Slytherin Binası’nın Dönüşümü: Uzak Durulan Binanın Popülerliğe Yükselişi

Slytherin binası

Harry Potter serisinin olmazsa olmazlarından Slytherin Binası ilk başlarda uzak durulan bir yerken, daha sonra nasıl popülerleşti? Binanın önlenemez yükselişine yakından göz atalım.

Harry Potter furyası en eski topluluklardan birine sahip olmasa da hatırı sayılır bir süredir bizlerle birlikte. Aynı zamanda yıllar boyunca gelişti ve bu değişimlerin en büyüklerinden biri de Slytherin Binası’nın hayranlar tarafından görülen kimliği oldu.

MuggleNet sitesinden Mikaela da bu değişen kimlik için kendi görüşlerini paylaşmış. Bakın Slytherin Binası’nın dönüşümü neler ifade ediyor?

Slytherin Binası’ndan değilim, bu yüzden de fikirlerim dışarıdan bakan birinin fikirleri olacak. Hikâyenin ilk başlarında Slytherin tamamıyla kötüydü. Tabii ki yine de bazı Slytherin karakterlerine duyulan hayranlık mevcuttu fakat Bina kesinlikle parlak ışıklar içinde değildi. İnsanların kendini Slytherin binasına yerleştirildiğini söylemesi yaygın değildi. Bunun asıl sebebi olarak; ilk birkaç kitap boyunca hikâyeler ve karakterler daha keskin hatlarla siyah ve beyaz olarak ayrılıyordu. Harry büyüdükçe etrafındaki dünyaya bakış açısı da gelişti ve sonraki kitaplarda işlerin Harry’nin düşündüğü kadar keskin bir ayrım olmadığını öğrendik. Yine de bütün bunlardan önce Harry’ye göre Slytherin en kötüsüydü ve bu yüzden hayranlar da böyle düşünüyordu.

Goth ve emo kültürlerinin popülerleşmesiyle birlikte Slytherin’in yeni bir hayran kitlesi oluşmaya başlamıştı: havalı Bina. Önceleri herkes bir Gryffindor olmak için yarışırken, zamanla birçok insan havalı, isyankar ve sert görünmek istemişti. İnsanlar her şeyi doğru ve dürüst bir şekilde yapan bir Bina’nın parçası olmak istemiyordu. Üstelik Gryffindor’un bu üne kavuşması da garip. Birçok Gryffindor öğrencisinin, Hermione’nin bile, yok saydığı kuralları düşününce komik geliyor. Tam da bu yüzden birçok insan diğerlerinden farklı olduğunu iddia etmeye başlamıştı; ruhlarında gizli bir karanlık vardı ve bu yüzden gerçek binaları Slytherin’di. Ayrıca hayranların yazdığı kurgularda Slytherin karakterlerinin My Chemical Romance gibi grupları dinlediğini görebilirdiniz – kendilerinin bu tarz bir Muggle grubu dinleyeceğine ölmeyi tercih edeceklerini göz ardı ederseniz tabii.

Bu noktada Slytherin temalı ürünlerin gittikçe popülerleştiğine de tanık olduk, satışlarda neredeyse Gryffindor ürünlerini yakalamıştı. Diğer binalar içinse arada bir Ravenclaw görürken çok nadir de olsa Hufflepuff da göze çarpıyordu. Slytherin ürünlerinin bu kadar çok satışa çıkmasının insanların kendilerini bu Bina’nın mensubu olmaya ittiğini mi, yoksa insanlar Slytherin olarak kendilerini tanımladıkları için ürünlerin daha çok sattığını mı anlamak zor. Muhtemelen bu ilgi ve ürün satışı birbirlerini pozitif bir şekilde destekledi. Her nasıl olursa olsun, Slytherin hayran kitlesi için daha önde gelen ve popüler bir hale bürünmüştü.

Daha sonraları ise Bina analizi diyebileceğimiz bir şey başladı. İnsanlar kendilerini, favori karakterlerinin binasında görmek istemiyordu. Yani, çoğunluğu bunu yapmadı. Binaları ve özelliklerini analiz ederek kimin hangi yere gideceğini öğrenmeye çalıştılar. Online Bina yerleştirme quizleri bu zamanlarda oldukça ünlenmişti. Bu analizlerde Slytherin daha farklı bir yerdeydi. Slytherin artık otomatik olarak kötü Bina ya da havalı gotik Bina değildi.

Bunun tam tersine, insanlar için asıl bina özelliklerinden biri olarak kişisel sadakat hissi öne çıkmıştı. Slytherinler çok az insanla arkadaş oluyordu ve onları ölümüne savunuyordu. Diğer özellikler, içinde kararlılığı ve hedeflerinin başarıya ulaşması için gereken hırsı barındırıyordu. Bu analiz genel olarak Seçmen Şapka’dan geliyordu. Slytherin için “gerçek arkadaşlar edineceğiniz” ve “hedeflerine ulaşmak için her şeyi yapabilecek insanlarla dolu” yakıştırmasını yapmıştı. Bu tarz bir karaktere sahip olmayan Slytherin karakterleri olduğunu düşünüyorsanız, yalnız değilsiniz. Seri boyunca birçok Slytherin üyesi bununla boğuştu fakat hepimizin bildiği gibi Seçmen Şapka, Bina seçimlerinde öğrencinin tercihini de dikkate alıyordu.

Günümüzde Slytherin’e olan bakış açısını kabaca böyle özetleyebiliriz. Şu noktada herhangi dört Binadan biri durumunda, diğerleri kadar değerli ve geçerli. Başlangıçtaki kötücül imajlarından oldukça uzaklar. Bunun iyi bir şey olduğunu da düşünüyorum ve Seçmen Şapka’nın hayranların bu görüş açısına sahip olmasından gurur duyacağını biliyorum. Her şeyi bir kenarı bırakırsak Seçmen Şapka’nın kendisi bizlere birlik olmayı ve tüm Binaların birlikte çalışması gerektiğini öğütlemişti. Modern dünyamızda bunu başarabildiğimizi düşünüyorum.

Sizler bu konu hakkında neler düşünüyorsunuz? Bina hâlâ kötü insanlarla dolu mu, yoksa diğer binalar kadar iyi mi? Düşüncelerinizi bizlerle paylaşmayı unutmayın!

Kaynak: MuggleNet

15 Yorum

Bir Yorum Ekle

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir