J.K. Rowling, Dumbledore – Grindelwald Aşkını Neden Bu Kadar Yüzeysel Anlattı?
|Fantastik Canavarlar‘ın devam filmlerinde Albus Dumbledore‘un ve Gellert Grindelwald‘un gençliğini de görecek olmamız bizleri oldukça heyecanlandırmıştı. Aklımızda ise bu ikili arasındaki platonik aşkın ne boyutta işleneceği vardı. Fakat öncesinde, Potter serisinde bu duruma nasıl yaklaşılmış ona bir bakalım! MuggleNet yazarı Madison anlatıyor!
Hepimizin de bildiği gibi Harry Potter evrenindeki en güçlü sihir sevgi. Bebek Harry’yi Voldemort’un elinden sadece bir yara iziyle kurtaran da bu sihir oldu. Profesör Quirrell Harry’ye dokunmaya çalıştığında onun ellerini yakan yine sevgiydi. Ayrıca Ölüm Yadigarları’nın sonunda Harry kendisini diğer herkes için feda ettiğinde, bütün arkadaşlarına kalkan olan ve onları koruyan da sevginin gücüydü.
İşte tam da bunun gibi sebeplerden ötürü Esrar Dairesi bile sevginin sihirler üzerindeki derin etkisinin boyutunu anlayamıyor. Seri boyunca da J.K. Rowling bizlere sevginin büyüler üzerindeki bu etkisini içlerinde sevgi olan birkaç farklı ilişki çerçevesinden aktardı.
Potter serisi boyunca birkaç farklı romantik ilişkinin başlayışına ve bitişine şahit olduk ancak bunların hepsi heteroseksüel ilişkilerdi. Rowling ise bu zamana kadar Twitter’da Albus Dumbledore’un arkasında durarak LGBT haklarını savundu, anti-LGBT gruplarla sert şekilde karşı karşıya gelmekten çekinmedi ve Hogwarts’ın LGBT öğrenciler için oldukça güvenli bir yer olduğunu dile getirdi. Ölüm Yadigarları yayınlandıktan sonra Dumbledore’un eşcinsel olduğunu söyleyen Rowling Harry Potter dünyasındaki bilinen ilk LGBT ilişkiyi bizlere sunmuş oldu.
Bazıları Dumbledore’un cinsel yöneliminin tahmin edilebilir olduğunu ve kitaplarda bununla ilgili Dumbledore’un rengarenk dolabı, Rita Skeeter’ın Ölüm Yadigarları’nda Harry ile olan ilişkilerini biraz iğneleyici bir dille tanımlaması gibi ipuçları olduğunu söylüyor ancak bunlar eşcinsel erkeklere karşı olan zararlı yaftalardan başka bir şey değil. Belki Dumbledore’un Gellert Grindelwald ile olan ilişkilerini oldukça yüzeysel bir şekilde anlatması bir ipucu olabilir ancak buradan da platonik bir aşktan daha ötesini çıkarmak pek mümkün değil.
Bir diğer grup da kitapların zaten çok uzun olmasından ve Harry’nin döneminden yıllar öncesinde geçmesinden dolayı Dumbledore ve Grindelwald’un ilişkisine yeterince yer verilemediğini savunuyor. Zaten karakterin derinliği sebebiyle Albus Dumbledore karakterini tam olarak anlamak için satır aralarının dikkatlice okunması gerekiyor. Ama gerçek şu ki Dumbledore ve Grindelwald ilişkisi bir “Prens’in Hikayesi” kadar kitapta detaylı ve uzun bir bölüm gerektirmiyor. Birkaç kelime ve birkaç cümle yeterli olabilirdi. Bu konudan bahsedilmesi için hikaye boyunca birçok fırsat vardı. Aberforth, Muriel Teyze, Elphias Dodge ve hatta Rita Skeeter bile bu konuda bir şeyler söyleyebilirdi. Dumbledore’un kendisi de Kings Cross’ta Grindelwald ile olan ilişkisi hakkında konuşurken daha derine inip konuya bir açıklık getirebilirdi. Sonuçta seri boyunca Albus Dumbledore her zaman sevgi konusunda en ön planda olan karakterken, Lord Voldemort’tan önceki en ünlü kara büyücüyü yenerken aslında eski bir aşkını da yendiğinden bahsetmek gerekmez miydi? Kitaplar uzun olabilir belki ama bu hikaye birkaç kelime daha fazlasını hak etmemiş miydi sizce de?
Sebebi her ne olursa olsun, Dumbledore ve Grindelwald’un ilişkisinden hikaye boyunca bahsedilmemesi Potter serisini maalesef LGBT karakterleri hikayeye katmak konusunda başarısız olan eserler listesine sokuyor. İlişkiden bahsetmek için uygun bir zaman olmayışı ne kadar da LGBT Muggle’ların kendilerine ya da çevrelerine karşı açık olmak için asla uygun bir zaman bulamayışına benziyor, değil mi?
Sürekli heteronormatif ilişkilerle ve hikayelerle dikkat dağıtılırsa LGBT ilişkileri ve tecrübeleri hikayelere eklemek için doğru zaman hiç gelmeyecek. Eğer dünyayı LGBT bireyler için daha güvenli bir yer yapmak istiyorsak toplumumuza bu denli etkisi olan eserlerin yazarları bu tarz ilişkileri okuyucuya sunmak konusunda çekinmemeli. Harry Potter gibi farklı jenerasyonlar tarafından ilgi gören ve takip edilen seriler LGBT karakterlere ve onların ilişkilerine yer verirse, dünya sadece heteroseksüel insanlar için değil herkes için güvenli ve güzel bir yer olur.
Sizler bu konuda ne düşünüyorsunuz? Fantastik Canavarlar filmleriyle Albus Dumbledore‘un gençliğine şahitlik edecek olmamız, Grindelwald ile olan yakın ilişkisini de göreceğimiz anlamına geldiğine göre, gelecek filmlerde bizleri neler bekliyor?
Albus’ın gay olması çok önemli bir konu. Ben Taht Oyunları’nın tüm kitaplarını okumuş ve kendisine ‘fan’ diyebilecek biri olarak, o serideki çok iyi, güçlü ve yetenekli bir savaşçı olan Loras Tyrell’in de gay olmasının çok yerinde olduğunu düşünüyorum. Albus da çağının en büyük sihirbazlarından. İster HP olsun ister Taht Oyunları, bu tip kitaplarda başarılı eşcinsellerin yer alması, insan topluluklarındaki homofobiden tut ataerkil düzene ve feminizme kadar tüm cinsiyetle ilgili konuları yakından ilgilendiren bu alanlardaki tabuları yıkarak, daha ön yargısız bakış açıları aşılayabilecek niteliktedir. Güç, kuvvet, başarı, liderlik gibi özellikler hep bir erkeğe atfedilmiştir. Kadın hep arka plandadır. (Hp’de dahi ana karakter erkektir. Rowling bunu bilinçli olarak yapmıştır mesela. Hermonie’yi ise bunu dengelemek için o kadar mükemmel bir karakter olarak yaratmıştır.) Gücün ve liderliğin erkeklerden gaylere veya kadınlara geçmesi önemli bir nokta. Fantastik canavarlar’da mesela Sihir Bakanı bir kadındı ve Afro-Amerikan’dı. Buna bakarak, Albus-Gellert aşkının işlenebileceğini öngörüyorum. Umarım işlerler. Çünkü güçlü sihirbazların eşcinsel olmasını ve başarı denen şeyin sürekli ağır maskülen erkeklere atfedilmesini istemiyorum. Çiçek Şovalyesi gibi Albus da başarı ve lider bir gay birey olabilmelidir.
Ben bu konuda ne düşünüyorum. Herkes gibi ben de Dumbledore’un şu “politik doğruculuk” şeysi için eşcinsel yapıldığını biliyorum. Rowling’in o zaman için havayı kokladığını da söyleyebiliriz. Bunun samimiyetsizliğine yazıda da dolaylı olarak değinilmiş zaten.
Eşcinselliğe değinmeyeceğim. Herkes kendinden mesuldür. Ancak “sevgi” sözcüğünün anlam menzilini şuursuzca genişletilip cinsellik kavramını içine dahil etmek, beni gerçekten tedirgin ediyor. Çünkü eğer hormon kaynaklı hayvani dürtülerin size duyumsattıklarına “sevgi” demeye başlamışsanız, insanlık medeniyetinin eşcinsellerden daha büyük problemleri var demektir.
