Kategoriler: Düşünseli

Harry Potter ve Sırlar Odası Resimli Özel Baskısı’nı İnceledik!

Hepimizin etkilerini bugüne kadar sırtında taşıdığı bir Melez Prens travması vardır diye tahmin ediyorum. Kitabı fazla açtığımızda kopan ve dökülen sayfalar, yerden tek tek topladığımız çocukluğumuz…

Bugünlerde o travmayı epey lehine çevirmiş durumda YKY sanırım. Zira şimdiden 4 yıl sonrasının, Melez Prens Resimli Özel Baskısı’nın hayalini kurmaya başladım. Doya doya açacağım, kapatacağım, dikkatsizce sayfalarını çevireceğim, canım sıkıldıkça tekrar tekrar elime alabileceğim bir Melez Prens; mutluluğun eksiksiz tanımı sizce de bu değil mi?

Evet, Bloomsbury çocukluk acılarımızdan habersizce bir işe girişti ve farkında olmadan bizleri ziyadesiyle mutlu etti geçtiğimiz yıl. YKY de geçmişin bir günah çıkarması gibi bu projeyi olabilecek en kısa gecikme ile Türkiye’ye taşımak için kolları sıvadı. Öyle ki; geçtiğimiz ay İngilizce olarak piyasaya çıkan Sırlar Odası Resimli Özel Baskı, bu ayın başında (04.11.2016) Türkçe olarak bizlerle. Tabii hevesle ilk günden siparişi verdim ve bugün (10.11.2016) kitabı elime alma şansı buldum. Elime almışken de sizler için kitabı kurcalamak istedim. Biraz heyecanımı paylaşmak, biraz da sosyal sorumluluk maksatlı…

Kitabı elimize aldığımızda böyle bir şeyler karşılaşıyoruz efendim. Eski Harry Potter baskılarından alıştığımız üzere bir şömiz ve bir iç kapak…

İç kapak oldukça kalın ve sert. Çocukluğumdan hatırladığım o pahalı ansiklopedi setlerini hatırlatıyor bana. Sayfaların kapağa bağlandığı noktaları dikkatle inceledim bahsettiğim Melez Prens travmasından ötürü tabii hemen.

Sonuç yüzümde güller açtırdı, ne yalan söyleyeyim. Yapıştırıcıdan çok daha öteye gidilmiş. Sayfalar, ciltler haline getirilerek her cilt ayrı ayrı sıralı zımbalarla tutturulacak şekilde kapağın içindeki bez yüzeye tutturulmuş. Ayrıca yapıştırıcı da var gibi görünüyor, zira ciltlerin kapakla birleştikleri noktada hiç boşluk yok. Sayfalara da ayrı bir parantez açmak gerekirse bu noktada; oldukça kalın, kaliteli ve en önemlisi matlar. Kuşe kağıt gibi boya ömrüne zarar veren ve yarattığı parlaklıkla açılı okumayı zaman zaman zorlaştıran bir seçimden uzak durdukları için tekrardan tebrik etmek gerekiyor burada yayıncı amcaları.

Gelelim iç taraflara; ilk gördüğüm anda “Prodüksiyon pek görkemli olmuş canım!” dedim sesli sesli evde tek başıma olmama rağmen. Birkaç sayfada bir sayfa fonları değişiyor ve bu sayfa gruplarında tek bir şablonun kullanılmadığını düşündürecek kadar farklı farklı figürler var benzer renkler taşısalar da hepsinde. Her defasında farklı bir renk cümbüşü, her defasında hikayenin de değiştiğini gözümüzün içine sokarcasına değişen temalar… Evet, tahmin ettiğiniz gibi sonlara doğru karanlık da epey coşuyor.

Kitabın ilk sayfalarında zaten beyaz renge pek rastlayamıyorsunuz, soldaki gibi bir görünüm var. Old paper şablonundan öte bir şey, üzerine epey uğraşılmış bir kitaba başlamakta olduğumuz haber verir cinsten diyebilirim.

Yeri gelmişken belirtmekte sakınca görmüyorum; daha önce, tabirimi mazur görün, o dandik kitaplara 20-25 lira verdikten sonra bu kitaba ödediğim 42 lira hiçbir şekilde fazla gelmedi bana. Ödediğim paranın her kuruşuna değdiği kanaatindeyim.

Evet, kitapta yeni bir şeyler yazmadığı doğru ama yalnızca malzeme kalitesi ve sunduğu görsel keyifle bile bu parayı fazlasıyla hak ederken bir de ilk defa karşımıza çıkan birbirinden güzel illüstrasyonlara boğuluyoruz kitap boyunca. Hem de şöyle güzel bir tarafı var bu illüstrasyonların; filmler gösterime girene kadar okuduğum kitaplarda kafamda oluşturduğum figürleri yerle bir etmeye yetmişti bütün filmler ve serinin son kitaplarını okurken hayal gücümün, kendi yaratımımın, kendi özgür dünyamın kaybolduğunu fark ettim. Dumbledore ve Harry Voldemort’un mağarasındayken silüetlerinden tutun mimiklerine kadar filmdekinden farklı bir şey düşünemiyordum mesela.

Bu konuda çok güzel bir haberim var; kitaptaki çizimler filmlere değil, daha önce kitaplarda yapılan tasvirlere uygun diyebilirim. Hatta Felsefe Taşı’nın resimli özel baskısında kitapta sıklıkla bahsedilen şu “Harry’nin inatçı saçları” ile de tanışmış olduk. Darılmaca yok Daniel! Filmlerde gördüğünüz karakterlerin bugüne kadar alıştığınızdan biraz daha farklı halleriyle, adeta yeniden tanışacaksınız.
Eternal Sunshine of the Spotless Mind tadında okumalar bekliyor sizleri dostlar, fazla tutunmayın o kafanızdaki figürlere.

Önce filmdekinden pek de ayıramayacağınız bir kareyle başlayayım, sonra yavaş yavaş asıl çizimlere geçeyim diyorum, ne dersiniz?

Evet efendim, bu gördüğünüz; dış kapağın tamamı ve Harry’nin Dursley malikanesinden(!) kaçıp Kovuk’a gelişini tüm çıplaklığıyla anlatan kare. Evet evet, ta kendisi. Kapağın köşelerinde yırtıklar var, Yurtiçi Kargo’ya teşekkürlerimi iletiyorum bu vesile ile.

Şimdi gelelim kemerleri bağlama anonsunu yapacağım yere. Tam da oradayız şu anda, o yüzden kendinizi hazırlayın ufaktan. “Dobby’yi nasıl bilirdiniz?” diye girsem söze, herkesi bir hüzün kaplayacak, o yüzden “filmden önce nasıl hayal etmiştiniz?” diye değiştiriyorum sorumu.

Böyle bir şey değildir herhalde. Dobby’nin yüzündeki o komik ifadeydi benim için onu sevimli kılan ama burada bayağı peluş oyuncak tadında bir tatlılık var üzerinde, bilmem siz ne düşünürsünüz bu konuda.

Ha, şunu belirtmeden geçemeyeceğim; filmdeki dobby modellemesi “zulüm görmüş, gariban” ifadelerini biraz daha karşılar cinstendi hani.

Malfoyların evinde böyle güzel muamele olmaz diye tahmin ediyorum. Kemikleri sayılacak kadar zayıf değil burada, Hermione’nin mağdur edebiyatına mı kurban gittik dersiniz?

“Ya da gelin bir tahmin oyunu oynayalım.” diyemiyorum, çünkü hikayede bu saç rengi bir avuç insanda mevcut.

Yine de demek istediğimi anlamışsınızdır. Filmde alıştığımız karakterlerle kitapta tasvir edilen karakterleri hikayeye uygunluk, sempatiklik, yakışıklılık vb. yönünden kapıştırabiliriz tabii ama ben bütün bu kıyasın ötesinde kitapta bize verilen neyse ona dört elle sarılmayı tercih ederdim TERCİH HAKKIM OLSAYDI. Dedim ya, filmler o konuda bize çok ayıp etmiş oldu.

Son olarak eklemek istediğim bir şey var; Fesefe Taşı’nı koleksiyon maksadıyla almıştım ancak yeni kitaplar geldikçe ve kitaplardaki kaliteyi gördükçe kitaplıkta öylece dursunlar diye alınmış kitaplar değil de, gerçekten kitaplığa tekrar tekrar yanaştığımızda tercih edeceğimiz kitaplar olmaları gerektiğini düşünüyorum bu resimli özel baskıların. Hikayeyi bu kitaplardan okumak her anlamda daha keyifli ve GÜVENLİ, inanın. Yerden kitap sayfası toplamak ve toplarken gözünüzden süzülen bir damla yaşla beraber(gülmeyin, başınıza geldiğinde anlarsınız) “şimdi bunları sayfa numaralarına göre dizmek saatlerimi alacak” diye düşünmek zorunda kalırsanız…

Yunusemre Kemal Sönmez

Öğrenim hayatını Adana’da (son olarak Ç. Ü. Devlet Konservatuvarı) tamamladı. Fantastik edebiyat ile tanışması Harry Potter ile oldu ve başta Hortkuluk Avcısı olmak üzere forumlarda uzun süre vakit geçirdi. Yazıp çizme hevesi de o günlerden mirastır. Kendisi şu anda Devlet Opera ve Balesinde görev yapmakta olan bir Tenor, arta kalan zamanlarında da Potterhead mesaisine devam ediyor.

Yorumlara bak

  • Sadece Melez Prens olsa keşke. Bütün seri dağılıyor resmen. Hele birde ilk baskılarsa oturun ağlayın yani. Hala söyleniyorum yayınevine.
    Bu resimli baskıları ben de aldım ve inan her sayfa çevirişimde içim gidiyor ya koparsa diye. Aldığımda doya doya inceledim ve sonra tekrar güzelce paketleyip kitaplığımın en ulaşılmaz yerine koydum. Düşünün artık nasıl bir travma yaşamışım. :(

    • Dayanın; sayfalarını katlaya katlaya açabileceğimiz bir Melez Prens için son 4 yıl! :))

  • Hayırlı Günler. Ben daha Harry Potter serisini hiç okumadım. Okumak için kitaplarını alacaktım ancak özel baskıyı görünce muallakta kaldım. sizce normal kitabını alıp okumak mı daha iyi , yoksa özel baskı mı daha iyi. birde özel baskının sayfaları neredeyse 50 sayfa daha az. sadeleştirme veya eksiltme gibi durumlar söz konusu mu özel baskıda?

    • Bence illüstrasyonlu kitap için fiyat çok makul eski basımların fiyatı düşünülünce. Harry Potter ile tanışmamızı sağlayan o şömizli ilk baskı olmadığı sürece görsel içerik barındırmayan kitapların bir koleksiyon değeri de yok bana kalırsa. Gözü kapalı satın alabilirsiniz bu özel basımları.

      Öte yandan, sayfa sayısı daha az ama ölçülerinden ötürü sayfa alanı hesabı yaptığımızda özel basımların daha fazla içeriğe izin verdiğini görebiliriz rahatlıkla. O kadar görsel ihtiva etmesine rağmen eski basımlardan daha ince olmasının nedeni de tam olarak bu. :) Müsterih olun, tek kelime bile eksik bulamayacaksınız. Hatta eski baskılardaki hataların giderildiğini göreceksiniz.

  • ''Kuşe kağıt gibi boya ömrüne zarar veren ve yarattığı parlaklıkla açılı okumayı zaman zaman zorlaştıran bir seçimden uzak durdukları için tekrardan tebrik etmek gerekiyor burada yayıncı amcaları.''
    Tüm dünyada masraftan kaçınmayıp kuşe kağıt ile basılmasının tesellisi bu mudur?
    Artık okul kitapları bile kuşe basılıyor biz buna kısaca ucuza kaçmak diyelim.Yani hiç günah çıkarma falan değil!