Ron Weasley: Gerçek Kusursuzluğun Mütevazı Kahramanlığı

Ron Weasley: Gerçek Kusursuzluğun Mütevazı Kahramanlığı

Ron Weasley’nin göz ardı edilen sessiz kahramanlığını ve içsel gücünü keşfetmeye var mısınız?

“Ne olursa olsun seninleyiz.”
Ron Weasley, Ölüm Yadigârları

Hikâyelerin içinde hep en parlak olanlara bakarız. Kahramanlara, mucizelere, karanlıktan çıkanlara. Ama bazen en sessiz duran karakter, en çok şeyi söyler bize. Ron Weasley, sihrin, savaşın ve seçilmişliğin ortasında sıradanlığıyla parlayan bir çocuktu. Ne bir yara izi taşıyordu alnında, ne de kimliğini kanıtlamak zorunda kalıyordu. Sevgiyle büyümüş, kalabalık ama sıcak bir evin içinde çocuk kalabilmiş biriydi. Tam da bu yüzden göze çarpmadı hiç ama belki de ideal karakter oydu.

Harry Potter bir yükün altında yürüyordu; adı kaderle örülmüştü. Hermione Granger her adımda kendini ispat etmeye çalışan bir dâhiydi çünkü ona “bulanık” olduğu söylenmişti. Ama Ron? O sadece oradaydı. Arkadaşlıkla, şakalarıyla, zaman zaman kıskançlıklarıyla, ama hep sadakatiyle… Belki de onun gücü, hiçbir zaman “güçlü olma” ihtiyacında olmamasındaydı.

Ron seçilmiş biri değildi, dışlanmış biri de değildi. O, bir şeyleri “kanıtlamak” zorunda olmayan tek ana karakterdi. Ve işte bu yüzden sevgisi, dostluğu, bağlılığı en saf olan da oydu. Hermione’nin Ron’u, Harry’nin Ginny’yi seçmesi bu yüzden tam da yerli yerine oturuyor. Travmanın içinden geçen insanlar, yanında denge arıyor. Güç değil, gösteriş değil. Sakinlik, samimiyet, güven. Bunu en güzel haliyle Ron temsil ediyor. Ve elbette ailesi…

Ron’un kendisi belki de Harry ve Hermione için bir orta noktaydı

Ronald Weasley

Harry, ailesizliğin, sevilmemenin, dışlanmanın içinden gelen biri. Hep bir ait olamama duygusu taşıyor. Ron’un ailesi ona bir ev, bir sofra, bir yılbaşı kazandırdı. Harry’nin vaftiz babası Sirius Black ile Weasley ailesi ona bir ailenin ferdi olma imkânı tanıdı. Hermione ise hep “fazla iyi” olmak zorundaydı. Muggle doğumlu olduğu için, en az üç kat çalışmalıydı. Zekâsı bile onun için bir sığınaktı. Ama Ron’un o tasasızlığı, esprileri, “kusurlu ama gerçek” hâli Hermione’ye insan olmanın neşesini sundu. Savaşçı bir kalbe yumuşak bir sığınak verdi. Harry’ye ise bir kardeşle büyümenin güvenliğini bahşetti. Belki Ron sayesinde Hermione yapayalnız bir dahi olmaktan Harry ise bir kahraman olmaktan kurtuldu. Çünkü buna gerek de yoktu. Ron sadece kendisi olarak bunun bir kanıtıydı.

Serinin ilk kitabında Draco Malfoy, Hermione’yi Muggle doğumlu olduğu için aşağıladığında Ron onu korumak için büyü yaptı ama büyü ters tepti. Ron bu yüzden saatlerce sümüklü böcek kustu. Son kitapta ise Ron, Harry ve Hermione’yi terk etti ama ardından pişmanlıkla ve yok edilmiş bir hortkulukla geri döndü. Ron baştan sona hata yapmanın, telafi etmenin ve çoğu zaman beceriksiz de olsa iyi niyetin bir göstergesiydi. Ron hata yapma lüksüydü.

