Hogwarts tarihi genişledikçe Slytherin kendi farkını gittikçe daha fazla belli etti. Kötü adamlara dönüşme konusundaki ünleri ise bu ünlü binayı yüzyıllarca takip etti. Ve bina kurucusunun da mugglelardan tiksinen, Sırlar Odası’nı yaratan, evcil hayvanı bir Basilisk olan… şey, liste böyle devam ediyor işte. Ama inanın bize Slytherin de en az bir Gryffindor, Hufflepuff ya da Ravenclaw kadar önemli. O zaman hep birlikte Slytherin’in anlamı ve önemi üzerine bir inceleme yapmaya var mısınız?
Bazı Slytherinler-isim vermiyoruz- tam olarak şövalye ruhlu sayılmazlar ama bu binanın bazı üyeleri de bir Gryffindor’la yarışabilecek derecede büyük cesaret gösterdiler.
Severus Snape tahmin ettiğiniz gibi bu konuda verilebilecek en iyi örnek; tehlikeli bir oyunu çok uzun süre boyunca ustalıkla oynayan, hislerini cesurca saklayabilen ve aynı anda hem Voldemort hem de Dumbledore için çalışabilen bir gerçek bir kahraman kendisi. Onun dışında da cesur olarak niteleyebileceğimiz başka Slytherin mensupları da var elbette. Mesela Regulus Black, hatırladığımız üzere kardeşi Sirius’un tam aksine o ailesinin ayak izlerini takip ederek sıkı bir Voldemort takipçisi olmuştu. Fakat sonrasında karanlık lorda sırtını döndü ve hortkuluklardan birini yok etmeye de yardım etti, Melez Prens’te sahte madalyonun içindeki R.A.B imzalı notu hepimiz hatırlıyoruz değil mi?
Tabiki Profesör Slughorn’u da unutmamak gerek. Tüm tereddüt ve korkularına rağmen Hogwarts savaşında yer aldı, eh bu da saklanmak için koltuk biçimine giren biri için büyük bir adım sayılır.
Bilirsiniz, Seçmen Şapka’nın söylediği şarkılarda konu Slytherin’se mutlaka başarı hırsından bahsedilir. Bu durumda Malfoy ailesinin inanılmaz zenginliğinin büyük bir sürpriz olmadığını söylemeliyiz çünkü bu durumun aile üyelerinin hırslarının bir sonucu olması kuvvetle muhtemel. Fakat maddi zenginlik her şey değildir ve Slytherin’in bir bütün olarak büyük başarılar elde ettiğini belirtmeliyiz.
Harry Hogwarts’a başlamadan önce altı kez Bina Kupası sahibi olmuşlardı ki bu da Harry tarafından tatsız bir topluluk diye tanımlanan bir bina için çok büyük bir başarı. Evet, Slytherin’ler övünmeyi seviyorlar, ama herhangi bir Hogwarts öğrencisi için hırs olmadan bir yerlere gelmek mümkün mü?
Kabul ediyoruz, Harry’le birlikte tanıklık ettiğimiz üzere Slytherin’ler cidden zalim ve küçümseyici olabiliyor ama biz diyoruz ki Slytherin’e seçilmek kötü biri olduğun manasına gelmek zorunda değil. Draco Malfoy bu konuda verilebilecek önemli örneklerden biri. Oldukça kibirli ve duygusuz görünen bu karakter aslında sadece çok genç ve kendine güvensiz bir çocuk. Lord Voldemort onu duygusal bir yıkıma sürüklemeden önce zorbalığın arkasına sığınıyordu, “Babam bunu duyacak,” repliği hepimizin aklına kazınmıştır, fakat Draco’nun göründüğünden çok farklı biri olduğunu Melez Prens’te keşfetmiştik. (Draco Malfoy hakkında daha fazlası için tıklayın.)
Bizim için Draco, Slytherin’in karanlık büyücüler için bir tür gelişim alanı olmadığının bir kanıtı. Tam aksine Slytherin mensubu cadı ve büyücüler de tıpkı bizim gibi kusurlar ve arzularla dolu.
Cüretkarlık ve kurnazlık sıradan bir Slytherin’in temel iki özelliği denilebilir. Birçok Slytherin mensubunun oldukça kurnaz olduğu ortada. Hatta Slytherin’in amblemi bile bir yılan(biraz fazla belli etmişler). Yani bir şekilde yüksek mevkilere gelmiş bir Slytherin görmek çok da şaşkınlık yaratacak bir durum değil.
Dolores Umbridge gibi biri bile, evet biz de ondan nefret ediyoruz, Sihir Bakanlığı’nda Baş Müfettiş ve Hogwarts’ta görev aldığı yıllarda Okul Müdürü olmayı başardı, tabi gizli kapaklı işler çevirerek. Gerçek rengini belli edene dek bir sürü kişiyi kandırmayı başardı(bizi kandıramadı elbette!).
Olaya daha pozitif bir açıyla bakarsak, Merlin bunun için harika bir örnek. Slytherin’e seçilen en ünlü büyücülerden biri olmasının yanı sıra Muggle hakları konusundaki aktif desteğiyle binasının genelinin aldığı anti-Muggle duruşla savaştı ve galiba bunu yaparken de Salazar Slytherin’ mezarında ters dönmesine sebep oldu, çünkü hepimiz Slytherin’in kurucusunun Muggle karşıtı olduğunu biliyoruz. Yine de Merlin’in ün ve başarısı da Slytherin’in koltuklarını kabartacak başka bir neden.
Konu Slytherin’e geldiğinde herkesin yaptığı ortak çıkarım bu binanın her üyesinin koşulsuz kötü olduğu yönünde. Hatırlarsanız Felsefe Taşı’nda Ron Slytherin’e seçildiği takdirde ilk trenle doğruca eve gideceğini söylemişti. Fakat Slytherin’e seçilen topluluğun başta korkmuş on bir yaşındaki masum çocuklar olduğunu göz önüne alırsak bu çıkarımın pek de adil olmadığını söylemeliyiz.
Seride karşımıza çıkan üç farklı Slytherin’i düşünelim; Malfoy, Snape ve Slughorn. Üçünün de kendine has kusurları var. Malfoy zorba, Snape zalim ve Slughorn da elitist görünüyor. Fakat her biri belirli bir noktada kendilerine ait farklı bir yönü gösterdiler. Draco’nun aslında merhametli olabileceğini gördük, Snape bize serinin en büyük şokunu yaşatarak sonsuz bir aşkı içinde tutabileceğini gösterdi, Slughorn ise dostluğunu sundu.
Eh tabi Tom Riddle ve Dolores Umbridge gibileri ise Slytherin’in özgeçmişinde pek iyi durmuyor ama reklamın iyisi kötüsü olmaz!
Salazar’ın düşünceleri onu korkutucu bir adam haline getiriyor olabilir, fakat hırsı ve bilgeliği Hogwarts için çok büyük bir kazanım haline geldi. Onun bu katkısı da hiçbir zaman yok sayılamayacak kadar önemli. Salazar Slytherin daha sonralarda Muggle doğumlulara karşı olan tutumundan dolayı diğer üç kurucuyla bağlarını kopartmış olsa da, Seçmen Şapka bu dörtlünün uzun yıllar uyum içinde çalıştığını anlatıyor. Ne oldu o mutlu yıllara? Özlemle anıyoruz…
Slytherin’liler hakkında siz ne düşünüyorsunuz? Düşüncelerinizi bizimle paylaşmayı unutmayın!