Anlaşılması Güç Bir Karakter: Percy Weasley
|MuggleNet yazarlarından LizzieG, Percy Weasley karakterinin derinliklerine inip Weasley Ailesi için önemli olaylardan biri olan küslüğe dair düşüncelerini yazıya dökmüş. Herkesin olumlu veya olumsuz bir fikri olan bu konuda yazdıklarına bakalım siz ne diyeceksiniz?
Percy Weasley ya tam sevilen ya da nefret edilen bir karakter. Pek çok rahatsız edici karakter özelliği barındırıyor ama yine de çok sevdiğimiz Weasley Ailesi’nin bir parçası. Yedi kitap boyunca, Percy Ron’un sinir bozucu ağabey konumundan güç arayışında tamamıyla çekilmez bir insana dönüşüyor. Tüm bunları düşününce, Weasley Ailesi’nin onun kınanması gereken bu davranışını affetmekte aceleci davranıp davranmadığını hep merak etmişimdir.
Percy ailesiyle hep bir anlaşmazlık içinde olmuştur –ailesini seviyor ve önemsiyor olabilir ancak babasının hırslı biri olmamasına sinirlenmiştir. Percy sevgisini belli etmek veya bir şeyde hem fikir olduğunu göstermekten hoşlanan birine benzemese de Harry Potter ve Ateş Kadehi’nde Percy’nin kendini ele verdiğini görüyoruz. Üçbüyücü Turnuvası’nın ikinci görevinden sonra Ron gölden çıkınca, Madam Pomfrey onu Percy’nin ellerinden zor alır ve Percy bu kısımda “bembeyaz kesilmiş ve bir şekilde her zamankinden genç görünen” olarak tasvir edilir. Bu davranış Percy’nin karakteri ile uyuşmuyor gibi görünüyor ama erkek kardeşini sevdiğini ve önemsediğini kanıtlayan bir davranıştır.
Percy her zaman çok hırslı biri olmuştur; ancak bu çoğu durumda ailesinin zararına gelişmiştir. Amaçlarını ilerletecek şekilde hareket etmeyi tercih ediyor ve bu durumun ailesiyle olan ilişkisine etkisini düşünmüyor. Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nda Percy’nin babasıyla ettiği kavgadan sonra hiddetle orayı terk ettiğinde bunun son raddeye vardığını anlıyoruz. Yaşadıkları bu tartışma, Percy çekişmesinde benim onun sergilediği bu davranışı affedebilme ve unutabilmemi etkileyen önemli bir unsurdur. Percy’nin babasına korkunç şeyler söylediğini ve kavganın sebebini Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nın dördüncü bölümünde öğreniyoruz. Burada, ne aileyle kavga etmenin görülmedik bir şey olduğunu iddia ediyorum ne de aile ilişkilerinin asla karmaşık olmayacağını söylüyorum. Ancak, benim için kabullenmesi güç olan şey Percy’nin korkunç söylemleri.
Serinin en başından beri, Ron’un ailesin maddi durumundan duyduğu utancın farkındaydık. Fakat, Ron’un bu yüzden ailesini suçlaması şöyle dursun, bu konudan bahsettiğini bile görmedik. Buna tezat teşkil ederek, Percy babasına bunları haykırmıştır:
“[…] dedi ki, Bakanlık’a girdiğinden beri babamın kötü şöhretine karşı mücadele etmek zorunda kalmış, babamın hiç hırsı yokmuş ve onun için -bilirsin işte- fazla paramız olmamış, yani –”
Arthur Weasley’yi hep sakin (heyecan verici, yeni Muggle yapımı eşyalarla uğraşmadığı zamanlarda), aklı başında biri ve serinin kendi haline otoriter baba figürü olarak bildik. Arthur’un böyle bir tepki vermesi ve sessiz kalanın Molly Weasley olması Percy’nin ailesini gerçekten kırdığının göstergesi.
Percy, babasına patlarken Harry Potter’ı da hedef alıyor, tabii onun için neden böyle düşünüyor biz de tam anlamış değiliz. Tamam, Harry kendini güç durumlara sokuyor olabilir ve bunu yaparken Ron’u da yanında sürüklüyor olabilir, ama Harry’nin Weasley ailesiyle hep sağlam bir ilişkisi olmuştur.
Bu küslük, Harry Potter ve Ölüm Yadigârları’nda Hogwarts Savaşı’ndan hemen önce bitmişe benziyor. Dayanışma babında, Percy Voldemort ve destekçileriyle savaşmak için İhtiyaç Odası’na dalmaktan çekinmiyor. Çok kısa bir an için, Fred’in Percy’nin elini sıkması ve ailenin bir araya gelmesiyle her şey affedilmiş gibidir. Ancak oturup kendimi, bunun Percy için hikâyenin sonu olduğunu değil de aslında iyileşme sürecinin başlangıcı olduğunu düşünürken buluyorum. Ailenin savaştan sonra yaşayacakları çok şeyleri ve üstesinden gelmeleri gerekeceği çok problemi var. Savaşın sonunda ne olduğuna dair merak içerisinde bırakıldık. “On Dokuz Yıl Sonra” bölümünde Harry ve Percy’nin ilişkisinin hiç ilerlemediğine dair sezgilerimiz bulunmakta, fakat durum farklı olsaydı da Harry Percy’yle konuşmak ister miydi, işte bunun kararına varmak zor.
Belki ben dik kafalıyım ama Percy’nin o amansız sözleri ve sergilediği davranışı ailenin ona nasıl tekrar kollarını açtığını anlamamı zorlaştırıyor. O anda yaklaşan Savaş’ın hissettirdiklerini düşününce, belki ben de öyle davranırdım.
Peki sizin bu konudaki düşünceleriniz neler? Yazara görüşlerinde katılıyor musunuz? Yorumlarınızda bahsetmeyi unutmayın!
Ailesinin affetmesini anlayabilirim, o sırada herkesin daha fazla düşmana değil, yandaşa ihtiyacı var bence. Anlayamadığım şey ise bu kadar hırslı ve kendini kanıtlama, yükselme derdinde bir insanın nasıl slytherine seçilmemesi. Seçmen şapkayı hayli oyalamış bir karar olmalı😂
filmlerde yok gibi bişey zaten ama kitaplarda olduğu zaman hep odasına kapanıp bidaha çıkmayan ben bölüm başkanıyım işlerim var diye geçinen bir karakter olarak tanıtıldı. Çok bir vasfı yok yani ne filmde ne de kitapta