Harry Potter dendiğinde aklımıza kaçınılmaz olarak sihir, büyü ve fantastik canavarlar geliyor. Kitap sayfalarındaki sözcüklerin hayal alemimizde detaylı olarak oluşması bir edebi başarı olsa da bunların ekranlara aktarılması da aslında bir tutam sihirden fazlasını gerektiriyor. Peki ya filmler boyunca dijital CGI efektler olduğunu düşündüğümüz pek çok sahnenin aslında özel efekt olmadığını söylesek? Gelin Screenrat’ın bu güzel derlemesine hep birlikte göz atalım.
On yılı aşkın bir süredir Harry Potter filmleri özel efekt endüstrisinde, özellikle de İngiltere’de, devrim yarattı. Her filmle birlikte; artan teknoloji, yaratıcılık ve efektlere ayrılan bütçe ile birlikte BAFTA ve Oscar ödüllerine pek çok adaylık da elde edildi- bunlara 2012 yılında Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 2 için kazanılan bir BAFTA ödülü de dâhil.
Ancak, bu kadar CGI ve çeşitliliğin içinde bile eski moda yollarla yapılmış pek çok özel efekt vardı. Endüstride bilindiği adıyla bu ‘pratik efektler’, bütçelerin düşük tutulabilmesi için gerekliydi. Hayata sihir katabilmek adına, yüzlerce özel efektin yapılıp birleştirilmesi için her bir Harry Potter filmi $100-250 milyon dolara mal oldu.
Bunun dışında, özel efekt ekipleri maharetlerini masaya döktüklerinde, bir pratik efekti bilgisayar yapımından ayırmak her zaman kolay olmayacaktır. Bazen, daha gerçekçi bir etki yaratması için bu iki özel efekt türü birlikte kullanılır (bu çoğu yaratık için böyledir, tıpkı Harry Potter ve Azkaban Tutsağı’ndaki Şahgaga gibi).
Bir CGI efektini, pratik efektten ayırabildiğinizi mi düşünüyorsunuz? İşte size Harry Potter filmlerinde CGI olduğunu düşündüğünüz ancak aslında olmayan 15 özel efekt.
Eğer bir şekilde Harry Potter’ın Sihir Dünyası’na uğradıysanız, Orlando, Hollywood ya da Osaka fark etmez, Ollivander’ın asa dükkânında bir asanın büyücüsünü seçtiğine şahit olma ihtimaliniz çok yüksektir.
Bu tecrübe sadece bir ışık değişimi, biraz sihirli müzik ve bir havalandırmadan oluşuyor da olsa, aslında Harry Potter ve Felsefe Taşı’ndaki sahnenin ekrana taşınmasında kullanılan efektlerden çok da farklı değil.
Ollivander Harry’ye, sonunda onun olacak asayı uzattığı anda, bir dizi şey gerçekleşmeye başlıyor: nereden geldiği bilinmeyen bir ışık beliriyor (ve ona bir hale yaratıyor), rüzgar esmeye başlıyor, tozlar uçuşuyor ve mumların alevleri titreşiyor. Her şey çok aniden oluyor ve etrafında çok hızlı bir tempoda gerçekleşiyor, sanki dünyanın kendisi bu eşleşmeyi yaratıyor.
Filmi, saniyede 120 çerçeveye yavaşlattığınızda zamanın hızlanma illüzyonu yaratılıyor ve geri kalan her şey tıpkı bir tema parkı versiyonu gibi gerçekleşiyor. Yetenekli ışık dizaynı, biraz duman ve bir havalandırma ile kitaplardaki dönüm noktalarından biri hayata öyle küçük bir miktarla geçti ki, eğer dijital olarak yapmaya çalışsalar çok daha fazlası gerekirdi.
Hagrid kitaplarda, “normal bir insanın neredeyse iki katı uzunluğunda ve en az beş katı genişliğinde” olarak tasvir edilir. Bu boyutlarda bir insanı büyük ekrana yansıtmak, oldukça zordur. Hagrid’i tamamen dijital bir karakter olarak yaratmaktansa, ki bu sekiz film boyunca muazzam bir şekilde pahalı olurdu, film yapımcıları iki ayrı Hagrid’e sahip olmaya karar verdiler.
Yakın çekimler ve orta sahnelerde, Hagrid olarak tanıdığımız Robbie Coltrane, sahnede görünüyordu. Coltrane 1.85 m boyunda olsa da, onu daha uzun göstermek için, onun olduğu sahneler ölçekli olarak küçültülmüş sahne malzemelerinin olduğu küçük setlerde çekildi. Geniş açılar ya da diğer oyuncuların onun yarısı boyunda görünmesi gerektiği sahnelerde eski bir rugby oyuncusu/polis memuru olan 2.08 m boyundaki Martin Bayfield kullanıldı.
Bayfield, sesle aktif hale gelen protez eller ve heykel bir kafanın monte edilmiş olduğu bir giysi giydi. Bayfield, Coltrane’in performansını yakalayabilmesi için, onun Hagrid olarak hantal hantal yürüdüğü bir videosunu izledi ve Coltrane’in sözleriyle “onu mükemmel bir şekilde öğrendi, belirli bir uzaklıkta durduğumuzda insanlar kimin kim olduğunu ayırt edemiyordu…”
Harry Potter ve Felsefe Taşı’nda Harry, Ron ve Hermione’nin, Büyücü Satrancı’nın insan boyutlarında olan versiyonuyla yüz yüze geldiği sahneyi hatırlıyor musunuz? Tüm parçalar dijital olarak yaratılmış ve tahtanın üzerinde hareket ediyor gibi görünseler de aslında tüm oyun bir pratik efekt setiydi.
Yapım tasarımcısı, Stuart Craig, paraları dizayn etti ve sonra bunlar kullanıldığı yere uygun materyaller ile inşa edilerek SFX ekibi tarafından giyildi. Hareket etmesi gereken parçalar telsizle kumanda ediliyordu. “Atı ileri hareket ettirip durdurabiliyorduk-sonra da yana kaydırıp temiz bir şekilde durdurabiliyorduk,” diye açıklamıştı özel efektler yöneticisi John Richardson.
Pekala, bu iyi hoş da birbiriyle savaşan ve patlayan parçalar ne olacak? Akıllıca bir hareketle bu kadar genç oyuncuların etrafında kullanılamayacak olan fişekleme sistemleri yerine sıkıştırılmış hava makinelerini kullandılar. Bu şekilde, Ron kendi atını vezir için feda ederek Harry’nin şah mat yapmasını sağladığında, atı gerçekten patladı, ancak bu içinden gerçekleşti, vezirin kılıç darbesi ile değil. [İlginizi çekebilir: Felsefe Taşı’ndaki Dev Büyücü Satrancı Yönetmen Columbus’ı Şeker Dükkanındaki Bir Çocuğa Çevirmiş!]
Asa efektlerinin ve büyülerin çok büyük bir kısmının dijital olarak yapılması gerekse de en basitleri için bu gerekmedi. Filmler boyunca karakterlerin ellerindeki asanın ucunun ışıkla parladığının görüldüğü pek çok sahne oldu. Lumos olarak bilinen bu asa ışıklandırma büyüsü, karanlık yerlerde el fenerinin yerini aldı.
Yapım sonrası bu efekti eklemek yerine, asaların bazılarına pil takımı eklendi. Işıklandırılmış bir asa ya da fener gördüğünüzde, özellikle de Yasak Orman’da, bunlar aslında piller sayesinde elde edilen pratik efektlerdi. Ancak görünen o ki, Daniel Radcliffe’e göre oldukça kullanışsız ve rahatsızlardı. “İlk iki filmdeki herhangi bir sahneden sonra kolumuzu kaldıracak gücümüz kalmıyordu, çünkü cüppemizin altında asalarımızın aküleri yer alıyordu ve neredeyse araba aküsü kadar büyüklerdi. Ve oluşturdukları efektlerse oldukça küçüktü,” diye açıklıyordu, Harry Potter: Sayfadan Ekrana kitabında.
Dijital yapılmasının sadece düşüncesi bile gemi yüküyle paraya neden olabileceğinden, Harry Potter ve Felsefe Taşı’ndaki Şeytan Kapanı bitkisi de aslında pratik bir efektti. Harry, Ron ve Hermione üç başlı köpek Fluffy tarafından korunan döşeme kapağından aşağı atladıklarında, ölümcül bir bitkinin tam ortasına konmuşlardı. Kısa bir süre sonra budaklı, dokunaç benzeri dallarıyla onları sarmaya ve ölümlerine neden olabilecek kadar sıkmaya başlamıştı.
Bu efekti sette yakalayabilmek için Şeytan Kapanı dev bir kuklaya dönüştürüldü. Sarmaşıkları üç oyuncunun etrafına sarıldı ve sahne arkasında çekilip büzülerek kukla gibi oynatıldı. Harry Potter: Sayfadan Ekrana kitabına göre, sahneler, dokunaçlar oyuncuların üzerinden çözünüp uzaklaşıyormuş gibi görünmek yerine sıkışıp dolanıyor gibi görünsün diye tersten oynatıldı. Kulağa basit bir iş gibi geliyor olabilir, ancak yine de bunun yaratılması ve hayata geçirilmesi gerçekten müthiş.
Bazı özel sahne objelerini ya da yaratıkları daha gerçekçi yapmak için bir dizi özel efekt sahnesi pratik efektlerin ve CGI efektlerinin bir karışımın olur. Bu yarı-yarıya-yaklaşımın örneklerinden biri Harry Potter ve Sırlar Odası’ndaki Basilisk örneğiydi. Basilisk’in sağa sola sallanması esnasındaki yılansı hareketleri bilgisayar tarafından yaratılırken Harry’nin onunla etkileşimde olduğu daha yakın çekimlerde, gerçek boyutlu animatronik bir yaratık kullanıldı.
Harry’nin aslında Basilisk ile savaşması ve sonunda onu kafasından bıçaklaması gerektiğinden, yönetmen Chris Columbus, Daniel Radcliffe’in birlikte çalışmak için somut bir şeye ihtiyaç duyduğuna kanaat getirdi. Orijinalinde yalnızca ağıza ihtiyaç varken, oynayan çenesi, burun delikleri, gözleri ve hatta çekilebilir dişleri olan tamamı 7,5 metre boyunda bir model yaratıldı.
Sadece birkaç sahne için dev bir kafa bölümü yaratmak aşırı güç kullanımı gibi görünse de, özel efekt şefi Nick Dudman, CG’ye ilave olarak animatronik bir yılan kullanmanın faydalı olacağı konusunda son derece kararlıydı. “Bir CGI sahnesi 100,000 $’a mal olurdu, özellikle de o zamanlar,” diye açıklamıştı Harry Potter: Sayfadan Ekrana kitabında.
“Bu nedenle, sadece tek bir sahneyi kurtarsa da, ve sadece 30,000 $’a mal olsa da, yapımına değmiş demektir.”
[İlginizi çekebilir: Sinema Perdesinde Bir Basilisk Yaratmak]
Yapımcıların kitaplardaki bir şeyleri görselleştirmelerini görmek her zaman ilgi çekici olmuştur, özellikle de sahne objeleri ve cansız nesneler. İkinci kitapta; Harry, Ron ve Gilderoy Lockhart Sırlar Odası’nın kapısına vardıklarında, birbirine dolanmış iki yılan taş duvarı süslüyordu. Harry Çataldili’nde konuşuyordu ve sonra “duvar çatlayarak açılırken yılanlar birbirinden ayrıldı, her pürüzsüzce gözden uzağa doğru kaydı…”
Ancak film uyarlaması olan Harry Potter ve Sırlar Odası’nda, dev gibi, yuvarlak metal bir kapı inşa edildi ve iki yerine yedi yılan ile süslendi. Harry onlara açılmalarını söylediğinde, yılanlar kendi etraflarına kıvrılırken dairenin çevresinde sekizinci yılan belirip hareket ederek kapıyı açıyordu. Bu kadar etkileyici bir kilit mekanizması ancak CGI olabilir, değil mi?
Yanlış! Mark Bullimore, özel efektler denetleme mühendisi, bu kapıyı gerçek bir çalışan mekanizma ile inşa etti. O aynı zamanda Potterların ve Lestrangelerin Gringotts Bankası’ndaki kasalarının da karmaşık mekanik kapılarının yaratılmasından sorumluydu. WB Stüdyo Tur-Londra, “Bellatrix Lestrange’in Gringotts kasasındaki her bir kilit Özel Efekt Ekibi tarafından elle oyuldu,” diye Tweet atmıştı. Eğer bu stüdyoya uğrama şansınız olursa, gerçekten de bu kapıları ve bazı diğer pratik efekti görebilirsiniz.
Bir animasyon ve CGI ürünü gibi duran bir diğer yaratık da Profesör Dumbledore’un evcil hayvanı anka kuşu Fawkes’tu. Fawkes yaratılırken ilham alınması için gerçek kuşların kullanımından, mitolojik olanlarına kadar pek çok araştırma yapılmıştı. Konsept tasarımcısı Adam Brockbank ankanın nasıl göründüğünü Harry Potter: Sayfadan Ekran’a kitabında açıklamıştı:
“Fawkes’un kanat uzunluğu ile genişliği, martı ve akbabanın bir karışımına dayanıyordu. Orantısal olarak gövdesi daha uzatılmıştı ve uzun, abartılı bir başlığa benzeyen, biraz cennet bitkisi kuşunu andıran bir kafası vardı.”
Aslında, Fawkes’un görünümü o kadar ikna ediciydi ki, ilk iki filmde Dumbledore’u oynayan Rirchard Harris bu sebeple kandırılmıştı. Daniel Radcliffe’e göre:
“En muhteşem anlardan biri onun gerçek bir kuş olduğunu düşünerek anka kuşu Fawkes’a doğru yürümesiydi. Buna kesinlikle yüzde yüz inanıyordu. Ve elbette, kuşta kameraları olan animatronik elemanlar dışarıdaydı, böylece Richard’ın kuşla muhabbet etmesini görebiliyorlardı. Böylece son derece masum bir şekilde onu çalıştırmaya başladılar ve olay öyle bir hale geldi ki hiç kimse Richard’a ‘Bak bu bir robot, gerçek bir kuş değil’ diyemedi.”
Harry Potter evreninde en sevilen nesnelerden biri olan Çapulcu Haritası bir kısmı gerçek sihirden tasarlanmış, sayısız efektten oluşmaktadır. Harry Potter ve Azkaban Tutsağı filminde, bazı objelerin havada süzülüyor ya da kendi kendilerine hareket ediyor gibi görünmesine yardımcı olması için İlüzyonist Paul Kieve’i tutmuşlardı.
Kieve, Profesör Lupin’in istifa ettikten sonra ofisinde eşyalarını topladığı sahnede Çapulcu Haritası’nın kendi kendine katlanan versiyonunu yarattı.
“Harry Potter’da, yönetmen gerçek bir sihirbaz istedi, çünkü bu ona doğrudan kontrol sağlıyordu,” dedi Kieve. “CGI’a gidildiğinde, aslında çok fazla kontrolü olmuyor.”
Gerçekten de, yönetmen Alfonso Cuaron, gerçeklik illüzyonunu en iyi şekilde verebilmek için mümkün olduğunca çok pratik sihir efektleri kullanmayı tercih etmişti. “Düşük teknolojinin de belirli bir sihri var,” diye söyüyordu Harry Potter: Sayfadan Ekrana’da.
“Çünkü bir şeyin dijital yerine pratikte yapıldığını fark ettiğinizde, bu o şeyi daha gerçekçi yapıyor.”
[İlginizi çekebilir: J.K. Rowling’in Kaleminden “Çapulcu Haritası” Hakkında Her Şey]
Harry Potter ve Azkaban Tutsağı’ndan bir diğer göze çarpan dijital olmayan efekt de Marge Hala’nın şişmesiydi. Ailesi hakkında nahoş sözler söylemesi üzerine Harry, onun üzerinde reşit olmadan okul dışında büyü kullanmış ve onun şişerek dev bir balon boyutlarına gelmesine ve uçarak uzaklaşmasına neden olmuştu. “Senaryoyu okuduğumda dijital olmasını umduğum tek şey buydu,” diye itiraf etti özel efekt şefi Nick Dudman.
Ancak, Alfonso Cauron’un CGI’ın çok az kullanılması ya da hiç kullanılmaması yönündeki ısrarı nedeniyle sonrasını Dudman Harry Potter: Sayfadan Ekrana’da şöyle açıklıyor:
“Orada bazı kablo yok etmeleri dışında dijital hiçbir şey yok. Gördüğünüz her şey sette, kamera karşısında gerçekleştirildi.”