Dumbledore, Grindelwald ile iki ay tanış olur ve bir ideoloji paylaşıp onunla vakit geçirmekten hoşlanır. Daha sonra arkadaşını çok sever. Sonrada eşcinsel damgası yer. Özellikle Dumbledore’un eşcinsel olduğunu duyunca el çırpanlar pek anlamayacaktırlar ama bir insanın karşı cinsi ya da hem cinsini çok sevmesi için malum deliklerinde gözü olmasına gerek yoktur. “Biz zaten bunu biliyoruz!” diyorsak o zaman Dumbledore’un bize eş”cinsel” olduğunu düşündüren şeyin ne olduğunu sorgulayalım lütfen.
Eskiden “Kadınlarla erkekler arkadaş olabilir mi?” diye sorulurdu(Şimdi ki durumla ne kadar manidar değil mi?). Benim gibi saflar bu soruya “olabilir” yanıtını verirler. Ama insanları tanıdıkça gördüm ki asıl yanıt “olması gerekir”miş. Çünkü olan ile olması gereken her zaman aynı olmuyor. Rowling bana Harry, Ron ve Hermione ile olabileceğini gösterdi. Bu bağlamda Ron’un Hermione ile evlenmesinden kesinlikle rahatsız değilim ama bu üç arkadaş, ayrı kişilerle evlenmiş olsalardı, Dumbledore’un eşcinsel olmasından daha iyi bir toplumsal mesaj verilebilirmiş.
+1
Kesinlikleee
Yukarıda yazılanlara katılıyor ve karakterlerin mutlaka cinsel tavırlarının ne olduğunun vurgulanması gerekir mi diye sormaktan da kendimi alamıyorum.
Burda bahsedilen cinsellik erotizm hakkında değil. Bir insan birini çekici bulmadan sevemez, hoslanamaz. Salt sevgi, cok yetersiz. Sevgi cok fazla seyi icinde barindarir ve nefret bile bazen sevginin içine girer. Belli ki yaşın cok kucuk ya da umuyorum ki küçüktür -yetiskin bir insanin homofobiden kurtulmasını pek mümkün görmüyorum- o yüzden kurduğun cumlelerdeki homofobiyi eleştirmeyeceğim. Yalnızca eşcinselliği bir takım batil ve gerici dusuncelerin etkisinde degerlendirmemeni umamabilirim. Dumbledore un eşcinselliği bize dusundurten şeyi sorgulamaktansa dumbledore un eşcinselliğinden neden bu kadar rahatsiz olduğunu sorgulamak, cok daha gercekci olacaktir.
Bu tavır daha çok siyasal ve ekonomik kaygılar taşıyarak sergileniyor. Özellikle sinema ve basın yayın sektörünün genel eğilimi ortadayken bundan faydalanmak niçin olmasın. İnsan haklarının sınırlarını nasıl belirlemeliyiz? Yakında pedofili de insan haklarına katılsa şaşmayacağız.
Albus Dumbledore un gay yapılmasına karşı değilim hatta fena fikirde sayılmaz ama burdaki amaç sadece boş ve başarısız mesaj verme çabası.
Bu çok mantıklı olmuş. Çünkü filmde bir eşcinsel var ve bu insanlara saygı mesajını veriyoror. J.K Rowling bu konuda güzel düşünmüş. 🙂
Dumbledore’un ta seri bittikten sonra böyle bir eğiliminin olmasının açıklanışı tamamen İngiliz pop-kültür toplumuna LGBT saçmalığını aşılamaktan başka bir şey değil. Kaldı ki Harry Potter kitapları, cinsellikten, eşcinsellikten, “cinsellik” kelimesinden bile en uzak olabilecek serilerdendir aynı Narnia ve Orta-Dünya gibi. Politik doğruculuk, sosyal adalet savaşçılığının Harry Potter gibi nesillere hitap edebilen bir yapıta zorla dışarıdan tıkıştırılmasına uyuz oluyorum. J. K. Rowling’in zaten Fantastic Beast yapımlarının kalitesinden anlaşılacağı üzre aklının bir karış havada olduğunu görüyoruz ama keşke bunu seriye dışarıdan dışarıdan yansıtıp da bir çocuk -sonradan genç- kitap serisini saçma sapan bulduğum İngiliz sosyal adalet savaşçılığına alet etmeseydi. Serinin masumiyeti de kalmadı.
Albus’un cinsel eğilimini açıklamanın bir gereği yok. Bu kitapda Moody’nin heterosexual olduğunu öğrenmemiz gibi gereksiz bir detay.