Büyücü ailenin büyücü oğlu

Ron Weasley Mütevazı Kahramanlığı

Ron tamamı büyücü olan bir aileden geliyordu. Anne ve babası, kardeşleri ve hatta evinin her köşesi büyücülük dünyasının izleriyle doluydu. Hogwarts’a başlamadan önce Ron nasıl bir yere gideceğini ve orada nelerle karşılaşacağını biliyordu. Ama Hermione bunların hepsini kitaplardan öğrenmek zorunda kalmıştı.

Hermione dışarıdan bakıldığında sağlıklı bir ailede büyümüştü. Anne babası onu seviyordu, ilgileniyordu. Ama onların dünyası diş hekimliğiyle sınırlıyken, Hermione bambaşka bir evrende, büyücülükte yaşamaya başladı. Zaten o iki dünya arasında kalmış bir çocuktu.

Muggle dünyasında “tuhaf”tı, büyücülük dünyasında ise “bulanık.” Okulda arkadaş bulmakta zorlandı, dışlandı, alay edildi. Aile dostları yoktu, paylaşacak gelenekleri ya da hikâyeleri yoktu. Hatta bir cadı olduğu için ailesinin aklından kendisini silmek zorunda bile kaldı. Harry’ye gelince her ne kadar Hogwarts’a gelmeden dahi adı koridorlarda da fısıldansa tamamen uzak olduğu bir evrende, kendi adına yazılmış hikâyesini yaşamak zorundaydı.

Ron kendisi olabilmeyi kitap boyunca başarabilecekti. Harry ile birlikte Hogwarts’a uçan arabayı kaçırdığında, Arthur Weasley onu azarlamak yerine hayranlıkla, “Bu arabanın uçabileceğini nasıl çözdünüz?” diye sordu önce. Molly Weasley ise öfkeliydi; ama öfkesinin içinde endişe, içinde sevgi vardı. Yine de Ron evden kovulmadı, hor görülmedi. Bu olay gibi Üçbüyücü Turnuvası sırasında Harry’ye güvenmemesi de bir hataydı—ama sonra utandı, özür diledi, affedildi. Ailesi onu daima hatasıyla sevdi. Çünkü Weasley olmak kusurların bile aile sıcaklığında yumuşadığı bir şeydi. Hatta Hermione’ye olan duygularını bile yıllarca gizleyip, tuhaf şakaların, kıskanç çıkışların ardına sakladı. Olgunlaşması zamana yayıldı. Oysa çoğu kurgu karakter ani dönüşümler yaşar, Ron ise ağır ağır büyüdü. Gerçek insanlar gibi.

Ron Weasley Golden Trio

Evet, kardeş kıskançlıkları ya da başarısızlık korkuları gibi daha normal adlandırılabilecek pek çok kusura sahipti. Ama diğer karakterlerden bu yönüyle ayrılıyordu, üstünde aslında kimsenin de yaşamaması gereken büyük büyüme sancıları yoktu. Voldemort tarafından öldürülme korkusu gibi ya da ailesi tarafından unutulmak zorunda olmak gibi.

Ron Weasley, büyücülük dünyasının elit kesimlerinden biri değildi. Ailesinin maddi durumu her zaman sıkıntılıydı. Eski kıyafetler, yetersiz malzemeler ve sürekli bir para sıkıntısı… Bunlar Ron’un hayatının ayrılmaz bir parçasıydı. Ancak Ron bu eksiklikleri hiç de dramatize etmedi. Onun için para ya da prestij, arkadaşlık ve aile sevgisinin yanında hiçbir şeydi. Fakirlik ona sadece dünyayı daha sade ve gerçekçi görme imkânı sundu. Ron’un bu fakirlikten etkilenmemesi aslında onun içindeki derin kabullenme ve güçlü aile bağlarından kaynaklanıyordu. Ron’un bazen bileğine göre giydiği eski kıyafetler ya da pek yeni olmayan ailesinin evindeki dağınıklık, onun için sadece birer detaydı.

