Kategoriler: Düşünseli

Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları’na Spoiler’sız İlk Bakış

Warner Bros. Türkiye’nin davetiyle 14 Kasım’da filmi erkenden izleme ve sizler için inceleme fırsatı bulduk. Kritiklerimizin ilkiyle karşınızdayız. Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları‘na sürpriz bozanlardan arındırılmış bir ilk bakış atıyoruz!

2 yıllık aranın ardından döndüğümüz Büyücülük Dünyası, ilk filmde bıraktığımızdan daha karanlık bir şekilde karşılıyor bizi. Serinin 5 filmden oluşacağını da düşündüğümüzde, daha ikinci filmden böyle bir atmosferle karşılaşmamız devam filmleri için belli sinyaller veriyor haliyle. İlk filme oranla daha fazla karakterle karşılaştığımız bu film fragmanların hakkını vererek dolu dolu bir hikâye sunuyor.

Harry Potter serisinden aşina olduğumuz İngiltere’nin bu serideki rolünün az olduğunu ilk filmden tecrübe etmiştik. New York’ta başlayan maceramız bu sefer Paris sokaklarından devam ediyor. Bir şekilde yolu Paris’e düşen karakterlerle birlikte biraz daha büyüdüğünü hissettiğimiz bu evrende yeni şeyler keşfediyor olmak ve yeni bilgiler öğrenmek güzel.

İlk filmde büyük yer kaplayan “Obscurus” meselesinin bu film için de yine aynı derecede önemli olduğunu söylemek mümkün. Credence ve bu filmde karşımıza çıkan Leta Lestrange hakkında çeşitli bilgiler öğrenmemize ek olarak, Voldemort’un sadık hizmetkarı Nagini’yi de görüyor ve bu şekilde Maledictuslar hakkında bilgi sahibi oluyoruz.

Serinin ana kötüsü Gallert Grindelwald’ın da oldukça karizmatik bir şekilde arzı endam ettiği filmde Newt Scamander’ı da bu sefer daha önemli olayların peşinde koştururken izliyoruz. Fragmanlarda bizzat Dumbledore tarafından yönlendirildiğini gördüğümüz Newt’in kendisine verilen görev doğrultusunda hareket etmesi ve onunla birlikte Tina, Jacob, Leta ve abisi Theseus gibi karakterleri de peşinden sürüklemesi sonucu Paris’te yüksek dozda gerilim ve aksiyona şahit oluyoruz.

Serinin çıkış noktası olan fantastik canavarlar kısmında ise yeni ve ilginç canavarlar bizleri bekliyor. İlk filmden itibaren herkesin çok sevdiği Burnuk’u bu filmde de boyundan büyük işlere kalkışırken buluyoruz, tek fark ise 2 film boyunca Burnuk’un gerçekten de ilk defa işe yaraması oluyor. Serinin geleceğinde önemli olaylara şahitlik edecek olmamızı sağlayan Burnuk bir büyük teşekkürü hak ediyor.

Fragmanlarda gördüğümüz Hogwarts sahnelerinin biraz daha uzun versiyonlarını görmek ve Harry Potter filmlerinden aşina olduğumuz klasik müziklerin çalması eminim her Potterhead’i mutlu edecektir. Buna ek olarak yine Harry Potter dünyasının ilk kitabında adını sıkça duyduğumuz Simyacı Nicholas Flamel’i bu filmde görüyor olmak sevindirici, filmde üstlendiği rol ise oldukça tatmin ediciydi.

Başta Grindelwald’a hayat veren Johnny Depp ve Credence’ı canlandıran Ezra Miller olmak üzere filmin oyunculuklarının gayet başarılı olduğunu söylemek mümkün. Özellikle son sahnelerde Depp’in oyunculuğuyla devleştiğini görmek harika bir duyguydu. Albus Dumbledore rolüne yakışan Jude Law, Leta rolünde harikalar yaratan Zoe Kravitz, Newt’in abisi Theseus rolüyle karşımıza çıkan Callum Turner ve herkesi şaşırtan Nagini rolüyle Claudia Kim’in oyunculukları da filmi başarılı yapan noktalardı. Newt’in gençliğini oynayan ve tıpa tıp Newt’e benzeyen Joshua Shea’ya ise ayrı bir parantez açmak gerek. Ancak bu kadar güzel Newt olunabilirdi herhalde.

Filmde eleştirilmesi gereken noktalardan biri elbette karakterlerin kıyafet seçimleri. Harry Potter serisinden on yıllarca önce geçen hikâyede büyücülerin lüks kıyafetler giyinmesi akıllara Potter kitapları ve filmlerinde paçoz bir şekilde karşımıza çıkan karakterleri getiriyor ve ister istemez akıllarda soru işaretleri bırakıyor.

Buna ek olarak bazı karakterlerin derinleştirilmeden karşımıza çıkması ve hikayeleri en azından bu film özelinde bu şekilde sonlandırılması Rowling’den beklenmeyecek bir hareket olsa da, vardır bir bildiği diyerek 3. filmi daha bir merakla beklememiz için bir neden daha bulmuş oluyoruz.

Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları filmiyle genişleyen Canon evrenin gelecek olan 3 filmle daha da büyüyeceğini bilmek bile şimdiden bizleri mutlu etmeye yetiyor fakat ana kötü Grindelwald’ın “Çoğunluğun İyiliği” başlıklı hayat felsefesinin karşımıza çok da iç açıcı şeyler çıkarmayacağı aşikâr.

Bir geçiş filmi olarak görmemiz gereken serinin 2. filmi Grindelwald’ın Suçları vadettiği her şeyi veren, akıllardaki soru işaretlerini gideren ve gelecek filmlere dair ise yine olması gerektiği gibi açık bir kapı bırakarak izleyiciye veda eden bir film. Genel anlamda başarılı olduğunu söylemek de pek tabii mümkün.

2020’nin sonlarında geleceğini düşündüğümüz 3. filme dek hoşça kalın, Harry Potter evreniyle kalın!


diğer incelemeler

– spoiler içermeyen incelemeler –

* Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları Filmi Nasıldı?

* Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları – Kafamızdaki Sorulara Ne Kadar Cevap Alabildik?

– spoiler’lı incelemeler –

* Fantastik Canavarlar 2: Grindelwald’ın Suçları mı? Yoksa J.K. Rowling’in Suçları mı? (Spoiler’lı İnceleme)

* Fantastik Canavarlarlar: Grindelwald’ın Suçları’nı Beğenenler Takımı!

Bahri Doğukan Şahin

1995, Erzurum. Küçük yaşlarımdan itibaren fantastik şeylere merakım vardı. Bunun önünü açan ve bugünkü ben olmamı sağlayan Pokemon, Digimon, Harry Potter ve Yüzüklerin Efendisi gibi serilere minnettarım. Zamanla bu ilgi bilimkurguya kaydı. Sinemaya ve sürpriz yumurtalara olan ilgim de azımsanmayacak boyutta. Şu sıralar amatör haberci ruhumu profesyonel boyuta taşımak uğruna çabalıyor, Kayıp Rıhtım ve Bilimkurgu Kulübü gibi platformlarda yazmaya devam ediyorum.