İyisiyle, kötüsüyle birçok kadın karakter geçti Harry Potter serisi boyunca. Bunlardan birisine, kulak tırmalayan küçük kız sesi, tahammül edilemez gülüşü ve mide bulandırıcı pembe elbiseleriyle ifrit olduğumuz Dolores Umbridge‘e, Sarah Gailey’nin makalesiyle gelin yakından bakalım.
Kimdir kötü olan?
Hareketi başlatan kişi midir kötü olan? İyi olduğunu düşünen insanların kalplerinde yatan küçük zalimlikleri cesaretlendirmeye karar veren bir lider mi? Bir araya gelip her şeyi yok eden bir alev oluşturana kadar nefretin küllerin üfleyen biri mi?
Ya da kendini güçlü bir pozisyonda bulup ateşi yok etmemeyi seçen kişi mi? O ateşin önüne oturup ellerini ısıtan kişi midir yoksa kötü olan?
Dolores Umbridge eminiz ki kendisini asla kötü biri olarak görmemiştir. Kötü insanlar asla yapmaz bunu. Kendilerinin yaşadıkları dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için çalıştıklarını düşünürler. Dolores Umbridge’in yaşadığı dünyaysa kurtadamlardan deniz halkına, Mugglelar’dan büyücülere kadar her türlü varlığın yaşadığı bir dünya.
Ve yürekten inanıyordu ki bu insanlardan bazıları -azınlık olanlar, daha az önemli olanlar- kendisi gibi olanlara hizmet ederse dünya çok daha iyi bir yer olurdu. Ya da ölselerdi. İkisinden biri olacaktı. Her iki şekilde de kırılmaları gerekiyordu. Kendisine, herkes için daha iyi bir dünya olacağını söylüyordu.
Bu yüzden yorulmadan, canını dişine takarak, geceyi gündüze katarak çalışacaktı, ta ki dünyasını olabilecek en iyi dünya yapana kadar.
Genellikle güce sahip olan insanların güçlerini kötülükten çok iyilik için kullanacaklarına güveniyoruz. Sistemimize güveniyoruz: güçlerini kötülük için kullanan insanlar yerinden edilecek, cezalandırılacak ve ortak arzu olan iyilik için defedileceklerdi. Ancak unuttuğumuz bir şey vardı, değil mi? “iyi”nin tanımının herkes için aynı olmadığını unutuyoruz. Biz “iyi”yi “herkes eşit, herkes arkadaş” olarak düşünürken diğerleri “o insanların gitmesi” olarak düşünebilirdi.
Biz güveniyoruz ki bizimle aynı fikirde olmayanlar -kendilerinden farklı olanları ölü, yoksun ya da kimsesiz gören insanlar- o güçlü oldukları yerden devrilecekler. Çünkü eminiz ki onlara izin verilmeyecek.
Sonra bir gün okula gidiyoruz, personel listesine bakıyoruz ve onların orada, amaçlarından emin bir şekilde bize gülümsediklerini görüyoruz.
Başta korku hissetmiyoruz. Başta güçlerini insanları incitmek için kullanmayacaklarını düşünüyoruz.
Başta, rahatız.
Dolores Umbridge, gecenin bir vakti, tek bir lambayla aydınlatılmış şekilde masasında oturuyor. Diğer herkes evine gitmiş.
Ancak o masasında oturuyor ve çığır açacak olan kanunları tasarlıyor. Daha önce kullanılmayan, binlerce insanın hayatını değiştirecek bir dil kullanıyor. Dünyayı değiştirecek bir dil. Kurtadam sorunları olan hiç kimsenin tam zamanlı bir iş bulamayacağını söyleyen bir dil.
İşleyene kadar kurallarını dayatan Dolores Umbridge.
Dünyayı değiştiren Dolores Umbridge.
Şüphenin ilk ürpertisini ne zaman hissedecektik?
O insanların tasarlanan kanunla işlerine devam etmelerine izin verilmediği zaman mı? Yoksa kanunları tasarlayan kişi, o insanlardan biri olmadığımız için Büyük Salon’da bize gülümsediğinde mi?
O insanların yüzlerinde korkuyu gördüğümüz zaman mı? Yoksa o insanlardan olmadığımız için korkuya yüzümüzü çevirmeye karar verdiğimiz zaman mı?
Kanunları tasarlayan kişinin bir çocuğu disiplin için odasına kapattığını gördüğümüzde mi? Yoksa o çocuk yüzünde boydan boya yazılmış utanç ve sıkılı yumruğundan kan damlarken odayı terk ettiği zaman mı?
Sistemin, gücü elinde tutan insanların kötülük yapmasını durdurmak için çalışıp çalışmayacağını ne zaman sorgulayacağız? Ne zaman şüphe duymaya başlayacağız?
Bir girişimde bulunuyor ve ilk kez gerçek gücün tadına varıyor. Gerçek, hakiki güç. Bu yargılamanın, bir insanın zincirlere bağlı terörle titremesini izlemenin gücü. Bu hükmetmenin gücü.
Bu korkunun gücü.
Bu çağrısını bulan bir kadın.
Genç yüzlerden oluşan bir denize baktığınızı hayal edin. Çocuk onlar, kimisi on bir kimisi on yedi yaşında, ama kesinlikle çocuklar.
O yüzlere baktığınızı ve yaptığınız etkilerle o çocukların korku veya güvende hissetmelerini sağlayabilecek güce sahip olduğunuzu bildiğinizi hayal edin. Onlara kendilerini korumayı öğretebileceğinizi ya da savunmasız bırakabileceğinizi bildiğinizi hayal edin. O çocuklara bakıp, “Bazılarının ölmesine izin vereceğim, bazılarına ise öldürmeyi öğreteceğim,” diye düşündüğünüzü hayal edin.
O yüzlere bakıp, “Onlara nefret etmeyi öğreteceğim,” diye düşündüğünüzü hayal edin.
Yönetmek kolay bir iş değildir.
Hogwarts’ın büyücülük dünyası üzerinde muazzam bir etkisi vardı, bu konuyla ilgili hiçbir hata yapılmamalıydı. Ve Dolores Umbridge’e bu etkiyi şekillendirecek muhteşem bir güç verildi.
Ve o da şekillendirdi.
Başlangıçta her şey güzel gidiyordu. Çok çalışıyor, dünyanın iyi, parlak ve saf geleceğine zarar verecek dersleri ortadan kaldırıyordu. Çocuklara disiplini, sessiz kalmayı ve düşüncelerde, kelimelerde ve eylemlerde itaatkar olmanın önemini öğretiyordu. Yüksek Müfettişlik’e terfi edildiğinde ise hakimiyeti çok daha sert bir şekilde hissedilmeye başlandı.
Ancak sonra…küçük bir kısmı ellerinden kaymaya başladı, ve tek gereken de buydu. Çocuklar organize oldular, isyan ettiler. Kendilerine ordu diyebilecek cüretleri vardı. Çocuk askerler, onlar buydu işte, yaklaşmakta olan bir savaştaki çocuk askerler. Onları, kendileri için yaptığı kalıba tıkabilmek için elinden geleni yaptı ancak hepsi elinden kurtuldu, üstelik Dumbledore yolundan çekilmiş ve onlara itaat ettirmek için otoritesinin tüm ağırlığını koymuş olmasına rağmen. Başarılı oldular, muzafferlerdi. Bu Umbrigde’e, yumruğunu bir an bile gevşettiğinde neler olabileceğini öğretti. Bu merhametin bedeliydi.
Biz sistemin kötünün karşısında güçlü bir şekilde duracağına inandık. O bizi kanatmadan önce kırılacağını umduk.
Ancak bazen kırılmaz, hatta çatlamaz bile.
Bazen sadece bükülür.
Dolores Umbridge kendini utançtan bozguna uğramış bir halde buldu. Hogwarts işi pek iyi gitmemişti, hala ayakkabısındaki tozları silkelemeye çalışıyordu. Aşağılanmasıyla, at-adamlar tarafından saldırıya uğrayıp okuldan kaçışıyla, genç dimağları kendisine karşı gelmemeleri için nasıl şekillendiremediğiyle ilgili şakaları görmezden gelmeye çalışıyordu. Melezler ve çocuklar.
Gerçi bunun kendisini alt etmesine izin vermeyecekti çünkü Bakanlık’a geri dönmüş ve hayalindeki işi yapıyordu. Önemli bir iş yapıyordu.
Muggle-Doğumluları kaydediyordu.
Bir liste yapıp iki kere kontrol ediyordu. Safkan olmayan herkesin gözlerinin yere bakacağını garantiye alıyordu. Herkesin hakikati bildiğinden emin olmak için – esas gerçekler değil, daha derin bir hakikat. Dünyanın nasıl olduğu ve nasıl olması gerektiğiyle ilgili gerçekler. Umbridge’in işinin önemiyle ilgili gerçekler. Bakanlık’ın amacıyla ilgili gerçekler.
Düzen.
Saflık. Hepsinin de üstünde, kan-saflığı.
Dünyayı değiştiren Dolores Umbrigde. Bunu nasıl yapacağı konusunda haklı olduğunu biliyordu, sadece içinde olduğu için değil, masasının üstündeki isim levhasında da olduğu için. Yetkiliydi, bu önemli işi Sihir Bakanı’nın bizzat kendisinden istemişti. Eğer işlerin nasıl olması gerektiğini gördüğü ve bunları daha iyi hale getirmek için zor adımlar atmaktan korkmadığı için değilse, o zaman neden elinde bu güç vardı ki?
Eğer haklı olduğu için değilse neden bu güce sahipti ki?
Genç dimağları şekillendirdi. Ancak onları şekillendirirken nasıl başarılı olacağını hesaba katmadı.
Onlara nasıl isyan edeceklerini öğretti.
Bu onun ilk hatasıydı: yumruğunu her sıkılaştırdığında, parmaklarının arasından kaymanın bir yolunu öğrendiler. Her yeni duvar ördüğünde, daha derin bir tünel kazmayı öğrendiler.
Onlara nasıl plan yapacaklarını, nasıl organize olacaklarını ve nasıl saklanacaklarını öğretti. Hepsinden önemlisi, onlara kötünün bir kürsünün arkasında olabileceği gibi üzerindeki kağıt işleriyle büyük bir masanın arkasında olabileceğini de öğretti. Onlara kötünün asa da çay fincanı da tutabileceğini öğretti. Onlara kötünün zararsızca bakabileceğini öğretti. Onlara güvenilir gözüken ve güvende olduklarını söyleyen kişileri sorgulamayı öğretti. Sizin çıkarlarınızı yürekten gözettiklerini söyleyenler, kaçınılmaz olduğunu, değişim için bir kuvvet olduklarını, en iyisini bildiklerini söyleyenler…Onlara kötülerin kurumsal bir otoriteyi kullanabileceklerini öğretti. Onlara hiçbir kötünün yenilemeyecek kadar güçlü olmadığını öğretti.
Onun sayesinde, direnmeyi öğrendiler.
Kötü, müritlerini kana susamış vahşilere dönüştürmek için kırbaçlayan liderdir.
Kötü, şifrenin “saflık” ve soruların yasak olduğu gizli toplantılardır.
Kötü, acımasız, güce aç ve elleri kana bulanmış göstermelik bir başkandır.
Kötü, yüzünü öte yana çeviren, güvenen, itaat eden insanlardır.
Ve hepsinden öte, kötü bizim savaştığımız şeydir.
Kaynak: tor.com
Yorumlara bak
Çok güzel bir yazı olmuş. Oldukça profosyonelce...
Cidden çok güzel bir makale olmuş. Profesyonel biri tarafından yapılmış gibi.
Çok yakın bi potterhead arkadaşım var burdan ona sesleniyorumm hilall sen yani umbride hakkında herşey var burda okuyabilirsin ksjsj HİLAL ♡♡ UMBRİDGE
Hilalcim anlarsın sen
Hilal gerek karakterin gerek tipin olsun çok benziyosunuz cidden