Karanlık yaratıklar etrafta kol gezer, ve bir de Ruh Emiciler vardır. Tamamen umutsuzluğun pençesine düşme hissinin vücut bulmuş hali olan bu yaratıklar, büyücülük dünyasının bizlere verdiği belki de en dehşet verici varlıkları olabilir…
Burada yazan bilgiler Harry Potter: The Creature Vault kitabından alınmıştır.
Ruh Emiciler, Azkaban‘ı koruyan hayaletimsi karanlık yaratıklar, Sirius Black‘i bulmak ve Azkaban’a geri götürmek için Harry Potter ve Azkaban Tutsağı kitabında Hogwarts’a gönderilirler. Harry, onların ruh emen güçlerinden oldukça zarar görür, bu yüzden Profesör Lupin kendisini koruyabilmesi için Harry’ye Patronus büyüsünü öğretir. Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı kitabında ise, Ruh Emiciler Harry ve Dudley Dursley’e Little Whinging’te saldırır. Fakat Harry onları kaçırmayı başarır. Son olarak, Ruh Emiciler Harry Potter ve Ölüm Yadigarları Bölüm 1 ve 2‘de Voldemort’un tarafında savaşırlar.
Ruh Emiciler eterik, maddesel olmayan, algılanabilir bir yapısı olmayan yaratıklardır. Harry Potter ve Azkaban Tutsağı filminin görsel geliştirme sanatçıları, peçeli, iskeletimsi bir şekle sahip bir yaratık tasarladılar. Bu şekil üzerine anatomik çerçeve oturtarak Ruh Emiciler süzüldüğünde ya da havada asılı kaldığında hareketlerini sağladılar. Kefen şeklinde, kafataslarından sarkan siyah cüppelerle sarmaladılar. Yaratık tasarımcıları, kostüm departmanıyla çok yakın bir şekilde çalıştı. Kostüm departmanı, süzülme efekti verebilen kumaşlar üzerinde çalışıyordu. Tipik olarak az ışıklandırılmış sahnelerde filme alınan Ruh Emiciler, renk paleti olarak sadece siyaha sahip olamazdı çünkü arka planda kaybolma ihtimalleri çok fazlaydı, böylece koyu grinin ve siyahın karışımı kullanıldı. Tasarımcılar, mumyalanmış vücutları referans aldılar ve üst üste binen dokularla, Ruh Emicilere çürümenin katmanlarına sahip görüntüyü işlediler.
Ruh Emiciler konuşmazlar ve kurbanlarından mutluluğu emmek için ağza benzer bir açıklığa ihtiyaç duyarlar. Bu yüzden, bu ürpertici ve tehditkar karakterlerin izleyici ile iletişim kurmalarının tek yolu hareketleriydi. Film yapımcıları Ruh Emicilere hayat vermek için pratik efektlere bel bağlamıştı. Kumaş kaplı Ruh Emici modellerini, farklı rüzgar ve ışıklandırma efektleri altında test çekimlerine aldılar. Filmi geri sararak ya da ağır çekimde oynattılar, fakat sonuçtan memnun kalmadılar. Bir kuklacı aynı fikirleri kullanmak için işe alındı, bu sefer su altında, karakterlerin yavaş ve etkileyici portresini çizmeyi umdular. Bu testler film yapımcılarının öngördüğü şeyleri yakaladı, fakat bu işlemi kullanmak aynı hareketleri tekrar etmeyi zorlaştıracaktı. Sonunda Ruh Emicilerin bilgisayar ortamında yaratılmasına karar verildi. Su altı testlerinin kayıtları önemli bir referans noktası sağladı. Dijital sanatçılar bu temelin üzerine fikirlerini geliştirerek Ruh Emicilere kendilerine özgü gerçekçi yer çekimini eklediler ve onları gizli ve doğaüstü varlıklar olarak göstermeyi başardılar.
Sizler bu yaratıklar hakkında neler düşünüyorsunuz? Gerçekten kitapta hayal ettiğiniz yaratıklarla uyuşuyor mu? Bizlerle paylaşmayı unutmayın!