Kategoriler: Pottermore

Kuzey Amerika’da Büyü Tarihi #4: “1920’lerde Amerika’da Büyü”

J. K. Rowling, “Kuzey Amerika’da Büyünün Tarihi“ni anlatmaya devam ediyor! Yazı dizisinin birinciikinci ve üçüncü bölümünü daha önce sizlere ulaştırmıştık. İşte dizinin son bölümü: “1920’lerde Amerika’da Büyü

“Amerika’daki büyücüler, 1914-1918 yılları arasında 1. Dünya Savaşı’nda önemli roller oynamıştı ancak Büyüdışı toplumun büyük bölümü, onların katkılarını göz ardı etti. Her iki tarafta da büyü sahipleri olduğundan, çabaları sonuca doğrudan etki etmedi. Fakat daha fazla can kaybının olmasını önleyerek ve düşman büyücüleri yenerek pek çok zafer kazandılar.

Ortak çabalar, MACUSA‘nın Büyüdışı/büyücü arkadaşlığı konusunda yumuşama belirtilerine yol açmadı ve Rappaport Yasası katı şekilde uygulanmaya devam etti. 1920’lerde ABD büyü toplumu, Avrupa’daki denklerine göre daha çok gizlilik kisvesi altında yaşamaya ve sevgililerini tamamen kendi türleri arasından seçmeye alışmıştı.

Dorcus Onikiağaç‘ın felakete yol açacak şekilde Gizlilik Mevzuatı‘nı ihlal etmesi, büyü dünyasındaki dilde kendine yer buldu. “Dorcus” kelimesi aptal ve beceriksiz için eş anlamlı sözcük olarak kullanıldı. MACUSA Uluslararası Gizlilik Mevzuatı’nı ihlal edenlere ciddi cezalar uygulamaya devam etti. MACUSA, Avrupa’daki kuruma göre ayrıca hayaletler, umacılar ve fantastik yaratıklar konusunda daha katıydı. Çünkü bu tür canavarların, Büyüdışı’ları, büyünün varlığı konusunda uyarabileceğini düşünüyorlardı.

1892 Büyük Sasquatch İsyanı’ndan sonra (ayrıntılar için Ortiz O’Flaherty’nin saygın kitabı “Koca Ayak’ın Son Direnişi” kitabına bakınız) MACUSA merkezi tarihinde beşinci kez taşındı ve Washington’dan New York’a alındı ve 1920’ler boyunca orada kaldı. Bu on yıl boyunca MACUSA başkanlığını Deep South, New Orleans’dan gelen bir cadı olan Madam Seraphina Picquery yürüttü.

1920’lere gelindiğinde Ilvermorny Cadılık ve Büyücülük Okulu neredeyse iki asırdır varlığını sürdürüyordu ve dünyanın en iyi büyü eğitim kurumlarından biri olduğu konusunda genel bir uzlaşı vardı. Tüm cadılar ve büyücüler burada temel eğitimlerinin yanısıra, asa kullanımında da ustalaşıyorlardı.

19 yüzyılın sonunda yasal altyapının yürürlüğe girmesiyle, Amerika’daki büyü toplumu üyelerinin tamamının “asa izni” taşıması gerekiyordu, bu önlemin amacı tüm büyü faaliyetlerini takip altına almak ve failleri kullandıkları asalar aracılığıyla tespit etmekti. Ollivanders‘ın rakipsiz olarak görüldüğü İngiltere’nin haricinde, Kuzey Amerika kıtasında dört büyük asa ustası hizmet veriyordu.

Chocktaw kabilesi kökenli Shikoba Wolfe, son derece ince işçiliğe sahip ve Şimşekkuşu kuyruk tüyü (Şimşekkuşu, anka kuşu ile yakın akraba olan büyülü bir Amerika kuşudur) barındıran asalarıyla ünlüydü. Wolfe asaları genel olarak son derece güçlü ve kullanımı zordu. Özellikle Biçimdeğiştirenler arasında rağbet görüyorlardı.

Muggle kökenli bir büyücü olan Johannes Jonker’ın babası, son derece iyi bir dolap ustasıydı. Johannes de çok yetenekli bir asa ustası olduğunu gösterdi. Asaları son derece rağbet görüyordu ve sedef kakmalı olduklarından kolaylıkla diğerlerinden ayırt edilebiliyorlardı. Çok sayıda asa özüyle deney yaptıktan sonra Jonker’in tercih ettiği büyülü malzeme, Wampus kedisinin kılları olmuştu.

Thiago Quintana, ince ve uzun asalarını piyasaya çıkarmaya başladığında, büyü toplumunda bir hayli ses getirdi. Asalar, Arkansas’daki Beyaz Nehir Canavarı’nın sırtında yer alan şeffaf dikenlerden birinin etrafına yapılmıştı ve güçlü, ince büyüler yapmakta kullanılıyorlardı. Bu canavarların aşırı avlanması yönündeki endişeler, onları cezbetme tekniğini sadece Quintana’nın biliyor olmasıyla giderildi. Quintana ölene kadar bu sırrını korudu ve ondan sonra da Beyaz Nehir Canavarı dikeni içeren asaların yapımı durdu.

Violetta Beauvais, New Orleanslı ünlü asa ustası, asalarının gizli özündeki malzemeyi açıklamayı yıllarca reddetti, asanın kabuğu bataklık alıç odunundan yapılıyordu. Sonunda bunların içinde Louisiana bataklıklarında dolaşan son derece tehlikeli, köpekbaşlı rougarou canavarının kıllarının olduğu ortaya çıktı. Beauvais asalarının, vampirlerin kana olan düşkünlüklerine benzer şekilde Kara Büyü’ye yatkın oldukları söylenmiştir ancak 1920’lerin Amerikan büyü toplumundaki bir kahraman sadece Beauvais asası taşıyordu ve Başkan Picquery‘nin de böyle bir asası olduğu biliniyordu.

1920’lerin Büyüdışı toplumlarının aksine, MACUSA cadı ve büyücülerin içki içmesine izin veriyordu. Bu politikayı eleştirenler, içki içmeyen Büyüdışı’lar ile dolu şehirlerde cadı ve büyücülerin bu şekilde daha kolay tespit edildiğini öne sürüyordu. Ancak nadiren samimi konuştuğu anlardan birinde, Başkan Picquery’nin Amerika’da büyücülerin zaten zor günler yaşadığını söylediği duyuldu. Özel Kalem’ine, “Kıkırtısuyu tartışmalara açık değildir.” demesi ünlüdür.”

J.K. Rowling’in Kuzey Amerika’da Büyü Tarihi yazı dizisinin diğer bölümleri için buraya tıklayabilirsiniz!

fC

Fantastik Canavarlar genel içerik editörü.