Fantastik Canavarlar’da Kadın Hareketine Gönderme Yapan 4 Şahane Olay
|J.K. Rowling’in yarattığı büyülü dünyada, başarılı, fedakar ve dik duruşlarına hayran kaldığımız kadınlar olmazsa olmazdı. Şimdi benzer karakterdeki güçlü kadınlara ve onların Fantastik Canavarlar ile toplumdaki yerine MuggleNet‘in detaylı bir bakış açısı getiriyor. Sizler için bu incelemeyi Türkçe’ye çevirdik!
Henüz daha bebekken, olayların tam ortasında kendisini bulan Harry Potter’ın, tüm başarılarına şöyle bir göz gezdirecek olursak, sürekli yanında olan kadınların farkına varırız. En başta annesi Lily, üçlünün akıl hocası Hermione, okuldaki öğretmeni McGonagall, onu kendi evlatlarından ayırmayan Mrs. Weasley, ilk öpücüğünü ona veren Cho, kimsenin ona inanmadığı anda desteğini esirgemeyen Luna ve tabii ki eşi Ginny!
Fantastik Canavarlar filmine dönersek, film sadece gişe rekorları kırmakla kalmıyor, feminizm hareketine destek veriyor. Tıpkı Hermione Granger, McGonagall ve Lestrange gibi Harry Potter serisinden alışkın olduğumuz o güçlü, tutkulu ve etkileyici kadın karakterler Fantastik Canavarlar ile tekrar karşımıza çıkıyor. Haydi, zaman döndürücünüzü alın ve 1920’lerdeki büyülü yolculuğumuzda dikkatimizi çeken feminist detaylara birlikte bakalım.
1. Tina’nın Pantolonu
The Blind Pig sahnesinin haricinde Tina’yı hep pantolonu ile gördük. Daha önce MACUSA’nın araştırma ekibinde olan Tina, tercihini, bir seherbaz için son derece mühim olan hareket kabiliyetini kısıtlamayan, pantolondan yana yapmış. Fakat pantolon giymek, özellikle 1926 yılında, feminist hareketin önemli bir işaretiydi. Bilindiği üzere, feminizm 19. Yüzyıl’da yükselmeye başlarken, 1920’de Amerika’da kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesi ile birlikte hız kazanıp, modayı da değiştirdi. Eteklerin iyice kısaldığı ve pantolon giymenin sıra dışı olduğu bir dönemde, pantolon giymek popüler hale geldi. Bu popülerliğe rağmen, pantolon giymek toplum arasında ancak 20. Yüzyıl ortalarına doğru sıradanlaştı. Sizce Tina verdiği mesaj ile çağının ilerisinde miydi?
2. Seraphina Picquery
MACUSA başkanı Seraphina Picquery. Son derece saygı değer ve itibar sahibi olan Picquery’nin büyücü toplumu içerisindeki yerini, acil olarak topladığı kongrede ona duyulan hürmet ve saygıdan, ayrıca diğer büyücü toplum liderlerinin ona “Madam” diye hitap etmesinden anlıyoruz. Yaptığı bazı hatalara rağmen, onu bu kadar ilham verici ve güçlü kılan şey ise son derece yüksek bir pozisyonda başarı ile bulunması ve bugüne kadar hiçbir No-Maj kadının Birleşik Devletler Başkanlığına seçilememiş olması. Ancak, Seraphina MACUSA’nın ilk kadın başkanı değil. Biraz daha geriye gidersek, Rappaport Yasası‘nın yaratıcısı Emily Rappaport 18. Yy’da MACUSA başkanıydı.
3. Queenie Goldstein
Pembe dökümlü kıyafeti, sıkıca kıvrılmış sarı saçları ile zarafetin tanımı olan Queenie’nin görünüşü, 1920’lerin feminen kadınları için ideal bir model olarak kabul ediliyordu. Ancak çoğunlukla güzelliğiyle dikkat çekse de Queenie yetenekli bir cadı ve güçlü bir Zihinfendar. Film boyunca onu özgür ruhlu, isyankâr ve günü kurtaran bir kahraman olarak görüyoruz. Tüm New York’u ve büyücü dünyasını kurtarmaya çalışan feminist bir karakter gerçekten harika!
4. Seherbazlar
Aynı Harry Potter serisinde olduğu gibi, Fantastik Canavarlar’da da seherbazların katkısı ve rolü çok büyük. Filmi dikkatle izlediğiniz zaman, kadın ve erkek seherbazların sahnede eşit sayıda olduklarını fark ediyorsunuz. Kanıt mı istiyorsunuz? Yayınlanan fragmanlarda Picquery ve Graves ile birlikte görünen seherbazlara dikkat edin. Bunun yanı sıra, özellikle gösterilen, topuklu ayakkabıları ile şehri kurtarmaya ve korumaya giden seherbaza da dikkat etmelisiniz.
1920’lerin Amerika’sında toplum arasında yeni yeni konuşulmaya başlanan kadın hakları, eşitliği ve feminizmi, filmin birçok anında farklı sahneler ile birlikte görmek gerçekten harika. Eğer henüz filmi izlemediyseniz, gözünüzü dört açın ve sizlerle paylaştıklarımıza dikkat edin. Ha, ben filmi izledim diyorsanız, ikinci kez izlediğinizde başka detaylar bulacağınıza eminiz, yeter ki kendinizi Rowling’in büyülü dünyasına bırakmasını bilin.
Filmdeki kadınlar gerçekten son derece güçlüydü ve tüm yaşananlarda yadsınamaz bir etkileri vardı. Kongre başkanından tutun da Leta Lestrange’e kadar birçok kadının portresine şahitlik ettik. Peki sizin düşünceleriniz neler? Sizlere ilham veren ya da daha iyi işlenebilirdi dediğiniz konular var mı? Bizimle paylaşmayı unutmayın!
İşte rowling in güzelliği ve humanistligi