Luna Lovegood: Amansız İyimserliğin Tarihçesi
|Luna Lovegood giyim tarzı, seçtiği kelimeler ve inanılmaz cesareti ile Harry Potter dünyasının iz bırakan karakterlerinden biri. Gelin onu Sarah Gailey’in yazdığı bu ayrıntılı incelemeyle daha yakından tanıyalım!
Karamsar olmak oldukça kolaydır, umutlu olduğumuz her an aslında her şeyin boşuna olduğunu fısıldar. Kötümserlik duygusu aklımızı okurcasına bizi en bilgece yollarla ikna eder, bunu zarafetle başarır. Luna Lovegood ise bu tuzağa düşmeyenlerden, çünkü o hiçbir zaman kötümser olmadı.
Luna’ya hayatı boyunca kendisi olmaktan vazgeçmesi söylendi. Çünkü eğer kendisi olursa; yalnız kalacaktı, ayakkabılarını çalacaklardı ve onunla alay edeceklerdi. Hogwarts yılları boyunca ait olduğu Ravenclaw binasının öğrencileri tarafından aptal muamelesi gördü, çünkü olaylara olumlu yönden bakmayı hiç bırakmadı.
Luna Lovegood iyi bir isyan çıkarmak için tam da ihtiyaç duyduğumuz kişi. İnandığı değerler uğruna Dumbledore’un Ordusu’na katıldı. Voldemort’un döndüğüne ve tehlikenin yaklaştığına ilk inananlardandı. Karanlık Lord’a karşı çıkan bir ordunun olması gerektiğine, Voldemort’un yenik düşeceğine inandı. Bu savaşın bir parçası olmayı seçti.
Eğer kötümser olması gereken bir kişi varsa o da Luna. Neden mi?
Yalnızca dokuz yaşındayken annesinin ölümünü gördü. Bu yaş o anın her ayrıntısını hatırlamak için yeterli derecede büyük. Luna, Harry Potter’ın annesinin ölümüyle ilgili hatırladığı ayrıntılardan çok daha fazlasına şahit oldu, eminiz ki yeşil bir ışık ve çığlıklardan fazlasını hatırlıyordur. Her şeyi gördü ve bir anını bile unutabilseydi bu onun için bir rahatlama oldurdu. Fakat Luna’yla ilgili tek bir doğru varsa o da onun asla unutmadığı gerçeğidir. Luna oluruna bırakan biri değil.
Aslına bakarsanız Luna insanlardan uzak duran biri olmalıydı, etrafındaki çoğu kişi de böyle olmasını ister gibiydi. Onun mistik şeylere olan ısrarlı inancı sırtında bir hedef tahtası gibi asılıydı. Çocukken bile asla vazgeçmediği iyimserliği yüzünden ona zorbalık edilmişti. Hayır, Luna’nın iyimserliği yalnızca göremediği şeylere inanmaktan ibaret değil, bundan çok daha fazlası. Luna kendine inanmakta inanılmaz derecede ısrarlı.
Luna hiçbir şeyden haberdar değilmiş gibi davranabilir, elbette ona takılan lakapların farkındaydı. Ayakkabıları ve ona ait eşyalar her sene çalındığında ona zorbalık edildiğinin bilincindeydi. Havalı biri olmadığını biliyordu, insanların ona saygı duymadığını da biliyordu. Fakat tüm bunlara rağmen kendine saygı duymaktan vazgeçmedi. Peki bunu nasıl başarabiliyordu? Popüler inançların çekimine nasıl karşı durabiliyordu? Okul arkadaşları onun aklının bir karış havada olduğunu ve ayaklarının yere basmadığını söylese de onun kökleri yaşıtlarından daha derinlere iniyor.
İnançlarına öyle bağlı biri ki, akranlarının bitmez tükenmez aşağılamalarına karşı sarsılmaz ve inatçı bir tutum izlemekten vazgeçmiyor. Nasıl? Bu sorunun cevabını vermek için kafa patlatabilir ve bir sürü cevap verebiliriz. Belki de yaşadığı trajediyi hala atlatamadı, belki de mistik şeylere kuvvetli bir inançla bağlı, ona rehberlik eden tek ebeveyn olan babasına benziyor. Fakat başka bir ihtimal daha var.
Belki de Luna başkalarının görmeyi reddettiği şeyleri oldukça erken bir yaşta gördüğünden, ölüm ve trajediden bahsediyoruz, belki yalnızlığın babası gibi birini bile mahvetmesine tanık olduğundan dolayı sevginin hayatı devam ettiren büyük bir güç olduğunun farkındadır. Testralleri görebiliyordu, bunun sebebi ise büyük korkuların onun hayatına dokunmuş olmasıydı. Ondan daha şanslı sınıf arkadaşlarının göremediği testraller Luna’nın farklılığının yürüyen bir kanıtı gibiydi.
Luna Lovegood, Hogwarts öğrencilerinin çoğunun rüyalarında bile göremeyeceği derinlikte talihsizlikler yaşamış biri. Buna ragmen ileriye nasıl olumlu bakabilir? Luna karanlıktan korkmuyor, çünkü bizzat ölümün gölgesinde durdu, ve karanlıktan korkmuyor çünkü dünyada karanlıktan daha fazlası olduğuna inanıyor. O bir savaşçı.
İnandığı için budala yaftası yediği sonsuz ihtimaller için savaşıyor. Tükenmez inancı, cesareti, azmi ve yürekliliği onun en büyük destekçileri. Dumbledore’un Ordusu‘na katıldı, Dolores Umbridge elinden işkenceyle cezalandırılacağını bile bile karşı propaganda yayınları dağıttı, Teftiş Mangası’na karşı koydu, Esrar Dairesi’nde savaşanlar arasındaydı ve Sirius’un ölümünü gördü, düşmana yenilen son kişilerden biriydi. Savaştığı yerlerden biri de Astronomi Kulesi’ydi, burada da Dumbledore’un ölümüne şahit oldu. Daha fazla ölüm, daha fazla acı ama bunlar Luna’yı durdurmuyor. O savaşmaya devam ediyor.
Hogwarts’taki altıncı yılında düşman bir yönetimin burnunun dibinde direnişi tekrar diriltti. Yönetim eninde sonunda bu durumdan haberdar oldu ama Luna bedelini ödese bile, durmadı. Ölüm Yiyenler tarafından kaçırıldı, onunla birlikte olan tutsaklara yapılan ağır işkenceye şahit oldu, onlara korku ve acı içinde de olsa yaşamaya devam etmek için güç verdi ve umut ışığı oldu. Sonunda kurtulduğunda yaşadığı terör ona yettiği için savaşın sonuna dek güvenli bir yerde saklanmak için her türlü haklı sebebi olmasına karşın Luna vazgeçmedi. Karanlığın ruhunu yutmasına, korku içinde yaşamaya karşı çıktı. Altın Üçlü son savaş için Hogwarts’a döndüğünde Neville Luna’ya karanlığa karşı nihai savaşın başlladığına dair işareti yolladı. Ve tahmin edin Luna ne yaptı? Bir an bile tereddüt etmeden savaşa katıldı. Tam anlamıyla dişiyle tırnağıyla bu direnişe katıldı. Bir sadist ve işkenceci olan Bellatrix Lestrange çoğu cadı ve büyücüyü korkutmasıyla tanınıyor, fakat Luna onun karşısında bile korkusuzdu. Ginny, Hermione ve Ron’un yanında cesurca, sarsılmaz bir inançla savaştı.
Luna savaşıyor çünkü savaşmaya değer şeyler olduğuna inanıyor, çünkü bundan daha kötü durumlardan sağ çıktı, çünkü herkes ona yapamazsın dedi, çünkü onu aşağı çekmek isteyenlerin sözlerine inanmıyor.
Luna Lovegood iyimserlikten yüzlerce kez vazgeçebilirdi, ve birçok insana göre de vazgeçmeliydi. Kaybı, hüznü, acıyı ve yalnızlığı deneyimledi. Ölümün haber vermeden geldiği anlara şahit oldu, insanların birbirini öldürdüğünü gördü. Çığlıklar duydu, üzerine kan bulaştı. Savaşın getirdiklerini ilk elden tecrübe etti, teslim olmayı reddetti.
Luna Lovegood kötümser olmak için binlerce sebebe sahip.
Görüyor, biliyor. Hüznünü saklamıyor, insanlara ona acı veren kaybı anlatmaktan çekinmiyor. Fakat asla umut etmekten ve meraklı olmaktan vazgeçmiyor, hislerini baskılamayı reddediyor. Gözleri her zaman açık ve yumruğu tiranlığa karşı hep havada, çünkü dünyada gölgeler içinde yatandan daha fazlası olduğunu biliyor. Keşfedilecek ne kaldıysa, Luna bunun için savaşmaya hep devam edecek. Luna Lovegood umut etmekten asla vazgeçmeyecek.
Kaynak: tor.com
O resimlerde sürekli yaptığı İlluminati işareti ?
Ah Luna tek kelimeyle HARİKA bir karakter.
Şimdiye kadar yayınladığınız makaleler arasında en iyilerden biriydi.
Bence Luna’nın en güzel tarafı çok doğal olması. Farklı bir karakter. Ama onu çok seviyorum ?
Luna karakteri kendi farklılıklarıyla zaten başlı başına sıradışı bir Karakter Yani filmde Hermione dahil çoğu kişi onu alaya alırken o hep Sakinliğini korumuş en zor zamanlarda başta Harry olmak üzere seride cogu kişinin en büyük destekçisi olmuştur bu olağanüstü karakteri kim sevmez ki? Luna candır yaa
Seride en değer verdiğim karakterlerden biri Luna.Çok teşekkürler bu yazı harika olmuş.
luna tam bir rol model HARİKA
Çok harika bi kişiliğe sahip luna. Kim annesinin ölümünü kendi gözleri ile görüp bu kadar iyi dayanır ki… Kim o kadar alay edilmesine rağmen dimdik ayakta durabilir ki. Gerçekten çok güçlü. Kesinlikle seride en sevdiğim karakterlerden biri de luna
Keşke Molly’nin Bellatrix’i öldürmesi gibi Luna da Hogwarts Savaşı’nda önemli bir Ölüm Yiyen’i öldürseydi