Geçtiğimiz aylarda bu tarz bir yazı yazarak sizlere hayalimdeki Türk Büyücülük Okulu‘nu anlatmıştım. Sizlerden gelen yorumlarla birlikte bu hayal dünyamı biraz daha büyüterek kendime acaba Türk Sihir Bakanlığı nasıl kurulmuştu ve günümüzde durumu ne olabilirdi gibi sorular sordum. Ben yazarken eğleniyorum, umarım okurken sizlere de keyif veriyordur!
Eğer siz de benim gibi bu tarz soruları kendinize sorduysanız, hiç beklemeden yazıya geçelim.
Türk Sihir Bakanlığı, kurumsallaşmasından bile önce sistemli bir şekilde işlerini yürütüyordu. Eski zamanlarda bir Bakanlık’tan ziyade daha çok askeri bir kurul gibiydi. Tahmini olarak Türk Büyücülük Okulu ile birlikte kurulan Sihir Kurulu, Karanlık Sanatlara Karşı Savunma, Lanetler, ve Savaş Stratejileri konularında faaliyetlere yoğunlaştılar. Kendi çağında alanında rakipsiz olan bu kurul, giderek daha da büyüdü ve yerleşik hayatın yaşamlarına girmesiyle birlikte bir Bakanlık halini aldı.
Bakanlık’ın günümüzde bile en önemli iki departmanı mevcut. Biri, İngiltere’deki Seherbaz Bürosu’na denk olan Kam Dairesi iken, diğeri ise Bilgi Yönetimi Dairesi. Hadi bunların tarihine göz atalım.
Aday Kamlar, bu departmana girebilmek için öğrencilik yıllarında, günümüzdekine benzer şekilde, Karanlık Sanatlara Karşı Savunma zorunlu olmak üzere Bakanlık tarafından sunulan bir dersi daha başarıyla geçmek zorundalardı. Devamında ise sıkı bir eğitimle lanetler, doğada hayatta kalma ve stratejiler konusunda birer uzman oluyorlardı.
Bu sistem öylesine güzel işliyordu ki, tarih boyunca birçok yerli ve yabancı düşmana kök söktürmüşlerdi. Orta Asya zamanlarına dayanan temellerinin ise çok önemli bir özelliği var: Türk Büyüsüzler ile birlikte Çin’e yaptıkları akınlar yüzünden, Çinli Mugglelar, büyücüler ve cadılar bir araya gelerek tarihin en büyük engelini Kamlara ve Türk savaşçılara karşı çektiler. Bu engel hem fiziksel hem de büyüsel bir kalkan görevi görüyordu. Mugglelar bu yapıyı sade fakat uzun bir duvar olarak görürken, düşman büyücülere ve cadılara karşı tüm ülkeyi koruyan güçlü savunma büyüleriyle donatılmış durumdaydı. İzinsiz olarak bu topraklara giren büyücüler çok karmaşık bir Hayalbozan büyüsü yüzünden güzel görünümlü karşı cinsin cazibesine kapılıyor ve asıl görevlerini unutuyorlardı.
Fakat düşmanlarının bu denli güzel bir silah kullandıklarını sonradan açığa çıkaran Kamlar, kendilerini Zihnefend ve Zihnebend konularında eğitmeye başladılar. Ayrıca, düşmanların bu kadar kuvvetli savunmalar ve Hayalbozan büyüleri oluşturabileceğini öğrendiklerinde ise Bilgi Yönetimi Dairesi’nin kurulmasına karar verildi.
Bu departman, Büyücülük Okulu ile iş birliği yaparak kehanet ve bilgi edinme konusunda çalışmalara başladı. Böylece yeni stratejiler geliştirilirken bilginin ne denli önemli olabileceği anlaşılmıştı. Günümüzde ise yeni Lanetler geliştiriyorlar, Karanlık Sanatlara Karşı Savunma konusunda ilerliyorlar, askeri düzen ile stratejiler oluşturuyorlar ve her şeyin kaydını tutuyorlar.
Hala Büyüsüzlerle beraber işlerini yürüten bu kurul, tarih boyunca onlarla beraber akınlar düzenledi. Büyüsüzler kendi başlarına bile acımasız ve karşı konulamaz bir toplulukken, Kamlarla beraber neredeyse hiçbir engel tanımıyorlardı. Beraber birçok başarıya ve zafere imza atan bu topluluk, göçebe toplumları Batı’ya kaymaya başladıkça birbirinden ayrı düşmeye başladı…
Hem büyü karşıtı Büyüsüzlerin hem de bazı Safkan yanlısı ailelerin farklı eylemleriyle birbirinden uzaklaşan bu iki topluluk eski zaferlerine ulaşamadı. Büyü Kurulu kendilerini Büyüsüz toplumdan, Avrupa’daki Bakanlıklar gibi sadece üst düzey devlet yetkilileriyle konuşacak kadar soyutladı.
Bakanlık’ın yönetimi tek kişiye kalmaması elzemdi. Bir konunun her elden ele alınıp, yürürlüğe konmadan önce tamamen mantıklı ve gerekli olduğunun garantilenmesi gerekiyordu.
Bu yüzden, Türk Sihir Bakanlık’ın iki bakanı bulunuyor. Bir kadın ve bir erkekten oluşan bu ikili yönetim ise hem toplumun farklı kesimlerinin en üst düzeyde temsil edilmesini, hem de olası bir yetersizlik ya da yetkinin kötüye kullanımı durumunda iki yöneticinin birbiri karşısında kontrol mekanizması gibi çalışması garanti altına alıyor. Ayrıca büyü dünyasında kadının ve erkeğin toplumun her alanında eşit olduğu açıkça gözler önüne seriliyor.
Okul’daki “seçmeli ders” konusu ise burada büyük bir önemle devreye giriyor. Öğrencilerin çoğu, Bakanlık tarafından açılan askeri derslere ilgi gösteriyorlar. Özellikle Lanetler ve Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersleri yoğun ilgi görüyor ve fiziksel açıdan da yeterli olan istekli öğrenciler, eğitimlerinin son ayağını Kamların yanında tamamlıyor.
Büyücülük Okulu daha çok kehanet ve astronomi üzerinde yoğunlaşırken, Bakanlık ise savaş sanatlarına yönelmiş durumda. Coğrafya üzerinde birçok tehlikeyi hep beraber savuşturuyorlar. Bu tehlikeler zaman zaman savaşan büyücüler olurken, topluluklara çok yaklaşan canavarlara karşı da tedbirler alınıyor.
Günümüzde ise askeri sistemin yanı sıra Büyüsüzlere karşı olan yönetmelikler hazırlanıyor, yeni büyüler, lanetler ve iksirler keşfediliyor ve büyülü yaratıkların denetimi sağlanıyor. Asya ve Avrupa büyücüleri arasında büyük bir köprü olan Türk Sihir Bakanlığı sürekli olarak dünya ile iletişim halinde ve Bilgi Yönetimi Dairesi sayesinde diğer ülkelerin lisanları, uluslararası yolculuklar ve ticari anlaşmalar yüzyıllardır kayıt altında tutuluyor. Türk ulusunun Afrika’da da topraklara sahip olduğu dönemlerde, Mısır’ın İskenderiye şehrindeki büyük bir kütüphane bu iş için ayrılıyor ve hala Bakanlık hala orada faaliyet gösteriyor.
Muggleların buraya yaklaşmaması için, tarihin en büyük çaplı Hafıza Büyüsü diğer uluslar ile birlikte koordineli bir şekilde gerçekleştiriliyor. Büyüden habersiz olan toplumlar bu kütüphanenin yakılmış veya yıllar içinde yitip gitmiş olduğunu düşünüyor. Güncel olarak sürekli büyüyen bu kütüphanede, dünyanın her kitabının bir kopyasının bulunduğu ve bilinen tüm büyülerin kayıtlara geçtiği söylenir.
Bakanlık, Ergenekon Ovası’ndadır. Birkaç bin yıl önce Büyüsüzlerle beraber bu ovada yaşamlarını sürdüren Şamanlar ve Kamlar yıllar sonra Büyüsüzlerden ayrılmışlardır. Büyüsüzler ise burayı bir destan olarak anımsamaya devam eder.
Ergenekon Ovası’na gidebilmek için açık gökyüzü altında, asanızla havaya bir hilal çizmeniz ve hilalin içinden Periculum Büyüsü’ne benzer bir şekilde, gökyüzüne doğru yedi farklı renkte ve doğru sırayla işaretler göndermeniz gerekli. Cisimlenmeye benzeyen bir şekilde, uzun bir tünelin içine çekilirsiniz ve Bakanlık girişine ulaşırsınız. Giriş bölümü, ovanın ortasına açılır. Alanın tam ortasında duran demirden bir Atadam ve Bozkurt heykeli tüm ihtişamıyla sizleri karşılar. Hemen yanlarındaysa iki Bakan’ın portresi güven verici bakışlarıyla etrafı süzer. Bu açık alan her zaman ılımandır fakat herhangi bir tehdit durumunda yağmur yağmaya başlar. Tehdit çok büyükse ya da büyücü gizliliği risk altındaysa kar yağar.
Gideceğiniz departmanlar, ovanın etrafındaki dağlara giren mağaralara bölünmüştür. Bazıları hakikaten bir mağara olsa da çoğu bir tünelden geçermiş hissine kapıldıktan sonra asıl yapıya geçtiğiniz birer geçittir. Bu geçitlerin her birinde güvenlik kontrolü yapılarak izinsiz kişilerin yanlış departmanlara girmesi önlenir.
Peki sizler bu Bakanlık’a neler eklemek istersiniz? Diğer departmanları da birlikte kurgulayabiliriz. Yazıyı okuduktan sonra sizlerin de yorumlarınızı ve fikirlerinizi bekliyoruz.
Not: Bu yazı tamamen hayal ürünüdür. Gerçek kişi, mekan ya da dinlerle bağlantısı yoktur, tamamen iyi niyetle yazılmış bir kurgudur.
Belki bir gün J.K. Rowling’in kaleminden de bizim topraklarımızda geçen bir büyücülük macerası okuyabiliriz. Ancak o vakte kadar, kendi kurmacalarımızı yaratmaya devam edeceğiz!