Kategoriler: Pottermore

J.K. Rowling’in Yeni Kitabından “Minerva McGonagall Hakkında Bilinmeyenler”

Gözde öğretmenlerimizden Profesör McGonagall‘a ait J.K. Rowling’in yeni çıkan kitaplarından Hogwarts’tan Kahramanlık, Zorluk ve Tehlikeli Hobiler Üzerine Kısa Hikayeler‘de bulunan hayat hikayesi ve bilinmeyenleri Türkçe olarak yayında!

Çoğumuzun hatırlayacağı üzere geçtiğimiz ay içinde Harry Potter’ın hikayelerini anlatan üç yeni kitap yayınlanmıştı. E-kitap şeklinde piyasaya sürülen bu eserler Harry Potter dünyasına ait birçok yeni şey barındırıyordu. Pottermore’dan toplama bilgiler olduğu gibi daha önce hiçbir yerde görmezdiğimiz ve bizzat J.K. Rowling’in kaleminden çıkan yeni şeyler de okuyacaktık.

Pek tabii bu kitapların, özellikle de e-kitap olduğunu düşünürsek, dilimize çevrilmesi pek olası gözükmüyor. Bu nedenle içlerinden ilgi çekici olanları sizler için çevirmeye karar verdik. Eh, ilk konuğumuz da şüphesiz çoğunuzun merak ettiği bir isim, öğretmenlerin en havalısı Minerva McGonagall oldu! Lafı uzatmadan bu prensiplere son derece bağlı öğretmenimizin geçmişine hep birlikte göz atalım!

MINERVA MCGONAGALL

DOĞUM GÜNÜ:

4 Ekim

ASASI:

Köknar ağacı ve ejderha yürekteli, 24 cm, esnemez

HOGWARTS BİNASI:

Gryffindor

ÖZEL YETENEKLERİ:

Animagus (çarpıcı çizgileri olan gümüş bir tekir kedi)

EBEVEYNİ:

Muggle baba, cadı anne

AİLESİ:

Eşi Elphinstone Urquart (ölü), çocuğu yok

HOBİLERİ:

Dikiş nakış, Biçim Değiştirme Güncesi’ndeki makaleleri düzeltmek, Quidditch izlemek, Montrose Saksağanları’nı desteklemek.

Çocukluğu

Minerva McGonagall, İskoç bir Presbiteryen Papaz ve Hogwarts’ta eğitim görmüş bir cadının ilk ve tek kızıdır. Yirminci Yüzyıl başlarında İskoçya tepelerinde büyüdü, kendisinin yetenekleri ve ailesinin evliliğiyle ilgili bazı tuhaflıklar olduğunu yavaş yavaş fark etmeye başladı.

Minerva’nın babası, Peder Robert McGonagall gönlünü, kendisiyle aynı kasabada yaşayan, her daim enerji dolu Isobel Ross’a kaptırdı. Tüm komşuları gibi Robert ta Isobel’in İngiltere’de önde gelen bir yatılı kız okulunda okuduğuna inanıyordu. Aslında olan, Isobel’in aylarca ortadan kaybolduğunda, Hogwarts Cadılık ve Büyücülük okuluna gittiğiydi.

Anne ve babası (bir cadı ve büyücü) durumu fark ettiğinde, ağırbaşlı genç bir Muggle’la olan bu bağlarını hoş görmeyeceği için, Isobel ciddileşen ilişkilerini bir sır olarak sakladı. Onsekiz yaşına geldiğinde artık Robert’a aşıktı. Ne yazık ki, Robert’a, aslında ne olduğunu söyleme cesaretini bulamamıştı. İki sevgili öfkeli ailelerini arkalarında bırakıp kaçtı. Ailesinden ayrılan Isobel, kendisini çok seven kocasına Hogwarts’ta Tılsımlar sınıfını birincilikle bitirdiğini ya da Quidditch takımının kaptanı olduğunu söyleyerek balayının tadını kaçırmak istemiyordu. Isobel ve Robert, Caithness dışındaki bir Papaz Evi’ne taşındılar. Güzeller güzeli Isobel burada, süpriz şekilde mütevazı Papaz maaşına hemencecik uyum sağladı.

