Bir Patronus, Ruh Emiciler’i haklamak konusunda harikalar yaratır. Ayrıca sahibi oldukları büyücünün sırlarını ortaya çıkarmakta da oldukça iyidirler. Sizin de bir Patronus’unuz varsa, muhtemelen kişiliğinizden belli başlı izler taşıyordur. Pottermore’dan çevirdiğimiz bu yazıyla gelin daha da derinlere inelim.
Bir Patronus, doğası itibariyle ait olduğu cadı ya da büyücünün kişiliğine bağlıdır; her ne kadar istedikleri hayvan formuna bürünmüyor olsalar da. Yani, Patronus’un, büyücünün en sevdiği hayvana büründüğü pek görülmemiştir; ancak daha önce hiç görmedikleri ya da duymadıkları bir yaratığın şeklini alması ise oldukça muhtemeldir.
Peki, ama Patronus’ların bu taşıdığı anlam da neyin nesi? Aslında özü, tamamen yorumlamaya dayalı. Neyse ki, biz Muggle’lar yüzyıllardır hayvan sembolleri üzerine çalışıyoruz ve Harry Potter karakterlerinin sahip olduğu Patronus’lar mit, kültür, din ve edebiyatta karşımıza çıkan belli başlı yaratıklardan oluşuyor.
Dumbledore’un Ordusu’nun gurur duyduğumuz beş üyesinin sahip olduğu Patronus’lara bir göz atalım. Bakalım, bize karakterlerimizin kişilikleriyle ilgili ne gibi ipuçları veriyorlar?
“Uzun örgüsü sırtına inen kız, ‘Senin,’ diye araya girdi, Harry’ye bakarak, ‘Patronus yapabildiğin doğru mu?’
Bu soru, gruptan meraklı bir mırıltı yükselmesine yol açtı.
‘Evet,’ dedi Harry, birazcık gardını alarak.”
– Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı
Harry’nin cismani bir Patronus yaratabiliyor oluşu, henüz ismi konmamış Karanlık Sanatlar savunma kulübüne yazılmalarında öğrencileri fazlasıyla etkilemişti. Çatalboynuzlu Geyik, grubun lideri olmaya yaraşır bir sembol.
‘Ormanın Kralı’ olarak bilinen Çatalboynuzlu Geyik, diğer tüm hayvanların koruyucusudur. Harry’nin yaptığı tam da buydu: Okul arkadaşlarının savunma büyüleri öğrenmesi için bildiği her şeyi onlara öğreterek yardım etti. Ayrıca, başkalarını kurtarmak için çoğu zaman kendini tehlikeye attı; Büyük Göl’den Gabrielle Delacour’u kurtarması ve Esrar Dairesi’ne Sirius Black için gitmesi, bu örneklerden sadece iki tanesi. Tıpkı Hermione’nin söylediği gibi, Harry’de ‘insanları-kurtarma-şeyi’nden biraz vardı.
Çatalboynuzlu Geyik’in bundan başka sembolik anlamları da bulunmaktadır. Yılda bir kez çatal boynuzunun düşmesi ve yeniden büyümesi, yeniden doğuşun ve dirilişin bir sembolüdür. Ne kadar da tanıdık… Aynı, Harry’nin ‘Sağ Kalan Çocuk’ olmasının bir sembolü gibi…
Harry’nin ailesi de, onun gibi geyik formunda Patronus’lara sahipti: James’in Patronus’u bir Çatalboynuzlu Geyik, Lily’ninki ise bir Maral’dı. Ve her ikisi de, sevdiklerini korumak uğruna öldü. Harry’nin ise en büyük arzusunun ailesinin geri dönmesi olduğunu düşünecek olursak, Patronus’u ailesini bir araya getiren küçük, sembolik bir önem taşımaktadır.
Hermione’nin asa kullanma becerisi, daha ilk derslerde kendini göstermişti: çevir ve hafifçe vur. Tam bir bilek işi. Hermione’nin Patronus’u, zeki ve maharetli bir hayvan olan Su Samuru. Su samurları, küçük kayaları bile yerinden oynatabilen bir hayvan olarak bilinirdi. Henry Williamson’ın Tarka the Otter, Gavin Maxwell’in Ring of Bright Water ve Kenneth Grahame’ın The Wind In The Willows (Söğütlükte Rüzgâr) adlı kitaplarında görüldüğü gibi, su samurları İngiliz Edebiyatı klasiklerinde de görülmektedir. Hermione’ye ait Patronus’un birçok kitaba konu olması ne kadar da manidar, değil mi?
Ayrıca, Su Samuru Hermione’nin görmeye alışkın olmadığımız bir tarafını da yansıtmaktadır. 18. yüzyılda yaşamış Tılsım Araştırmacısı Professor Catullus Spangle’a göre, bir Patronus sahibinin bilinen kişiliğini yansıtmasının yanında, kimselerin bilmediği, gizli yönlerini de göstermektedir. Ruh Emici gibi şeytani bir şey ile yüzleşebilmek için, kişinin daha önce hiç ihtiyaç duymadığı bir güce tutunması gerekir. Bir Patronus ise, bireyin henüz keşfetmediği gizli kişiliğinin bir uyanışıdır.
Hermione’nin vurdumduymaz yanı, genelde, hiç bitmeyen ev ödevi yığınları arasında pek kendini belli etmese de, Patronus’unun dünyada olan biteni umursamaz hali ve neşeli tavırları bize bu yanını göstermektedir.
Hermione’nin Patronus’u, pırıl pırıl gümüşi bir su samuru, etrafında hoplayıp zıplıyordu. “Güzeller aslında, değil mi?” dedi Hermione, ona şefkatle bakarak.
– Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı
“Harry’yi öldürmek istiyorsan, bizi de öldürmelisin!” dedi ateşli ateşli. Hem de ayakta durmak için gösterdiği gayretten rengi daha da solduğu ve konuşurken hafifçe sallandığı halde.”
– Harry Potter ve Azkaban Tutsağı
Terrier, göründüğünden kesinlikle çok daha güçlü küçük bir köpek cinsidir. Karşısında ne olursa olsun, tehdit olarak gördüğü her şeye korkusuz bir şekilde havlar. Ron Weasley ise, kendisindeki bu özelliği bize çoğu kez göstermiştir: kırık bacağıyla ayakta durmaya çalışarak kaçak bir mahkûmun karşısına dikilirken de, -sonu her ne kadar sümüklüböcek kusması talihsizliğiyle bitse de- elinde kırık bir asayla Hermione’nin onurunu korumaya çalışırken de.
Jack Russell gibi inatçı ve dik kafalı oluşu bir yana (Ron’un Ateş Kadehi’ndeki destansı somurtkanlığını hatırlayın), bir köpek Patronus, sadık bir arkadaşın sağlam bir işaretidir. Mesela, Sirius Black örneğini ele alalım: Sirius köpek yanıyla oldukça uygun bir karakter. Sirius, arkadaşlarına, kendi davasına ve biricik vaftiz oğluna fazlasıyla sadık bir insandı. Öyle ki, kanının son damlasına kadar savaşırdı. Her ne kadar Ron’un küsüp terk etmişliği olsa da, hep yeni bir vahşilikle geri gelmiştir. İşte, en iyi arkadaş diye buna denir.
“Benim biraz tuhaf olduğumu düşünüyorlar, biliyorsun. Hatta bazıları bana ‘Laklak’ Lovegood diyor.”
– Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı
İngilizce’de ‘mad as a March hare’ (Mart tavşanı kadar deli) deyimi, Patronus’uyla sıra dışı bir ilişkisi olan Luna Lovegood’u daha iyi anlatamazdı. Yaban Tavşanı’nın, ‘ay’ ile güçlü bir bağı vardır. Eski pagan inanışlarında ‘aya bakan tavşan’ sembolü de buradan gelir. Asıl ilginç olanı, Luna’nın isminin Latincede ‘ay’ anlamına geliyor olmasıdır.
Bazı Patronus’ların, sahibinin sırrını ya da bastırılmış bir özelliğini açığa çıkardığını göz önünde bulundurursak, Luna’nın daima duygularının etkisinde davrandığını görebiliriz. ‘Laklak’ (İngilizcede: loony) lakabı, ‘lunatic’ (Türkçede: deli) ve ‘lunacy’ (Türkçede: delilik) kelimelerinden gelmektedir. Yani, tam da dolunayın üzerimizde bıraktığına inanılan bir duygu durumu. Luna’nın Patronus’u bize gösteriyor ki; kim ne derse desin, Luna kendisiyle gurur duyuyor.
Patronus’u adeta yaban tavşanını andıran bir diğer karakter ise, Nymphadora Tonks. Tonks’un Patronus’u bir Kır Tavşanı’ydı. Luna gibi, Tonks da kimin ne söylediğini umursamadığı davranışları, tarzı ve çılgın renkli saçlarıyla özgür bir ruha sahipti. Ancak şunu biliyoruz ki, Remus Lupin’e âşık olmasıyla birlikte, (bazılarının başına geldiği gibi) Patronus’u artık bir kır tavşanı değil, bir Kurt formuna dönüşmüştü.
“Hufflepuff masasında Ernie Macmillan ayağa kalkıp bağırdı: Peki ya kalıp savaşmak istiyorsak?”
– Harry Potter ve Ölüm Yadigârları
Ernie çoğu zaman kendini beğenmiş bir Sınıf Başkanı olmuş olabilir. Ama Harry, bütün o “Slytherin’in Varisi” mevzularında Ernie’nin davranışını çok da umursamamıştı. Ve anlaşılan o ki, söylediği hiçbir şey de, Ernie’nin fikrini değiştirmemişti.
Ama Ernie aslında kalben cesur yürekli bir çocuktu. Hogwarts Savaşı’nda mücadeleye katılmak istemesindeki heves bize bunu gösteriyor. Savaş esnasında Harry, Ron ve Hermione’yi kurtarmak için Yaban Domuzu Patronus’unu göndermişti. Birçok kültürde yaban domuzu savaşı sembolize etmektedir ve Hogwarts’taki taarruza önderlik etmesi de bize bunun onu ne kadar doğru yansıttığını gösteriyor.
Peki, siz tüm bunlara katılıyor musunuz? Ya da sizin de Patronus’larla ilgili başka teorileriniz var mı? Peki ya, sizin Patronus’unuz hangisi ve sizi ne kadar doğru yansıtıyor?
Patronus rehberimiz için buraya, Patronus’unuzun ne olduğunu öğrenmek içinse buraya tıklayabilirsiniz.