Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar? filminde Credence Barebone rolüyle izleyip hayran kaldığımız Ezra Miller, Pottermore muhabiriyle keyifli bir sohbet yaptı ve Harry Potter hayranlığını, nasıl bir potterhead olduğunu anlattı. Bizler de bu keyifli röportajı Türkçeye aktardık. iyi okumalar!
Ezra Miller oturduğum kafeye doğru yaklaşıyor. Mor kapüşonlu bir ceket, parlak sarı bir tişört ve kot pantolonu ile bana doğru geliyor. Credence rolü için kestirdiği saçları uzamaya başlamış.
Masanın öbür ucuna oturuyor. Yürürken içtiği çay bardağını kenara koyuyor. Yapacak bu kadar çok iş varken çay içmeye kim fırsat bulabilir ki? Hayat, ölüm, büyü, kahramanlar, yaz okulu, aile, aşk hayatı, beatbox ve tüm diğer şeyler ile dolu hayatı tam bir metafor. Fakat Ezra Miller’a Harry Potter dediğiniz zaman işler daha da derinleşiyor.
Ezra, Harry Potter okumaya başladığı zaman yedi yaşındaydı ve kitapların onun hayatı üzerinde çok büyük bir etkisi olmuş.
“Kampa gitmek için henüz hazır değildim ama ablam gittiği için ben de gitmek için ısrar ettim. Öte yandan da evimi çok özlüyordum, hala da öyle, bu tüm varlığınız boyunca hissettiğiniz bir şey. Hiç kimse sizin ailenizi özlediğinizi bilmese bile, siz yine de bilirsiniz. Çok yalnızdım…
Ancak yanımda gerçek yalnızlığın ne olduğunu bilen Harry Potter vardı. Sesli kitapları 100 kere dinlemişimdir, en az yüz kere. Kitapları okudum ve ağladım, sesli kitapları dinledim ve ağladım, filmleri izledim ve ağladım. Buna rağmen kitapları sürekli dinledim. Harry Potter sona erdiğinde 17 yaşındaydım. Tüm hayatım boyunca tüm Harry Potter serisini sürekli tekrar okudum.”
Yani Stephen Fry’ın, Harry Potter için yaptığı sesli kitaplar hayatının soundtrack’i miydi?
“Evet, öyle de denebilir. Kitaplar da eşlikçilerimdi. Ruhaniyetten uzak büyütüldüm ancak Harry Potter başlı başına manevi bir değer taşıyordu. Bir düşünün, hayatı ve ölümü anlamaya çalışırken, elinizde bunları anlatan bir eser var. Üç tane genç insan, tüm sorumlulukları alarak, karartılmaya çalışan bir dünyada tüm iyiler için savaşıyor.”
Ezra’da bir bakıma üçlüye benziyor. Onu sette görmelisiniz; gittiği her yere neşeyi de götürüyor. Colin Farrell ile olan sahneleri sırasında yaptıklarını görmelisiniz. Sette çekim başlamadan önceki konuşmaları, mimikleri ve beatbox yapışı…
“Beatbox konusuna gelince… (İç çekiyor) Sette çok fazla vakit geçiriyoruz ve sahneler arasında bazen saatlerce beklememiz gerekebiliyor. Gerçekten uzun bir zaman. Fakat bir elektrik teknisyeni iseniz sürekli çalışmanız gerekiyor. Günde 12 saatinizi ayakta geçirmek demek. Bir yandan işleri yoluna koymak için çalışırken, bir yandan da öğle yemeklerini yiyen teknisyenler var. Aslında sahne arkasında çalışan herkes için böyle, saatlerce ve saatlerce soğukta, sürekli ayakta işlerini halletmeye çalışıyorlar.
Abartmıyorum, gerçekten böyle. Bir zamanlar ben de onlardan biriydim. Sahne arkasında çalışanlar tüm filmi yaşıyorlar.”
Ezra, işini layıkıyla yapmaya çalışan bir aktör ve insanlar tüm bu zorlukları yaşarken onları eğlendirmeye de çalışıyor, gerçi bunda afacan bir yapısı olmasının da etkileri var.
“Çekimler esnasında sürekli karakterimmiş gibi gezmek istemiyorum. Olabilecek tüm tecrübeyi yaşamak istiyorum. Credence’i oynarken, üstümü giyiniyor ve haleti ruhiyesine bürünüyorum. Gerçekten o olmaya çalışıyorum. Diğer zamanlarda etrafımda olanlara da kayıtsız kalmıyorum. İşimin de bir parçası galiba; insanların moralini yükseltmek. Sette de bunu yapıyorum, mutluluğu yayıp öyle hissediyorum.
Bu mutluluk hali bana çok karanlık bir sahneyi oynarken de zaman zaman yardımcı oluyor. Mutluluk nedir hiç bilmeyen birini oynarken, bunu gerçekten daha önce hissetmiş olmalısınız.”
Ezra, bu söylediğini Tilda Swinton ile beraber oynadığı We Need to Talk About Kevin (Kevin Hakkında Konuşmalıyız) filminde Kevin rolündeyken yapmıştı.
“Kevin rolünü oynarken, onun gibi düşünüp, onun gibi hareket etmiştim. Çok derin bir karakterdi. Bir keresinde Tilda Swinton bana, eğer o sahneyi gerçekten istersen, sahne sana gelir demişti. Eğer konsantre olursan, sahne senin için mümkün hale gelir, tüm duyguları ve ihtiyacın olanı sana verir diye de eklemişti. Bunu çok net hatırlıyorum ve söylediği hayatın kendisi için de geçerli. Kendimizi gerçekten verirsek, her şey mümkün.”
Söyledikleri Ezra’da kesinlikle var. Tüm jestleri bile büyülü olan Ezra, şimdi ılımış çayına dokunurken bile aynı tarzda. “Harry Potter hakkında daha çok konuşmalıyız, saatlerce konuşabilirim biliyor muşun?” diyor Ezra. Ona inanıyorum, Ezra’nın hayranlığını bir sonu yok ve belki de en dikkat çekici noktası burası.
Masadan kalıyor, sarılıyoruz ve ayrılırken birden dönüp hiç cevap beklemeyen bir tarzda “Weird Sisters’ın üçünü albümü nasıl?” diye bağırıyor.
İşte Ezra’nın tarzı bu.
Ezra Miller‘ı Fantastik Canavarlar‘da göreceğiniz için heyecanlı mısınız? Görüşlerinizi bizlerle paylaşmayı unutmayın!