Aktris Pam Ferris dört farklı makyaj evresinden geçti ve içine hava basılmış giysiler giydi. Elleri ve ayakları bile birbirinden bağımsız şekilde şişebilecek şekildeydi, bu da bu dönüşümü daha ikna edici kıldı. Kablolarla havaya kaldırıldı ve hareketleri teçhizatlar ile kontrol edilerek kendi etrafında döndürüldü. Ferris, saatler süren montajlar, makyajlar ve provalara tahammül etmek zorunda kaldı ancak Dudman’a göre “son derece muhteşemdi”.
[İlginizi çekebilir: Marge Hala’nın Şişmesi Beyaz Perdeye Nasıl Aktarıldı?]
Harry Potter ve Sırlar Odası’nda, Fred, George ve Ron, Harry’i Dursleylerden uçan Ford Anglia ile kurtarmıştı. Hem Harry hem de seyirci ilk kez Weasleylerin evi Kovuk’u ilk kez görüyordu.
Harry’nin hala sihire yeni olması sebebiyle-neticede daha Hogwarts’taki ikinci yılındaydı-gördüğü en ufak bir sihirden dolayı bile dehşete kapılıyordu. Bunlardan biri, Weasley çocuklarının muhtemelen sıkıcı bulduğu, Mrs. Weasley’in birçok ev eşyasını kendi işlerini tamamlamaları yönünde nasıl büyülediğiydi. Lavaboda kendi kendine yıkanan bulaşıklar, sebzeleri kendisi doğrayan bir bıçak, ve Mrs. Weasley’in ün yaptığı el işi kazaklardan birini kendiliğinden ören şişler vardı.
Tüm bu objeler havada süzülürken bir yandan da yardım olmadan hareket ettikleri için muhtemelen CGI oldukları var sayılmıştır. Ancak, Londra’daki Warner Brothers Stüdyo Turlarına katılan pek çok ziyaretçi ve basın mensubu sayesinde açığa çıktı ki, tüm bu evsel işler aslında mekanik, pratik efektlerdi.
Alastor “Deli-Göz” Moody’nin sihirli gözü için animasyon kullanılmadı. Bu listedeki pek çok diğer efekt gibi “deli gözü”, denetçi animatronik dizaynır Chris Barton tarafından yaratılan bir pratik efektti.
2014 AV Klüb röportajında Deli Göz’ün aktörü Brendan Gleeson, “Onun bir büyücü olarak gerçekte yaptığı bir şeyler istedik,” diye açıkladı.
“Bu nedenle yaratık efektleri-tüm o şeyler ve o gözle çalışmak-son derece fantastikti. Sanatçılara, aslında biraz eski moda gibi olsa da, sonsuz saygı duyuyorum. CGI bir numaraya yerleşmeden önce, aslında bu büyük bir işti. Biz yine de gözü kamerada tuttuk. Bu çeşit bir sihir-işte sinemadaki gerçek sihir bu.”
Göz, telsizlerle animatronik birimi tarafından kontrol ediliyordu, manyetize edilmiş pirinç bir kafes içerisinde hareket ediyordu. Ne yazık ki alet kusursuz değildi ve zaman zaman göz manyetik etkisini kaybederek kafesinden fırlıyordu. Sonunda, göze uyum sağlayacak parçaları olan özel bir peruk geliştirildi ve böylece onarımlar daha kolay hale geldi.
Hızır Otobüs’ün yaratılmasıyla ilgili her şey kesinlikle sihirliydi. Kitaplarda bahsedilen üç katkı görüntünün elde edilmesi için Londra’nın çift katlı bir otobüsü alınarak üzerine bir kat daha monte edildi. Ayrıca tüm bu ilave ağırlığı ve üçüncü seviyeye çıkan yüksekliği tutup dengeleyebilecek güçte motor takviyesi de yapıldı.
Otobüsün diğer araçların arasına sıkıştığı sahnelerin CGI olduğu açıktı, ancak Londra sokaklarında hızla seyrettiği çekimler değildi. Bu hızlandırma etkisini sağlamak için kamera departmanı Harry Potter ve Felsefe Taşı’ndakine benzer bir efekt kullandı.
Ollivanders’da, Harry’nin asasının onu seçtiği anda olduğu gibi, filmin “dengesi bozuldu” ve daha yavaş bir tempoda ilerletildi, böylece tekrar 24 sahne/saniye hızda oynatıldığında her şeyin ultra hızla hareket ettiği etkisi yaratıldı. Otobüsün ivmesini arttırmak için, çekimler de nispeten daha hızlı gerçekleştirildi, böylece etraftaki her şey çok daha yavaş hareket eder hale geldi.
Tüm özel efektler içinde en etkileyici olanlarından biri-ve kesinlikle tüm serideki en etkileyici yaratık- dev örümcek Aragog’du. Özel makyaj tasarımcısı ve yaratır süpervizörü Nick Dudman, yapımcıları pahalı dijital versiyon yerine o ve ekibinin 5.5 metre büyüklüğündeki örümceği hayata geçireceğine ikna etti.
Bu boyutlardaki bir yaratığı sadece bir karalamayı baz alarak hayata geçirmenin zorluğu dışında, Aragog aynı zamanda konuşan ve setin etrafında gezinen bir yaratıktı. Dudman bunu şu şekilde açıklıyordu:
“Her bir ayak farklı bir ekip üyesi tarafından hareket ettiriliyordu ve tüm bu mekanizma aquatronik [şişirilmiş hava mahmuzları] ve bir dizi video monitörlü bilgisayarın karmaşık bir birleşimiyle hareket ediyordu. Tüm bu yaratık tonun dörtte üçü ağırlıktaydı!”
Neyse ki, tüm bu zorlu çalışmaların acısı sonuçta ortaya çıkan yaratığın abartılı boyutlarına rağmen inanılmaz gerçekçi görünmesi sayesinde çıkmış oldu. Karakteri Ron gibi Rupert Grint de örümceklerden korkuyordu ve Aragog ile karşılaştığında dehşete düştü. “Rupert araknofobisini yenmek zorunda kaldı,” diye itiraf ediyordu Radcliffe.
“Aragog’un son derece etkileyici olması bu konuda ona biraz yardım etmiş olabilir. ‘Vay canına, bu muhteşem!’ diye düşünmekten gerçekten korkamaz haldeydik.”
[İlginizi çekebilir: Dev Örümcek Aragog Beyaz Perdeye Nasıl Aktarıldı?]
Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 2’nin epilog kısmında; Hogwarts Savaşı’ndan on dokuz yıl sonra, Harry, Ron, Hermione, Ginny ve Draco Platform 9 ¾’te çocuklarını Hogwarts için uğurlarken karşımıza çıkıyor. Bu sahne için oyuncuların yaşlandırılması konusunda yapımcılar ve hatta oyuncuların bazılarının arasında pek çok tartışma oldu. Daniel Radcliffe, 2009’da LA Times’a; “Bence bunu daha yaşlı oyuncularla yaparak bizi sahne dışında bırakmalılar,” demişti. Yapımcılar sonunda karakterleri protez makyaj ile yaşlandırmaya karar verdiğinde, bunu satabilmek çabasıyla biraz aşırıya kaçtılar. Yapımcı David Heyman:
“Rupert üçlü çenesi ve göbeğiyle 75 yaşında gibi görünüyordu, gerçekten ayyaş biri gibi ömrünü geçirmişe benziyordu,” dedi.
Bu nedenle çekimlerden önce makyajda ikinci bir düzenleme gerekti. Heyman’a göre bu ekstra uğraş ve maliyet “tüm farkı yaratan şey” oldu. Makyajlara ufak CG dokunuşları yapılması dışında, aslında bu sahne; gözlerimizin önünde büyüyüp yetişkin olan bir grup genç oyuncunun birlikte oynadığı son sahne olması ile de sona uygun bir sahne oldu. [İlginizi çekebilir: Ölüm Yadigarları’nın Son Bölümü Hakkında Unutmuş Olabileceğiniz 12 Büyüleyici Detay]
Bu pratik efektler içinde sizleri en çok şaşırtan ne oldu? Yorumlarınızı merakla bekliyoruz.