Harry Potter ve Lanetli Çocuk Kitabına İlk İnceleme

lanetli-cocuk-kitap-inceleme

“-Bunca zaman sonra, öyle mi?

-Her zaman.”

Harry Potter ve Lanetli Çocuk hakkında, Harry Potter ve herhangi bir şey hakkında hislerimi her zaman bu repliklerle anlatabilirim. Bu mucizevi dünyaya, hikayeye hayran olmak için çok güzel bir zamanda yaşıyoruz. Önce tiyatro oyunu, sonbaharda çıkacak olan “Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?” filmi, Pottermore’un her zamankinden dolu olması beni ve eminim pek çoğumuzu 10 yıl öncesine götürüp götürüp geliyordur herhalde.

Harry Potter ve Lanetli Çocuk kitabını elime alırken de işte bunun heyecanı vardı. En sevdiğim hikayeye geri dönmenin, hiç bilmediğim, spoiler yememeye dikkat ettiğim bu bilinmeze dalmanın heyecanı. Peki neyle karşılaştım? Tatlı bir eski dost diyelim. Ayrıntılı olarak neler düşündüğümü yazacağım, ve tedbirli olanlar için de baştan söylüyorum. Bu yazının “SPOILER” yazan kısmına kadar, hikayeye dair bir şey söylememeye çalışacağım.

Öncelikle, bu hikayenin bir tiyatro oyunu olduğunu aklımızın bir köşesinde tutmalıyız. Yani okuduğum kitap bir roman değildi. Bir oyun metniydi. Bunun getirdiği kısıtlamalar ve farklıları göz önüne almazsanız, hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. İkinci önemli notsa, bunun bir Rowling kitabı, hatta bir Rowling hikayesi olmaması. Hikaye Rowling, Thorne ve Tiffany’ye ait, oyun metninin yazarı ise Thorne. “Aa Rowling’den yeni bir Harry Potter öyküsü,” diye okumayın. Öyle okumamalısınız.

harry-potter-cursed-child-books

Genel İzlenim

İnternette, Harry Potter ve Lanetli Çocuk hakkında yazılan pek çok inceleme, yorumu, eleştiri okudum ve tekrar tekrar gördüğüm bir söyleme katılmadan edemeyeceğim. Tüm hikaye “iyi bir fanfic” (hayran öyküsü) gibi. Bu da önceki söylediklerime geri getiriyor. Hikayenin bir Rowling hikayesi olmadığını; gerçekten de zamanında hepimizin saatlerce gözlerini alamadığı o ünlü fanfic’lerden biri gibi işlediğini gördüm. Bunu illa kötü bir şey olarak söylemiyorum. Zira her Harry Potter kitabını olduğu gibi bunu da bir günde bitirdim ve kapağını kapattığımda gerçekten keyif almıştım.

Aşağıda, spoiler kısmında daha ayrıntılı olarak açıklayacağım üzere, hikayeyle ilgili canımı sıkan tek bir nokta oldu. O da “inciting incident” dediğimiz, her şeyin çığırından çıkıp tüm kurgunun ilerlemesini sağlayan ilk olayı zayıf bulmam. Bana kalırsa metni Rowling’in yazmamasının da ikinci en büyük eksikliği bu. Zira 7 kitaplık iç içe geçmiş güzel olay örgülerinden sonra, bu şekilde, biraz zorlama kaçan bir ögeyi o olsa eklemezdi.

Peki ya Rowling’in yazmamasının getirdiği asıl büyük eksiklik nedir? Karakterler. Bildiğimiz tanıdığımız kişiler, ve tanımaya yeni fırsat bulduğumuz çocukları var hikayede; ama o tanıdığımız karakterler biraz tuhaf kokuyor. Özellikle Ron, neredeyse ikiz ağabeylerine dönüşmüş, goygoy ve komiklikten başka işlevi olmayan bir karakter haline gelmiş. Draco Malfoy’un yetişkin hali tutarsız. Ara ara tanıdığımız Draco’yu yetişkin olsa dönüşeceği haliyle görüyoruz; ama bütünlüklü bir karakter olmaktan uzakta.

Tabii bu her şey kötü demek değil. Hikaye bize, bunca yıl sonra çok sevecek bir karakter veriyor. Scorpius Malfoy. Eminim okuyanların, izleyenlerin çoğu da aynı görüşü paylaşacak, onu favori Harry Potter karakterleri arasına ivedilikle koyacaktır.

Lanetli Cocuk Press ust

Ve genel izlenimleri bitirmeden son bir notu da hatırlatmakta fayda var. BU BİR TİYATRO OYUNU. Dolayısıyla aslolan, sahnede izleyip, izlenen oyunun incelemesini yapmak olmalı. Üstelik bunu sadece, “Metin bazı şeyleri aktaramıyor,” diye söylemiyorum (ki aldığı en büyük eleştiri de bu yönde. Metnin çok düz olduğu ve asıl önemli noktaları görsel olarak izlenecek materyale bıraktığı için yavan kaçtığı yönünde). Asıl söyleme nedenim, metinde bahsi geçen olaylar, sahne dönüşümleri ve mizansenleri gerçekten sahnede görmek adına merak uyandırması. Oyunu izlemeyi iple çekiyorum; çünkü bana sunacağı sihir konusunda çok meraklıyım.

SPOILER’lar

Eğer hikayeye dair bir şey bilmek istemiyorsanız buradan sonrasını okumayın. Sizin için birkaç satır boşluk da bırakıyorum.

Hazır mıyız?

3.

 

2.

 

1.

 

Bilimkurgu ve fantastik hikayeleri okumayı, özellikle de anlatmayı sevenler bilir. Zaman yolculuğu tehlikelidir. İşin ustaları bile bu ögeyi koyarken dikkat etmeye çalışır. İyi bir mantık oturtmalısınızdır, zaman yolculuğunun ne zaman, nasıl ve niye yapıldığı konusunda çok dikkatli olmalısınızdır; çünkü hikayenin öncesi ve sonrasına dair başka bir sürü şeyin cevabı, çözümü olabilecek bir ögedir. Hatırlarsınız, Harry Potter kitaplarında da büyük sorun olmuştu. Hayranlar ne zaman başı sıkışsa, “Zaman döndürücüyü kullanmalıydılar,” der. Haklıdırlar da. Çünkü bir deus ex machine olarak zaman yolculuğu büyük güç demektir ve büyük güç, büyük sorumluluk getirir.

Haliyle tüm hikayenin omurgasını “zaman döndürücü”nün oluşturmasını sakıncalı, kolaya kaçan, ve keyif kaçıran bir öge olarak gördüğümü söylemek zorundayım. Oldum olası hoşlanmadığım bu öge, Harry Potter dünyası hikaye çıkarabilecek bir deryayken, kullanılmasa da olurdu diye düşündüm. Zira hikayenin bizi zorunlu olarak bunun kullanımına götürmesi de, yukarıda anlattığım üzere kendini yeterince açıklayamıyor.

Olayın gelişimini aşağı yukarı şöyle özetleyelim. Amos Diggory (rahmetli Cedric’in babası) Harry’nin kapısını çalıyor ve Sihir Bakanlığı’nın bir zaman döndürücü bulduğu söylentilerinin dolaştığını, Harry’nin bunu kullanarak oğlunu ölümden kurtarması gerektiğini söylüyor. Zira Cedric sırf orda olduğu için ölmüştü ve Amos Diggory’ye göre, onun ölmemesi bir şey değiştirmezdi. Yanlış yer, yanlış zaman. Harry zaman döndürücü olmadığını ve böyle bir şeyin saçma olduğunu söylüyor, Amos’u yolluyor. Ancak kendi oğlu Albus, zaten okulda Slytherin’de olmanın ve sadece tek bir arkadaşı olmasının verdiği bunalımla (Scorpius), babasından iyice kopmuş durumda. Quidditch gibi şeylerde de iyi değil. Okul ona “Potter’ların yüz karası” şeklinde bakıyor. O da babasının hatasını telafi etmeye karar veriyor ve tek arkadaşı Scorpius’la bakanlıktaki zaman döndürücüyü çalıp Cedric Diggory’nin hayatına kurtarmak üzere çalışmalara başlıyor.

Ben yazarken bile gerçekten zorlama geldi. İşte tiyatro oyununun tüm hikayesi bu olay etrafında dönüyor. Üç Büyücü Turnuvası’na dönen çocuklar Cedric’in ölmemesi için çeşitli yollar deniyor. Biz de geçmiş ve gelecek arasında, üç büyücü turnuvası, Hogwarts, Potter’ların evi, Hogsmeade derken bir oraya bir buraya dönüyoruz da dönüyoruz.

Buna rağmen, hikayenin yine de bizi şaşırttığını, düğümlerin çözüldüğü noktaların yine heyecan yarattığını söylemeliyim. Zaten kötü bir hikaye okumuyorsunuz, güzel bir hikaye, güzel bir fanfic okuyorsunuz.

Bu arada Ron, Ron ve Hermione’nin çocukları, Harry ve Ginny’nin diğer çocukları Lily ve James heba oluyor. Hikayeye hiçbir katkıda bulunamıyorlar. Öyle ki, hiç görmesek, daha küçük bir kadronun olduğu bir hikaye olsa daha mı iyi olurdu sorusunu sorduruyor. Çünkü hikayeye yeni eklenen karakterlerdeki seçiciliğin yanında gerçekten çok fazla eski karakter görüyoruz. Snape, Dumbledore, Umbridge, hatta at adam Bane bile gösteriyor kendini; ama sırf göstermiş olmak, belki bir nostalji yakalamak, belki de o nostaljiden nemalanmak için.

Sonuç

Beklediğimize değdi mi, gibi bir soru sormayacağım. Zira bunu yeni bir Harry Potter kitabı gibi beklemiyorduk. Okuduğuma değdi mi? Evet. Keyiflendim, heyecanlandım mı? Evet. Ama sanırım hepsi bu kadar. Yine internette yorumlara bakarken katıldığım bir söylem görmüştüm. Rowling Pottermore, Lanetli Çocuk, Fantastik Canavarlar vb. ile uğraşmayıp ilk başta söylediği büyük Harry Potter Ansiklopedisi’ni verseydi herhalde daha mutlu olurduk. O koca ansiklopedinin yanında kalınca bu metin iyi yazılmış bir fanfic okumak gibi.

Yine de, daha iyi fanfic’ler de okumuştuk.

Harry-Potter-and-the-Cursed-Child-book-play-tickets-and-badges

7 Yorum

Bir Yorum Ekle

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir