MuggleNet yazarlarından Alyssa, Dudley Dursley‘nin serideki karakter gelişimine en büyük katkıyı sağlayan Ruh Emici sahnesi hakkında bir değerlendirme yazmış. Gelin hep birlikte bu yazıya göz atalım!
2 Ağustos 1995. Little Whinging. Yılın en sıcak günü.
Harry gününün büyük bir kısmını pencere altlarında ve çiçek tarhlarında takılarak ve teyzesi, eniştesi ve kuzeni Dudley’den kaçınarak geçirmişti. Voldemort’un yeniden doğuşunun ardındaki bütün yaz boyunca büyücü dünyasından resmen hiçbir haber almamıştı. Kafasını pencereye çarptıktan ve eniştesiyle tartıştıktan sonra alıp başını gitmiş yolda Dudley ve çetesiyle karşılaşmıştır. Dudley’le birlikte ona biraz sataşıp Cedric’in ölümüyle alay ettikten sonra çete dağılırken Harry ve Dudley evin yolunu tutarlar. Ve o sırada garip, yabani ve önemli bir şeye rastlarlar.
Little Whinging’de yaşanan Ruh Emici saldırısıyla ilgili en ilgi çekici nokta Dudley’nin gördüğü şeydi. Harry’nin bir Ruh Emici etrafındayken ne gördüğünü, duyduğunu ve hissettiğini hep biliyorduk, aynı şekilde aklının içinde bununla ve bedenen Imperius Laneti’yle nasıl bir savaş verdiğini de.
Peki Dudley için neler oluyordu?
Dudley zorba bir yetişkin olma yolunda edepsiz bir çocuk ve ona babası, annesi ve yetiştiği çevrenin geri kalanından damgalanan bir ideoloji aracıydı. Ona fazlaca iyi davranılması –yüz verilmiş olması– ah, kabul edelim son derece şımartılması – işte bu onu zamanında bu raddeye gelmiş çocuk yapan şeydi. Ancak Ruh Emici ile karşı karşıya kalması ve Harry’nin onu kurtarması en sonunda Dudley’nin bakış açısını değiştirdi, sadece kendine karşı değil, etrafındaki dünyaya davranış biçiminde de rol oynadı.
Dudley’nin tam olarak ne gördüğü belirsiz olduğu için bunun üzerine düşünüp J.K. Rowling’in söylediği şeyden yola çıkabiliriz, yani bir Ruh Emici Dudley’ye en büyük korkusunu görmeye zorladı, o da olduğu gibi kendisiydi. Eğer kendisiyle ilgili bu görüntüsü Dudley’nin en büyük korkusuysa, ihtimalleri şöyle sıralayabiliriz:
1. Dudley daha önce bu fikir üzerine düşündü ve kendisinin gerçekten öyle olup olmadığını merak etti.
2. Ruh Emiciler korkunun ne olduğunun farkına bile varmadan gerçekten bir insanda var olan en büyük korkuyu ortaya çıkarıyorlar (veya her ikisi).
Bu her neyi gösteriyorsa Dudley bu Ruh Emici saldırısının ardından hızla olgunlaşıyor. Onu bir dahaki gördüğümüzde Harry’nin kapısına teşekkür niyetine bir fincan çay koyuyor –Harry’ye, eskiden sataşıp peşine düştüğü, boyunduruk altına almaya çalıştığı kişiye bu davranışı sergiliyor. Dudley en sonunda sadece hayatını kurtardığı için değil, pek bağlantısı olmasa veya yakınlık hissetmese bile Harry’nin geldiği bu dünya, büyücü dünyası için de kuzeninin değerini bilmesini öğreniyor. Bu karanlık ancak büyülü karşılaşma olmasaydı Dudley kendi davranışlarının ve insanların onu algılayış biçimlerinden habersiz olmaya devam edecekti. Asla kendini sorgulayıp da değişmeye yer aramayacaktı.
Ruh Emici saldırısı yaşanmasaydı kendisine acımamayı veya öfke krizine girmemeyi asla öğrenemeyecekti. Bu dehşet verici, korkunç ve beklenmedik bir durumken, aynı zamanda Dudley’ye korkularıyla yüzleşme imkânı tanımış ve onu kim olduğuna ve kim olmak istediğine dair düşüncelere sevk etmişti. Harry’nin karakter gelişiminde bir nokta olmaktan daha çok, bu Dudley’nin karakterinin gelişimine ve sadece dış dünyadaki değil, içimizdeki kötünün de ne olabileceğine dair anlayışına katkıda bulunmuştur.
Evet, Dudley birinin favori karakteri olmak zorunda değil ancak onun Harry’yi ve kanımca hepimizi şaşırtan serideki öneminin ve gelişiminin farkına varmamız gerekmektedir.
Peki siz Dudley’nin karakter gelişimi hakkında neler düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı unutmayın!
Yorumlara bak
Peki. "Sana bunu kim yaptı dediğinde neden O dedi
bilmiyordu ne olduğunu harry asasını kaldırınca ruh emiciler gelmişti
Ölüm yadigarları kitabında Harry ve Dursley'ler ayrılırken geçen konuşma güzeldi.
Dudley Harry'ye teşekkür ediyor. Hayatımı kurtardın diyor. Harry de aynen şöyle diyor. "Pek sayılmaz, ruh emicinin alacağı şey ruhundu"