öğretmenin desteği onu değerlendirecek kapasiteye sahip bir öğrenciye elbette ki yarar sağlar, buna karşılıklı çıkar ilişkisi diyebiliriz.
Slughorn’un yetenek keşfindeki hüneri onun zaaflarına da vesile oldu. Safkan takıntılı Blaise ve kibirli agresif Cormac Slughorn’un iyi bağlantılara sahip kişiler karşısında at gözlüklü oluşuna mükemmel bir örnek teşkil ediyorlar. Bu durumda yetenekli olmanın pek de önemi yoktu, çünkü Slughorn’a göre yetenekli öğrencileri kazanmasının ona yarar sağlama ihtimali vardı evet, ama hali hazırda belli ayrıcalıklara sahip öğrenciler için bu kesindi.
Ve elbette Slughorn Riddle, yani sonradan Voldemort olacak kişi konusunda feci şekilde yanılmıştı. Yeteneği ve cazibeli albenisinin ağır basması yüzünden Slughorn onun karanlık yanını fark etmeyi reddetti. Ona Hortkuluklar hakkında bilgi verirken ne kadar gerildiğini göz ardı etti. Sonradan pişman oluşu, yetenekli bir öğrencinin Voldemort’a dönüşme planlarında ona yardımcı olup memnun etme konusundaki tutkusunu hasır altı edemiyor. Blaise ve Cormac konusundaki tutumu da gösterdi ki Slughorn’un sonradan kelli felli biri olma potansiyeline sahip kişilerin her kusuruna karşı kör olmadaki gönüllülüğü asla sona ermeyecek.
Kulübün daha geniş bir dünyaya ışık tuttuğu söylenebilir, ancak hareketleriyle Slughorn, öğrencilerine güç ve statüyü üstün tutmayı öğretmişti. Belki Voldemort değildi ama o da insanlar arası hiyerarşi oluştururken hiç vicdan azabı çekmiyordu. Onun bu insan “biriktirme” alışkanlığı arkadaşlık ve hatta aile ilişkilerinde çatlaklar oluşturuyordu. Bu bir anlamda Voldemort’un da arzusu değil miydi zaten?
Slug Kulübü tamamen zararsız görünebilir- birkaç parti, biraz da gayrı resmi kariyer planlaması- ancak tüm bunlar Voldemort’un yükselişine yardım edecek olan yaltaklık ve kaypaklığa içten içe zemin hazırladı.
Siz ne dersiniz? Slug Kulübü’nün artı yanları mı yoksa eksi yanları mı daha ağır basıyor?