Genç çiftin ilk çocukları Minerva’nın doğumu hem mutluluk hem de sorunları beraberinde getirdi. Ailesini özleyen ve aşkı için büyücü toplumundan vazgeçen Isobel kızına, inanılmaz yetenekli bir cadı olan büyükannesinin ismini vermekte ısrarcıydı. Yaşadıkları toplumda bu garip isim duyan herkesin tuhafına gidiyor ve saygıdeğer bir din adamı olan Peder Robert McGonagall cemaatine karısının bu seçimini açıklamakta zorlanıyordu. Üstelik, karısının huysuzluğu yüzünden endişeliydi. Arkadaşları onu, kadınların doğumdan sonra duygusal oldukları ve Isobel’in yakında kendine geleceği konusunda rahatlattılar.

Ancak Isobel, daha da içe dönük ve sıklıkla kendini günlerce Minerva’yla eve kapatır hale gelmişti. Isobel daha sonra kızına, daha ilk saatlerinden itibaren ufak ancak aşikar sihir işaretleri gösterdiğini anlatacaktı. Üst raflara bırakılmış oyuncaklar karyolasının içinde bulunuyordu. Kedilerinin, daha konuşmaya başlamadan önce dediklerini yaptığı görülüyordu. Babasının gaydası zaman zaman uzaktaki odalarda kendi kendine çalıyor duyulan sesi Minik Minerva’yı kıkırdatıyordu.

Isobel gurur ve korku arasında ikiye bölünmüştü. Gördüğünde onu telaşlandıracak bir şeyler olmadan önce, Robert’a gerçeği itiraf etmesi gerektiğini biliyordu. En sonunda, Robert’ın sabırla sorduğu sorulara cevaben, Isobel gözyaşlarına boğulup yatağın altındaki kutuda kilitli olan asasını alarak aslında ona ne olduğunu gösterdi.

Minerva o gece olanları hatırlamak için çok küçük olsa da, sonuçları Muggle dünyasında sihirle büyümenin zorluklarını  acı bir biçimde öğretti. Robert McGonagall, her ne kadar karısına olan sevgisi onun bir cadı olduğunu keşfettikten sonra azalmış olmasa da, bu açıklamasıyla ve böyle bir sırrı bu kadar uzun süre sakladığı için derinden sarsıldı. Dahası, doğru ve dürüst olmaktan gurur duyan bir adamken şimdi kendi doğasına oldukça yabancı olan gizlilik içindeki bir hayatın içine çekilmişti. Isobel hıçkırıklar arasında, kendisinin (ve kızlarının) Uluslararası Gizlilik Yasasına tabi olduklarını ve kendilerinin durumunu gizlemek zorunda olduklarını yoksa Sihir Bakanlığı’nın öfkesiyle yüz yüze geleceklerini açıkladı. Robert ayrıca, çoğunlukla hoşgörüsüz, bağnaz ve gelenekçi olan bölge halkının, Papaz’ın karsının cadı olması hakkında nasıl hissedecekleri düşüncesiyle de korkuya kapıldı.

Sevgi sürmüş ancak anne ve babası arasında güven kırılmıştı. Akıllı ve gözlemci bir çocuk olan Minerva bunu üzüntüyle seyretmişti. İkisi de erkek, iki çocuk daha McGonagall Ailesi’ne katıldı ve ikisi de zamanı geldiğinde sihirsel yetenek gösterdi. Minerva annesine, Malcolm ve Robert Junior’a büyü yeteneklerini ulu orta sergilememeleri gerektiğini anlatma ve bazen sihrin sebep olduğu kazaları ve utanç verici durumları babalarından gizlemek konusunda yardımcı oldu.

Huyunu annesinden çok babasından alan Minerva, Muggle babasına çok yakındı. Onun, ailesinin bu tuhaf durumuyla nasıl boğuştuğunu acı içinde seyretti.  Annesi için bir Muggle kasabasına uyum sağlamanın ne kadar zorlu olduğunu, kendi türüyle olma özgürlüğünü ve büyük yeteneklerini kullanmayı ne kadar özlediğini de hissediyordu. Minerva, on birinci yaş gününde Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu’ndan kabul mektubu geldiğinde annesinin ne kadar ağladığını hiç unutmadı. Isobel’in sadece duyduğu gururla hıçkırıklara boğulmadığını, imrendiğini de biliyordu.

Okul Yılları

Sihirsel kimliğiyle mücadele eden ailelerden gelen genç cadı ve büyücüleri durumunda sıkça olduğu gibi, Hogwarts, Minerva için bir koyverme ve özgürlük mekanıydı.

Minerva, Hatstall olduğu açıklanınca, kendisine daha ilk geceden fevkalade dikkat çekmişti (Hatstall Seçmen Şapka’nın 5 dakika süreden fazla seçim yapamaması durumunda olur). Beş buçuk dakikadan sonra, Ravenclaw ve Gryffindor arasında tereddüt eden Seçmen Şapka, Minerva’yı ikincisine yerleştirdi. (Bu durum sonraki yıllarda, Minerva ve Seçmen Şapka’nın aynı karmaşadan muzdarip olduğu ancak aksi sonuca vardığı iş arkadaşı Filius Flitwick ile espri konusu olacaktı. İki binanın başı olan Minerva ve Filius, gençliklerindeki bu kritik anlar yaşanmamış olsaydı, şimdi birbirlerinin yerinde olabileceklerini düşünür ve eğlenirlerdi.)

Çok geçmeden Minerva, Biçim Değiştirme’deki özel yeteneğiyle döneminin en iyi öğrencisi olduğu anlaşıldı. Zaman ilerledikçe, hem annesinin yeteneğini hem de babasının sağlam ahlak duygusunu aldığını ispat etti. Minerva’nın okul kariyeri, sonrasında Hufflepuff binasının başı olacak olan Pomona Sprout ile kesişti ve iki kadın sonraki yıllarda da devam edecek muhteşem bir arkadaşlığın keyfini çıkardı.

Hogwarts’taki eğitiminin sonunda, Minerva etkileyici bir rekora ulaştı: S.B.D ve F.Y.B.S’lerde en iyi derece, Sınıf Başkanı, Baş Öğrenci ve Biçim Değiştirme Güncesi’nin En Fazla Gelecek Vadeden Ödülü’nü almıştı. İlham verici Biçim Değiştirme öğretmeni Albus Dumbledore’un rehberliğinde, bir Animagus olmayı başardı. Çarpıcı çizgileriyle hayvan formunun (gözlerinin etrafında kare gözlük izi olan tekir kedi), Sihir Bakanlığı’nın Animagus Kayıt bölümüne olması gerektiği gibi girişi yapıldı. Minerva ayrıca annesi gibi yetenekli bir Quidditch oyuncusuydu ama son senesindeki kötü düşüşü (Gryffindor – Slytherin arasındaki, kupanın sahibini belirleyecek oyunda yapılan faulle), beyin sarsıntı geçirmesine, birkaç kırık kaburga kemiğine ve Slytherin’in, hayatı boyunca Quidditch sahasında hezimete uğradığını görmek için yanıp tutuşur hale gelmesine sebep oldu. Hogwarts’tan ayrılırken Quidditch’i bırakmış olsa da, doğuştan rekabetçi Profesör McGonagall, bina takımın geleceğine hevesle ilgi duyup Quidditch yeteneklerine karşı fırsat kollamayı sürdürdü.

İlk Kalp Kırıklığı

Hogwarts’tan mezuniyetinin üzerine, Sihir Bakanlığı’nda Sihirli Yasal Yaptırım Dairesi’nde kendisine pozisyon teklif edilen Minerva, Londra’ya yola çıkmadan önce, ailesiyle son bir yazın tadını çıkarmak için papaz evine geri döndü. Bu aylar Minerva’nın hayatının en zorlu dönemlerinden biri oldu. Sadece on sekiz yaşındayken annesinin kızı olduğunu ispatlayıp bir Muggle oğlana sırılsıklam âşık oldu.

Bu McGonagall’ın hayatında ilk defa aklının başından gitmesi denebilirdi. Dougal McGregor yerel bir çiftçinin yakışıklı, akıllı ve esprili oğluydu. Isobel’den daha az güzel olsa da, Minerva akıllı ve zarifti. Dougal ve Minerva ortak mizah anlayışına sahipti, uzun uzun tartışırlardı, birbirlerinin derinlerindeki gizemi görürlerdi. İkisi de ne olup bittiğini anlamadan Dougal, sürülmüş bir tarlanın ortasında tek dizinin üzerinde çökmüş evlenme teklif etmiş ve Minerva da kabul etmişti.

Nişanlandığını ailesine anlatmak niyetiyle eve gitti ancak bunu yapamayacağını anladı. Bütün gece geleceği hakkında düşünerek yatağında uzandı. Dougal Minerva’nın gerçekte ne olduğunu, babasının evlenmeden önce Isobel hakkındaki gerçeği bildiğinden daha fazla bilmiyordu. Minerva, Dougal ile evlendiğinde ne tür bir ilişki yaşayabileceğinin yakın şahidi olmuştu. Bu onun bütün tutkularının sonu olabilirdi; bu bir yere kilitleniş bir asa, hatta belki kendi babalarına yalan söylemesi öğretilen çocuklar anlamına gelecekti. Her gün Bakanlık’taki işine giderken Dougal McGregor’un Londra’da ona eşlik edeceğini düşünerek kendini kandırmadı. O babasının çiftliğini devralmak istiyordu.

Sonraki sabah Minerva anne babasının evinden çıktı, Dougal’a fikrini değiştirdiğini ve onunla evlenemeyeceğini söylemeye gitti. Uluslararası Gizlilik Yasası’nı ihlal ettiği takdirde, uğruna Dougal’dan vazgeçtiği Bakanlık’taki işini kaybedeceği gerçeğini unutmayan Minerva, ona yüreğindeki bu değişikliğe dair tatminkar bir sebep sunamadı. Onu yıkılmış halde bıraktı ve üç gün sonra Londra’ya doğru yola koyuldu.

Bakanlık Kariyeri

Sihir Bakanlığı’na olan hisleri şüphesiz son zamanlarda yaşadığı duygusal bunalım yüzünden çektiği acıların etkisi altında kalsa da, Minerva McGonagall yeni evi ve iş yerinden çok da memnun değildi.İş arkadaşlarından bazılarının köklemiş anti-Muggle ön yargıları vardı ve Muggle babasına olan hayranlığı ve Dougal McGregor’a devam eden aşkı dikkate alındığında buna çok üzülüyordu. Etkili, yetenekli ve kendinden çok daha büyük amiri Elphinstone Urquart tarafından sevilen bir çalışan olmasına rağmen, Minerva Londra’da mutsuzdu ve İskoçya’yı özlediğini anladı. Nihayet, Bakanlık’taki iki yıldan sonra, kendisine prestijli bir terfi sunuldu ancak bunu geri çevirdi. Hogwarts’a, öğretmenlik vazifesi için uygun olup olmayacağını soran bir baykuş gönderdi. Birkaç saat içinde geri dönen baykuş, Bölüm Başkanı Albus Dumbledore’un altında, Biçim Değiştirme Profesörlüğünü teklif ediyordu.

Albus Dumledore ile Arkadaşlığı

Okul, Minerva McGonagall’ın dönüşünü büyük bir memnuniyet ile karşıladı. Minerva ise hemen işe koyuldu, katı ancak ilham verici bir öğretmen ortaya koyuyordu. Dougal McGregor’un  mektuplarını yatağın altında bir kutunun içinde saklı tutması, (kendisine kesinkes söylediği şekliyle) asasını kilitli tutmasından iyiydi. Buna rağmen, her şeyden bihaber Isobel’den (mahalle dedikodusu yaptıkları bir mektupta) Dougal’ın başka bir çiftçinin kızıyla evlendiğini öğrenmek şok edici olmuştu.

Albus Dumbledore , o akşam geç saatlerde, Minerva’yı sınıfında göz yaşları içinde buldu ve Minerva bütün hikayeyi anlattı. Albus Dumbledore, teselli sunup akıl verdi ve kendi aile geçmişinden biraz bahsetti. O gece, kalıcı bir arkadaşlığın ve karşılıklı saygının temellerini atan  mahremiyetlerine son derece düşkün ve vakur karakterler, birbirlerine karşılıklı güvenlerini sundular.

Minerva McGonagall, Albus Dumbledore 1945 yılında Karanlık Büyücü Gellert Grindelwald’a karşı koyup, yenilgiye uğrattığında, onun için ne kadar kötü bir an olduğunu bilen sadece bir avuç insandan biriydi.

Voldemort’un İlk Yükselişi

Minerva McGonagall genç Tom Riddle’a ders vermedi ancak Dumbledore’un onun hakkında korku ve kuşkularını paylaşıyordu. Minerva Voldemort’un güce ilk yükselişinde Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nda görevlendirilmedi (o zaman Zümrüdüanka Yoldaşlığı hain takımı olarak görülüyordu; gelen tüm bakanlar Albus Dumbledore’un karizmasından ve sihirsel yeteneğinden korkuyordu ve onları alt etmek istediğine yönelik korku beslemeye meyilliydiler). Minerva’nın bir Animagus olarak yetenekleri, büyücülük tarihinin bu karanlık zamanlarında çok faydalı oldu, gerçekten de, öğrencilerinden habersiz bir çok gece, tekir bir kedi kılığında Bakanlığı gözetleyip Seherbazlara Voldemort destekçilerinin faaliyetlerine dair çok mühim bilgileri getirdi.

Büyücü toplumunun çoğu gibi o da Voldemort’un güçlenişinin ilk periyodunda kendi matemlerinin acısını yaşadı. En kötüleri arasında erkek kardeşi Robert, iki favori öğrencisi; Lily Evans ve James Potter ve rastgele yapılan Muggle karşıtı saldırılardan birinde bir Ölüm Yiyen tarafından karısı ve çocuklarıyla birlikte öldürülen Dougal McGregor vardı. Bu son haber, onunla evlenmiş olsa Dougal’ın hayatını hayatını kurtarıp kurtaramayacağını kendine soran McGonagall’a korkunç bir darbeydi.

Evliliği

Hogwarts’taki ilk yıllarında, Minerva McGonagall Bakanlık’taki eski amiri Elphinstone Urquart ile arkadaşlık sınırları içinde kaldı. İskoçya’da tatildeyken büyük bir sürpriz ve mahcubiyetle onu ziyarete gelen Urquart, Madam Puddifoot’un çayhanesinde evlenme teklif etti. Hala Dougal McGregor’a âşık olan Minerva bu teklifi reddetti.

Yine de Elphinstone ‘un ona olan sevgisi dinmedi ve ne kadar reddedilse de, ikide bir evlilik teklifi etmekten vazgeçmedi. Dougal McGregor’un ölümü gerçekten travmatik olsa da, Minerva’yı özgür kılmış gibi görünüyordu. Voldemort’un ilk yenilgisinden kısa bir süre sonra artık saçları beyazlamış olan Elphinstone, bir yaz vakti Hogwarts arazisindeki gölün etrafındaki yürüyüşleri esnasında evlenme teklifini yineledi. Minerva bu defa kabul etti. Sevinçten kendini kaybeden Elphinstone artık emekliydi ve kendileri için Hogsmeade’de Minerva’nın her gün işe rahatça gidebildiği küçük bir ev satın aldı.

Tüm öğrenci jenerasyonları boyunca ‘Profesör McGonagall’ olarak bilinen, -her daim feminist- Minerva, evliliğinin ardından kendi soy ismini kullanacağını duyurdu. Gelenekçiler burun kıvırdı; Neden Minerva bu saf kan ismi reddedip Muggle babasının ismini kullanıyordu ki?

(Kader böyle olsa da, trajik şekilde kısa süren) Çok mutlu bir evlilikti. Hiç çocukları olmamasına rağmen, Minerva’nın yeğenleri (kardeşleri Malcolm ve Robert’ın çocukları) evlerinin gedikli misafirleriydi. Bu Minerva’nın hayatında çok huzurlu ve tatmin edici bir dönemdi.

Evliliklerinin üçüncü yılında Elphinstone’un Zehirli Tentacula ısırığı yüzünden kazara ölümü, çifti tanıyan herkesi tarifsiz bir kedere boğdu. Minerva evinde tek başına kalmaya dayanamadı ve Elphinstone’un cenazesinin ardından eşyalarını topladı. Hogwarts’a, birinci kattaki, yerleri seyrek taşlarla kaplı, çalışma odasındaki gizli kapıdan girilen yatak odasına geri döndü. Her zaman cesur ve mahremiyetine önem veren bir insan olan Minerva McGonagall bütün enerjisini işine verdi ve ne kadar acı çektiğini – belki Albus Dumbledore dışında – çok az kişi anladı.

İkinci Büyücülük Savaşı

İkinci büyücülük savaşı esnasında, Minerva bozulmuş ve tehlikeli olduğuna inandığı Bakanlık’ta casusluk yapmaya hazır değildi. Bu tutumunu hiç kuşkusuz, kariyeri boyunca hiçbir iş arkadaşıyla olmadığı kadar şiddetle çatıştığı, Bakanlık müfettişi ve Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Öğretmeni Dolores Jane Umbridge’in Hogwarts’a müdahalesi de pekiştiriyordu. Albus Dumbledore’un ölümünde Hogwarts’ı işgal eden Ölüm Yiyen’lerle karşılaşmasının ardından  Minerva, artık hiç olmadığı kadar yasadışı bir organizasyon olan Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nın, tam yetkili bir üyesiydi.

Geçici yönetiminin ardından Severus Snape’in Müdür olarak atanmasını takiben, Minerva McGonagall öğrencileri, Lord Voldemort tarafından okula koyulan Ölüm Yiyen öğretmenler Carrow’ların kötü davranışlarından elinden geldiğince korumak için görevinde kaldı. Profesör Dumbledore’a olan sadakati iyi bilinmesine rağmen Voldemort ve destekçileri, Minerva’nın hem kaybetmek için çok yetenekli, hem de gücü ele aldıklarında kendilerine katılmak için aklı başında olduğuna inanıyorlardı.

Ancak bunda fena halde yanılıyordı ve Minerva McGonagall meşhur Hogwarts Savaşı’ndaki tutumuyla Zümrüdüanka Yoldaşlığı’na olan bağlılığında hiç tereddüt etmediğini ispatladı. Ölümünden önce Voldemort ile düello eden veya hayatta kalan son kişilerden biriydi. Sonrasında uzun yıllar hizmet verdiği Hogwarts’ın başarılı ve ilham verici müdiresi oldu. Minerva McGonagall’a, yeni Sihir Bakan’ı Kingsley Shacklebolt tarafından Birinci Sınıf Merlin Nişanı verildi. Meşhur cadı ve büyücülerin yer aldığı Çikolatalı Kurbağa Kartlarında yer aldı ve bu mükafatı hayal bile etmediğini itiraf etti.

Harry Potter ile İlişkisi

Minerva McGongall’ın kural yıkıcı maskaraların gizli eğlencelerine bağışıklığı yoktu. Hal böyleyken, o zamanki müdürden daha korumacı yaklaşarak, Dumbledore’un, Harry’nin ergenlik çağında tehlikeli durumlara girmesine ve birçok okul kuralını ihlal etmesine izin vermesini sık sık sorgulardı. Minerva Harry’ye sahip çıktı. Sadece döneminin favori iki öğrencisinin oğlu olduğu için değil, tıpkı kendisi gibi, Harry de önemli insanları kaybetmişti. Buna rağmen öğrencisiyken, onu asla şımartıp ayrıcalık göstermedi. Hogwarts Savaşı sırasında, ona olan güvenini apaçık ortaya koydu.

Harry ile yaptığı bir görüşmenin ardından, Minerva McGonagall, Severus Snape’in portresinin eski müdür ve müdirelerin portrelerinin arasına koyulmasına dair tartışmalı bir karar aldı.

J.K. Rowling’in Düşünceleri

Minerva, Roma Mitolojisi’nde savaş ve bilgelik tanrıçasıydı. William McGonagall ise İngiliz tarihindeki en kötü şair olarak anılır. Onun isminde, ve böylesine harika bir kadının soytarı McGonagall’ın uzak akrabası olması fikrinde karşı konulmaz bir şey vardı.

Ufak bir örnek, şiirlerindeki istem dışı komedi tadına dair bir ipucu verecektir. Aşağıdaki dizeler, Victoria demiryolu felaketi anısına yazıldı:

Sil’vry Tay’ın güzel demiryolu köprüsü

Heyhat! Söylemeye dilim varmaz

Doksan canın öldüğünü

Çok uzun zamanlar hatırlanacak

1879’un son cumartesi günü!

Bu hikâye, Short Stories from Hogwarts of Heroism, Hardship and Dangerous Hobbies adlı kitaptan çevrilmiştir ve kitabı orijinal dilinde hemen buradan sipariş edebilirsiniz.

Kitabın diğer bölümlerini Türkçe okumak için buraya tıklayabilirsiniz!

Cansu Kayalar

1989 doğumlu, evli, bir çocuk annesiyim. Fantastik edebiyatla erken yaşta tanışan şanslı çocuklardandım. Bende apayrı yeri olan, bir çocuk olarak istediğim zaman kaçıp saklanabileceğim büyülü dünyayla yaklaşık on yedi sene önce tanıştım. İşin harika tarafı ise o dünyanın, onca zaman sonra, bir yetişkin olarak kaçıp saklanmak istediğinizde sizi hala sarıp sarmalaması. Şimdi Fantastik Canavarlar ile -başta kızım olmak üzere- gelecek nesillere bu dünyayı tanıtmak istiyorum.