Ron’un Tamlığı, Düalist Yapıyı Dengeleyen Karakter: Birbirinin Eksik Parçaları

Ron Weasley Azkaban Tutsağı

Üçü bir araya geldiğinde sadece arkadaş olmadılar: birbirlerinin eksik parçaları oldular. Hermione bilgisiyle güvenlik duvarı kurdu; hep en doğrusunu bilen ama duygularını saklayan biriydi. Ron sadakatiyle bu soğukluğu ısıttı; esprileri, sabrı ve kalpten gelen sevgisi, grubun yumuşak karnıydı. Harry ise farkında olmadan hepsinin merkezine yerleşti. Yalnızlığı, onların etrafında kendilerini anlamalarına sebep oldu.

Harry’nin geçmişinde aile yoktu ama Ron’un ailesi onu kucakladı. Hermione çoğu zaman dışlanmış hissediyordu; ama Ron ve Harry sayesinde kendini ait hissetti. Ron ise çoğu zaman gölgede kalıyordu; ama bu arkadaşlık sayesinde birilerinin gözünde “sadece bir kardeş değil, kendisi olabildi.” Ron’un en öne çıkan özelliği ailesi olmasına rağmen Harry ve Hermione’yle de bir aile olabildi, sevgiyi çoğaltmayı ve taşımayı bildi.

Ron, Harry ve Hermione’nin eksikliklerinin tam tersi bir dengeyi sunuyor. O, her iki karakterin aksine, doğal olarak tam ve bütün bir karakter… Ron her iki karakterin – Harry’nin kaybolmuş kimliğinin ve Hermione’nin duygusal bağ eksikliğinin – ortasında duruyordu.

Harry’nin ve Hermione’nin Travmalarının Gerekliliği: Zorluklar İnsanları Nasıl Şekillendirir?

Altın Üçlü Harry Ron ve Hermione

Harry başından itibaren büyük sorumluluklar taşıyarak büyüdü, bu da ona hayatının her alanında sürekli bir “kanıtlama” çabası getirdi. Bu Harry’nin doğrudan yaşadığı travmanın onu bir kahraman yapmadığı gerçeğini de sorguluyor. Belki de Harry, eğer daha dengeli bir şekilde büyüseydi, içsel gücünü ve liderlik kapasitesini aynı şekilde geliştirebilir miydi?

Hermione’nin içsel çatışmalarının ve aidiyet arayışının onu daha güçlü ve yetenekli kıldığını söyleyebiliriz. Ancak, eğer o da Ron gibi daha huzurlu bir ortamda büyüseydi, belki de o kadar yüksek bir başarı ve mükemmeliyetçi tavır sergilemek zorunda kalmazdı.

Travmaların insana kattığı güç yadsınamaz. Hem Harry hem de Hermione, yaşadıkları zorluklar ve travmalar sayesinde daha güçlü karakterler oldular. Ancak bu, zor bir hayatın otomatik olarak herkese daha güçlü, daha dirençli ve daha başarılı bir insan olma garantisi verdiği anlamına gelir mi? Ki önümüzde Tom Riddle gibi bir örnek de durmuyor mu serinin başından sonuna kadar? Tüm bu kesişmelerden Ron’u, ailesini, sevgisini çıkardığımızda geriye belki bir Draco Malfoy ya da Kim Olduğunu Bilirsin Sen kalmaz mı?

Her ne kadar Rowling bizi büyüttüğü dünyayı zaman zaman evirip çevirse de Harry’nin Ginny Weasley ile Hermione’nin de Ron ile evlenmesinin bir sebebi vardı. Ve bu sebep onları daha insan, daha kardeş ve eş yapabildi. Bu noktada, Harry, Hermione ve Ron’un hikayeleri aslında bize birden çok şey öğretiyor. Ama sanırım bunların başında gücü, hırstan ya da zekadan değil sevgiden alma yatıyor.

İlginizi Çekebilir: Ron Weasley Hakkında Bilmiyor Olabileceğiniz 8 İlginç Gerçek

Peki siz ne düşünüyorsunuz Ron Weasley’e hiç bu açılardan bakmış mıydınız? Aşağıdaki yorumlarda veya foruma uğrayıp aklınızdan geçenleri yazabilirsiniz.

Uygar Özdemir


Kitap hakkındaki düşüncelerinizi yorumlarda paylaşabilir, daha fazlası için bizleri Google News’ten takip edebilirsiniz.

Forumdan Cevaplar!

2 Yorum

Bir Yorum Ekle

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir