Harry Potter evreninde zaman döndürücüden asalara kadar birçok büyülü nesne keşfettik. İşte “Harry Potter: A History of Magic” sergisinde yer alan ve gerçek hayatın efsanelerinde de yer bulan 5 nesneyi BBC Kültür ile birlikte inceleyelim!
Londra’da İngiliz Kütüphanesi’nde düzenlenen sergi, bir araya getirdiği büyülü nesnelerle J.K. Rowling ve evrenine yeni bir ışık tuttu.
Eğer çocukluğunuz (ya da tabii yetişkinlik döneminiz) Avada Kedavraların ve Çapulcu Haritalarının olduğu bir dünya etrafında döndüyse o zaman, İngiliz Kütüphanesinin Harry Potter: Sihir Tarihi’ndeki gösterinin, büyüyle ilgili merak uyandırması kaçınılmaz. BBC Kültür, sergideki en etkileyici beş büyücü cevherlerini inceliyor. Ayrıca bu cevherler, J.K. Rowling’in, Harry Potter serisini yaratması için ilhamlandıran çok geniş halk hikâyeleri mirasının simgesi.
Harry Potter dünyasında, tek boynuzlu atlar, ejderhalar ve at-adamların yeri büyüktür ve bu büyülü yaratıkları, J.K. Rowling kendisi uydurmamış olsa da bu eski mitlere, yeni bir yaşam verdiği kesin. Rowling ikinci kitabı Sırlar Odası‘nda, Yunan mitolojisinden bir kuş olan anka kuşunu, yeniden imgeledi. Orada, “Yanma Günü”ne (yandığı ve küllerinden yavru anka kuşu olarak yaniden doğduğu gün) yaklaştıkça yarı yolunmuş Noel hindisini andıran sevecen, altın gagası ve pençeleriyle kuğu boyutlarında bir kuş.
J.K. Rowlin’in icat ettiği fikir, Harry ve Lord Voldemort‘un asaları gibi, anka teleklerinin, asaların yapıtaşının parçası olarak yer alabileceği ve ikinci kitaptaki, Profesör Dumbledore’un kuşu Fawkes’ın, Harry Basilisk tarafından yaralandığı zaman yaptığı üzere, anka kuşunun göz yaşı yaraları iyileştirebileceğidir. Evcilleştirilememeleriyle ünlenmişlerdir ancak yine de yaşam boyu sadık bir ev hayvanı olabilirler. Serinin sonuna doğru Profesör Dumbledore öldürüldüğünde, Fawkes “Anka’nın Ağıdı”nı söylemişti -o kadar yürek parçalayıcı ve yas dolu bir şarkıydı ki dinleyicinin kalbinden geliyormuş gibi hissettirdi.
13. yüzyıl el yazması bu kitap, J.K. Rowling’ten önce gelen insanların, onunla eşit şekilde canlı hayal güçleri olduğunu ispatlayarak bir anka kuşunun küllerinden çıkışını gösteriyor.
Harry, ilk yılki İksirler dersinde Profesör Snape’ten bezirle ilgili önemli bir ders öğrendi: “Bezir keçilerinin karnından çıkarılan bir taştır ve sizi birçok zehirlenmeye karşı korur.” Melez Prens‘te, aslında Dumbledore için olan bir hediyeyle, meşe-özlü bal içkisi, zehirlenen Harry Potter karakterlerinden birini kurtardığı kesin, bu kişi Ron Weasley’den başkası değil elbette.
Bezir (bezoar) kelimesi, Farsça panzehir anlamındaki pād-zahr kelimesinden gelir. Bezirler, keçi gibi hayvanların midesinde bulunan, sindirimi güç besin kütleleridir ve Fas’ın İspanya’yı işgal ettiği zamandan beri, zehirlere çare olduğuna inanılır. Resimdeki bezirin çevresini saran altın, nesnenin ne kadar saygıdeğer olduğunun göstergesidir.
Nicolas Flamel, serinin ilk kitabındaki Felsefe Taşı’nın ünlü yaratıcısı. Flamel, Yaşam İksiri keşfinden dolayı 665 yaşında ve bu sayı sadece, Devon’da mutlu ve huzurlu bir birliktelik yaşadığı, 668 yaşındaki eşi Perenelle tarafından geçilmiş. Yani en azından kitabın sonunda, taş yok edilip kendisi ve eşi vefat edene kadar.
Yine de Nicolas Flamel, gerçekte yaşamış bir insandı ve resimdeki de onun gerçek mezar taşı. Orta Çağ’da, Fransız bir kâtip ve el yazması satıcısı, nasıl olduysa öldükten sonra bir şekilde metali altına döndürebilen ve sonsuz yaşam sunan Felsefe Taşı’nın mucidi ve simyacı olarak ün kazandı. Serginin müdürü Alex Lock, Flamel hakkında, “Eğer Google’da iyice araştırırsanız, birçok insan Hindistan’da bir yerlerde hâlâ hayatta olduğuna inanıyor.” diyor.
Harry ve arkadaşları adamotlarıyla, ilk defa ikinci yıllarında, Bitkibilim dersinde tanıştılar. Kökleri, taşlaşmış insanları -felçleştiren bir çeşit kara büyü- eski hallerine geri döndürmek için biçilir. Ama bunlar öyle sıradan kökler değiller; duyguları olan, yetişkinlerinin de çığlığı ölümcül ufak yaratıklardır. Bu yüzden genç büyücüler, adamotları daha fide halindeyken onları topraktan çıkarmayı öğrenir.
Bazen pörsümüş, topraklı insanlar gibi görünmelerine rağmen adamotu kökleri, eski zamanlardan beri, halk hikâyelerinde genişçe yer kaplar. Bitkiler kitabında -bitkilerin tıbbi ve esrarengiz özelliklerini açıklayan bir ansiklopedi- da resmedildiği üzere insanlar, ölümcül çığlıklarından korktuklarından dolayı, kökleri çıkarmak için bir köpeği bitkiye bağlarlardı. Aynı zamanda adamotları, halüsinasyon görmeyi sağlamaları ve uyuşturucu etkileriyle de bilinirler.
Harry Potter hiçbir zaman kristal kürelerin hayranı olmadı -kürelerle üçüncü sınıfta, eksantrik öğretmeni Perofesör Sybill Trelawney’nin öğrettiği Kehanet dersinde tanışmıştı. Bu derste genç büyücüler, geleceği nasıl öngöreceklerini öğrenirler ancak Harry ve Ron’un tüm görebildikleri sisli beyaz bir girdaptı. Harry, Zümrüdü Anka Yoldaşlığı‘ndaki Kehanet S.B.D.’sinde, (büyücülük sınavı) geleceği tahmin etmekte başarısız olmuştu.
İngiliz Kütüphanesi, içine bakılacak gerçek Harry Potter vari bir kristal küre barındırmakla birlikte ilginç, küçük bir kristal küre örneğine daha ev sahipliği yapıyor, küçük, karanlık “Kokuşmuş Nelly” -kehanetlerinde ona yardımcı olacak ruhlara etkileyici gelsin diye dolu dolu parfüm sıkan bir cadı- küresi. 1960’lardan bir gözlemciye göre, “Bu küçük siyah kristal, ay kristali olduğu için ilginç. Geceleri ay ışığının yansımasını tutsun diye kullanılırdı. Daha sonra cadı yüzeye bakardı ve ona göre okumasını yapardı.”
Ek olarak, Harry Potter ve Sırlar Odası’ndaki Fawkes’ın bazı sahnelerde gerçekten canlı olduğunu biliyor muydunuz? Özel olarak film için tasarlanan Fawkes gerçek gözyaşı bile dökebiliyordu! Tüm bu nesneleri hayata geçiren Harry Potter ekibine ve halk hikâyeleriyle birleştirip yeni haliyle sunan Rowling’e teşekkürlerimizi borçluyuz.
Peki ya bu nesneler hakkında siz ne düşünüyorsunuz? Fikirlerinizi bizden esirgemeyin!