Düşünseli

Hogwarts Legacy İncelemesi: Her Şeyin Vasat Olduğu Mükemmel Oyun

Hogwarts Legacy incelemesi ile sizlerleyiz. Harry Potter dünyasının yeni oyununu tüm detaylarıyla masaya yatırıyoruz.

Çok sevilen, yaygın bir imaj yaratan ve kendine ait kitlesi olan bir seriyi, farklı mediumlardaki eserlere dönüştürmek her zaman çok risklidir. Bunun daha önce birçok örneğini gördük. Oyunlardan üretilen filmler, filmlerden üretilen oyunlar, kitap uyarlaması IP’ler çoğu zaman hayranlar tarafından topa tutulurlar ve sevilmezler. Bunun da ötesinde, özgün medium’a göre tasarlanmış olan yapılar, genellikle başka mediumlarda çalışmaz.

Bu durumu Harry Potter serisi ve onu takip ederek yapılan birçok bilgisayar oyununda da tecrübe ettik (belki Quidditch World Cup hariç) tamamı başarısız, kitleyi tatmin etmeyen oyunlardı. Hogwarts Legacy, uzun zamandır beklenen, açık dünya aksiyon – RPG AAA Harry Potter oyunuydu. Dolayısıyla, eleştiriler sert, övgüler fazla olacaktı. Fakat görünen o ki tüm eksiklerine rağmen Hogwart Legacy, hem hayranların hem de oyun dünyasının beklentilerini karşıladı. Oyun 23 Şubat 2023’teki çıkışından yalnızca 13 gün sonraki verilere göre 12 milyon satış ile yaklaşık 850 milyon dolarlık bir gelir elde etti.

Bu yazıda, oyunu birkaç farklı perspektiften değerlendirmeye çalıştım. Bazı kısımlarda, eser miktarda spoiler barındırması mümkün. Genel yorumumu okumak isteyen okur, yazının sonuna bakabilir.

Hogwarts Legacy İncelemesi

Hikâye ve Lore ile Uyum (3/10)

Oyunda, oyuncular olarak 1880’lerde Hogwarts’a 5. yıldan başlamaya kabul edilen çok özel bir yeteneğe sahip ana karakteri oynuyoruz. Hikâye de Hogwarts’a kabul mektubumuzun gelmesi ile başlıyor. Ardından, Professor Fig ile birlikte bir yolculuğa çıkıyor, yolculukta yaşadığımız bir aksilik sonucu, kendimizi epeyi alakasız bir yerde buluyoruz. Bu kısımlar, öğretici olarak tasarlanmış olup, yaklaşık yarım saatlik bir oynanışın ardından Hogwarts’a Hedwig’s Theme ile giriyoruz ve asıl oyun başlamış oluyor.

Tüm hikâye, ana karakterimizin özel yeteneğinin etrafına örülmüş durumda. Bu yetenek, “Antik Büyü” denilen bir büyü biçimini karakterimizin görebilmesi ve kullanabilmesinden oluşuyor. Bu güç sayesinde, çok güçlü büyüler yapabiliyor, tanımlanamaz büyü izlerini görebiliyoruz.

Antik Büyü, daha önceki Harry Potter kitaplarında, özellikle Harry’yi Voldemort’un Öldüren Lanet’ten kurtaran büyü ve Dumbledore’un Harry’yi korumak için yaptığı büyüler olarak birkaç kez bahsi geçen bir büyü tanımı. Aynı zamanda Hogwarts’ın da antik büyü ile korunduğuna dair bazı ifadeler var. Fakat, muhtemel ki bu ifadeler yalnızca, tanımlanması güç bir büyünün varlığını ifade etmek için kullanılmıştı. Oyun içerisinde bu gücü taşıyan özel büyücülerden, bu gücün yapabileceklerinden bahsederek Lore genişletiliyor.

Bunun bir sonucu olarak, sıkı Potterhead’lerin görebileceği yüksek miktarda tutarsızlık ve Harry Potter evreninin sonrası ile uyumsuzluklar içeren bir hikâye ortaya çıkıyor. Wizarding World genişledikçe lore adeta yeniden yaratılıyor. Fantastik Canavarlar serisinde, Harry Potter serisinde görmeyi hayal bile edemeyeceğimiz kadar dehşet verici ve büyük güçler savaşırken, Hogwarts Legacy’de bunun da ötesine geçiliyor. Adeta büyü, yeniden üretiliyor. Bu açıdan evrenin gittikçe daha da karmaşıklaştığını ama bir yandan da “basitleştiğini” söylemek mümkün.

Ana hikâye, bir Cincüce İsyanı etrafına sarılmış. Fakat aldanmayın sakın! Kitaplardan bildiğimiz cincüce isyanı değil bu. Yeni baştan bir isyan yazılmış. Ranrok adındaki ne idüğü belirsiz Cincüce, asa kullanma yasağına karşı çıkıp tüm antik büyü rezervlerini (!) ele geçirmek için bir mücadele veriyor. Biz büyücüler ise bunu durdurmaya çalışıyoruz.

Her ne kadar insanlar ve cincüceler arasındaki hainlerin gizli kapaklı mücadeleleri ve bunları açığa çıkarma savaşı sürükleyici bir hikâye vadetse de hikâyenin sunumu bu beklentiyi karşılamıyor. Tüm oyun deneyimi içerisinde en zayıf kısım ana hikâye olarak kalıyor. Birçok soru işareti cevaplanmadığı gibi, bir sürü görev ve engelin neden orada olduğuna dair de bir fikir edinemiyorsunuz. Sebastian Sallow ve Ominis Gaunt dışında hiçbir karakter derinleşmiyor, hiçbir düşman korkutmuyor, hiçbir kahraman ihtişam saçmıyor. Ana hikâye, adeta Hogwarts tecrübesinin önünde bir engel gibi dikiliyor.

Olumlu bir eleştiri olarak ise Ominis Gaunt ve Sebastion Sallow’un yan hikâyesini gösterebiliriz. Ominis, büyük olasılıkla Voldemort’un büyük büyük amcalarından biri. Görme engelli ve yolunu asası ile buluyor, Slytherin soyundan geliyor ve Çataldili konuşabiliyor. Buna rağmen, hem yasak büyülere hem de karanlık sanatlara karşı mesafeli, çok güçlü bir travma sahibi. Yalnızca Ominis’in hikâyesini takip etmek bana, kitaptaki hikâye atmosferini yeniden yaşama fırsatı sundu.

Onun dışında kalan hikâye ve Lore’a dair her şey, koca bir hayal kırıklığı. Hele cincüce isyanına gelirsek. Ortada korkunç bir çiğlik var, oyun boyunca karşılaştığımız neredeyse tüm düşmanlar karikatür boyutunda kötüyken, cincüceler seslendirmelerden tutun da tiplerine kadar tüm tasarımlarıyla Yüzüklerin Efendisi serisindeki orkları andırıyorlar. Bu bana kalırsa Wizarding World için bile ırkçı bir yaklaşım. Kaldı ki, oyun muhtemelen Rowling’e karşı yürütülen kampanyanın da etkisiyle, politik doğrucu çizgiyi sonuna kadar benimsemiş.

Bunu öylesine fazla görüyoruz ki adeta dünyanın ikna ediciliğinden kopuyoruz. Örneğin, Üç Süpürge Hanı’nı işleten bir trans kadın var, 1880’de. Aynı şekilde, Hogwarts içerisinde Britanyalı bir profesöre rastlamak neredeyse mümkün değil. Koreli, Ugandalı, Hint profesörlerden dersler alıyoruz. Elbette, bunlarla ilgili bir sorunumuz olmadığını söylemeye gerek yok. Sorun şu ki, hem çeşitli ırklardan gelen insanlar, hem çeşitli cinsel yönelim ve kimliklere sahip bireyler, haklarını elde etmek ve seslerini duyurabilmek için, işkenceler ve ölümler de dahil olmak üzere çok fazla acılar çektiler. Gerçek hayatta, Legacy’de geçen olaylardan yaklaşık 50 yıl sonra Britanyalı ünlü mühendis ve bilim insanı Alan Turing, dönüşüm terapisi adı altında, ayrımcı politikalar sonucu ilaç tedavisi ile hayatını kaybetti/öldürüldü. Wizarding World’ün bir alternatif tarih anlatısı özelliği de taşıdığı düşünülürse, bu gerçeklikleri gözardı eden bir hikâye anlatımının bu insanların yaşam mücadelelerine saygısızlık olduğunu düşünüyorum. Pekala, bu politik yaklaşım, bu ayrımcılık ile mücadele eden büyücüler eliyle de anlatılabilirdi. Bu kadar kolaya kaçmak çok çirkin ve saygısızca.

Açık Dünya ve Hogwarts Deneyimi (8/10)

Aslında açık dünya deneyimini puanlarken biraz kararsız kaldığımı söylemek zorundayım. Çünkü oyunda yaşadığımız Hogwarts deneyimi “neredeyse” kusursuz! Hogwarts ve çevresini, filmlerden ilham alarak tasarlamışlar. Bu da filmlerin ve kitapların sıkı takipçilerine olağanüstü bir deneyim sunuyor. Rastgele dolaşırken, merdiven altında, tablodaki armutu gıdıklayarak girilen mutfağı keşfetmek ve ev cinlerinin yemek yapmalarını izlemekten tutun, değişen merdivenlerde atışan tabloları dinlemeye, Hogsmeade’e giden yolu karıştırıp kendinizi Hagrid’in kulübesinde bulmaktan, Karanlık Orman’da dolaşırken Harry ve Sirius’un patronuslara karşı mücadele ettiği noktayı gölün ötesinden görmeye kadar, sizi birçok olağanüstü deneyim bekliyor. Müdürün odasına girerken, Ateş Kadehi’nin saklı olduğu kaideyi bulmak gözlerinizi dolduruyor. Kelid Aynası’nın saklandığı koridorlarda dolaşırken, kendinizi Karanlık Sanatlara Karşı Savunma kulesinin hücresinde bulup, okuduğunuz bir not ile buranın Sirius’un hapsedildiği hücre olduğunun ima edilmesi heyecanınızı katlıyor.

Karanlık Orman’da örümceklere Incendio atarken, süpürgenizi çağırıp sislerin arasında yükselmek, şahane müzikler eşliğinde ağaçların boyunu aşıp, ufukta Hogwarts’ın ışıklarını görmek, Hipogrif’inizle süzülürken göle doğru iniş yapıp Azkaban Tutsağı’ndaki Harry gibi ekranınızın başında bağırmak kusursuz!

Elbette ki oyun, bu gücün farkında ve bunu sonuna kadar kullanıyor. Size o kadar büyük bir Hogwarts sunmuşlar ki, hiçbir görevi yapmasanız bile, (Alohomora büyüsünü öğrenmeniz şart) sadece Hogwarts’ı gezmek için oyuna 6-7 saat harcanabilir. Açık dünyanın geri kalanı çok da çarpıcı değil. Elbette çok güzel tasarımlar var, Hogsmeade kusursuz vs. ama bir noktadan sonra tekrarladığını söylemek zorundayım.

İşte bu noktada, insan, “Ah!” demeden edemiyor. Çünkü oyunun dünyası kendi kendine yaşıyor. Sizinle birlikte yaşamıyor. Düşman olmayan neredeyse hiçbir NPC ile etkileşime giremiyorsunuz. Arada sırada bazı kararlarınız kötü olursa, yanından geçtiğiniz karakter hakkınızda kötü konuşuyor o kadar. Görev barındırmayan ya da düşman olmayan kimseye büyü atamıyorsunuz (Hayvanlar hariç). Neredeyse kimse, çevresiyle etkileşime girmiyor, kapılardan girip çıkmıyor. Karşılaşabileceğiniz çok tatlı birkaç anekdot dışında hiçbir yaşam belirtisi yok. Yalnızca, yanındaki kaseyi kırdığınız bir öğrencinin size tepki vermesi bile neleri değiştirebilirdi! Ya da Red Dead Redemption 2’da olduğu gibi, her NPC ile ezbere de olsa konuşabilmek!

Oyunda, karanlık büyücü olarak oynadığınız zaman hiçbir etkiyle karşılaşmıyorsunuz. Cruciolar, Avada Kedavralar havada uçuşsa bile, kimse size, “Hop kardeşim n’apıyorsun?” demiyor. Kaldı ki hazır Azkaban’ı modellemişken, ben Azkaban’a gönderilmeyi de isterdim. Bu arada nexusmods üzerinden, PC oyuncuları bunun için yapılmış bir community mod bulabilirler.

Ve en kötüsü, Quidditch yok! (Büyük olasılıkla ilerleyen zamanlarda DLC olarak gelecek)

Oynanış ve Combat (7/10)

Oyun oynanış olarak size oldukça akıcı bir deneyim sunuyor. Combat mekaniği ise tam anlamıyla kusursuz. Büyü savaşları, daha önce hiçbir oyunda bu kadar şahane yapılmamıştı! Büyü sayısı az, şikayetlerini görmüşsünüzdür. Aldanmayın. Büyü sayısı gayet yeterli. Combat sırasında, bir düşmanı Levioso ile havaya kaldırıp dönüştürme büyüsü ile patlayıcı varile dönüştürdükten sonra Depulso ile düşmanın üzerine fırlatmak, ardından Bombarda ile patlatmak muazzam bir his!

Böyle yapmak istemediniz mi? Olsun, Expelliarmus ile düşmanın silahını elinden düşürmesini sağlayıp Glacio ile buza dönüştürebilir arından Diffindo ile parçalayabilirsiniz! Ya da bu kadar açık savaşmak istemiyorsanız. Görünmezlik büyüsü ile gizlice yaklaşıp, Petrificus Totalus ile düşmanınızı etkisiz hâle getirebilirsiniz. Fantastik Canavarları yakalamak için isterseniz Arresto Momentum kullanırsınız, ardından Accio ile yaratığı yanınıza çekersiniz, isterseniz Levioso ile havaya kaldırıp yakalarsınız! Tüm bu kombinasyonlar o kadar keyifli bir oynanış sunuyor ki, kendinizi gerçekten asa ile büyü yapan bir büyücü gibi hissediyorsunuz. Ben birkaç yerde kendimi, “Diffindo!” diye bağırırken buldum.

Yetenek ve İksirler aracılığıyla İhtiyaç Odası, oyuna RPG elementleri koymak için tasarlanmışlar. Fakat şunu açıkça söylemeliyim ki oyunda RPG namına hiçbir şey yok. Bu oyun bir Action RPG değil, Action Adventure.

Puzzle’lar ise başlarda çok yaratıcı gelse de, oyun ilerledikçe hepsinin birbirinin aynısı ve tek bir çözümü olan basit tasarımlar olduğunu görebiliyorsunuz. Sanki Avalanche, Wizarding World büyülerini ve özelliklerini kullanarak neler yapılabileceğini denemek istemiş çok da üzerine düşmemiş gibi. Puan kırmama sebep olan kısım burası. Yoksa tüm oynanışa 10/10 verebilirdim.

Teknik Özellikler ve Grafikler (7/10)

NOT: Yorumlar, 18 Şubat 2023 tarihinde gelen yama’dan öncesine aittir. 18 Şubat itibarıyla bu sorunların büyük ölçüde çözüldüğü söyleniyor.

Oyunun müzikleri ve ses tasarımı şahane olsa da, çok detaylı ve kapsamlı olmadığını söylemek mümkün. Yani bir Cyberpunk ses tasarımı beklemeyin.

Grafiklere gelirsek, çoğu yerde şahane bir görsel şölen varken, oyunun VRAM, Ekran Kartı ve yer yer İşlemci İsteği o kadar fazla ki, stabil bir yüksek FPS’te oynamak için neredeyse süper bilgisayara ihtiyacınız var. Bolca Stuttering sorunu, FPS droplar ile yüzleşiyorsunuz. DLSS gibi upscaling yöntemleri verimsiz, blurlu ve kötü bir görüntü yaratıyor. Neredeyse hiçbir şey PC için yeterince optimize edilmemiş. Hele ray tracing’i açarsanız daha da zayıf bir performans ile karşılaşıyorsunuz. RTX 3060 Tİ ile bile orta ayarda oynamak durumunda kaldım 60 üzeri FPS alabilmek için.

Buna rağmen, yer yer büyü efektleri, canavarların hareketleri ve animasyonları, Unreal Engine’in fizik motoru, insanda katılımcı bir his yaratıyor.

Hogwarts Legacy Hakkında Genel Yorumlar

Hogwarts Legacy’nin, birçok açıdan oynadığım en ilginç oyunlardan biri olduğunu söylemem mümkün. Oynanış ve özellikler olarak değil. Oyun, oldukça sıradan bir oynanışa sahip. Yarattığı his, hem Potterheadler için hem de oyuncular için oldukça tuhaf. Oyun tek tek hiçbir özelliği ile öne çıkmıyor. Hikâyesi çok kötü, görev tasarımları ikna edici değil, level design başlangıç seviyesinde, dünya tasarımı zayıf, açık dünyası yarı yaşıyor; yalnızca oynanış akıcılığı, grafikler ve combat sistemini üst düzey olduğunu söyleyebiliriz. Buna rağmen Hogwarts Legacy oyunculara şahane bir tecrübe sunuyor! Uzun zamandır oynadığım en keyifli oyunlardan birisi.

Avalanche Studios ve Portkey Games, oyuncuların Wizarding World deneyiminde neyi bulmak istediklerini çok iyi çözmüş, rahatça, özgürce kısıtlamalara takılmadan Hogwarts’ı, çevresini, İhtiyaç Odası’nı, fantastik canavarları, Karanlık Orman’ı keşfetme fırsatı! Hogwarts Legacy size bu deneyimi hak ettiğiniz gibi yaşatmayı vadediyor ve bu vaadini de gerçekleştiriyor.

Hogwarts Legacy hakkındaki yorum ve eleştirilerinizi bizlerle paylaşmayı unutmayın!

Özgürcan Uzunyaşa

Filmci, tasarımcı, yazar. Marşandiz makinisti.