Harry Potter ve Kızıl Pelerin #1: Karanlığın Şafağı
|* * *
HİKAYEYİ OKUMADAN ÖNCE TANITIM YAZISINA GÖZ ATIN!
* * *
Londra’da Westminster’da Tothill Caddesinden doğuya doğru birkaç kilometre ilerlediğinizde sol tarafınızdaki onlarca modern yüksek yapının arasında kendini fark ettiren beyaz bina Sanctuary House olarak bilinir. Beş katlı olan bu yapının ilk iki katındaki tüm pencere pervazları renkli mevsim çiçekleri ile doludur. Eğer ilkbaharın ilk günlerinde sokağı dolduran bu cazip kokulara direnmeyi başarıp sola dönerseniz (ki bu şiddetle tavsiye edilir), kendinizi kızıl tuğlalarla örülü dört kartlı şirin binalarla dolu bir sokakta, yani Dean Farrar’da bulmanız kaçınılmazdır. Sokak dar olmasına dardır ama dümdüz ilerlediğinizde genişler; ikiye ayrılıp sizleri ya sol tarafta daha işlek görünen Victoria Street’e, ya da sağınızdaki Dacre Street’e götürür. Yolun sağından yürüyorsanız dökme demir çitlere dayanmış bisikletleri görmeniz (ve hatta bunlara çarpmanız) muhtemeldir. Çünkü Dacre ve Dean Farrar’ın kesiştiği yol ağzında Westminster’li pek çok çocuğun ilk bisikletini aldığı Speedo Bikes yükselir. Önü daima ana baba günüdür bu dükkanın. Sırtını da 19. Yüzyılda inşa edilmiş olan tarihi Queen Annes Chambers’a dayamıştır. Ancak Queen Annes Chambers’a elinizi kolunuzu sallaya sallaya girmeniz neredeyse imkânsızdır; çünkü beyaz mermere oyulmuş ufak heykellerle sarılı kemerin girişinde, tam da antrenin olması gereken yere sarıya boyanmış bir duvar örülmüştür. Üzerinde de şu yazılıdır: “Dikkat, inşaat alanı!”
Dean Farrar Street sakinleri yıllardır bu eski binanın yıkılarak lüks bir otele çevrilmesini beklemiş, bu kutlu olay bir türlü gerçekleşmeyince emlak fiyatlarının artıp evlerinin (daha da) değerlenmesini ummayı bırakmıştır. Dahası, ne zaman birileri bu binaya uzadı uzadıya bakmaya niyetlense, ani bir şekilde feci önem taşıyan bir işi çıkmış ve genelde koşar adımlarla Victoria Street’teki otobüs duraklarına doğru uzaklaşmıştır.
2 Mayıs 1998 günü sabaha karşı Dean Farrar son birkaç aydır olduğu gibi yoğun bir sisin altındaydı. Karanlık şafağa dönerken bu yoğun sis dağılmaya ve binaların duvarlarında asılı siyah demir sokak lambaları pırıl pırıl parlamaya başlamıştı. Sis dağıldığında Queen Annes Chambers’ın pencereleri aralandı ve birkaç baykuş büyük bir hızla uçarak koyu kızıl gökyüzünde kayboldu. Onları başkaları da takip etti. Dikkatlice bakan birkaç gözün bu baykuşların ayaklarına bağlı ufak kağıt parçaları olduğunu görmemesi şaşırtıcı olurdu.
O sabah Dean Farrar’daki hareketlilik bununla da sınırlı kalmadı. Güneş doğduğunda işlerine gitmek için erken saatte evlerinden çıkan sokak sakinleri fark etmese de, sarı duvarın önünde bazı siluetler beliriyor, şak sesiyle yok oluyor, ardından yenileri geliyor ve bir süre sonra onlar da gözden kayboluyordu.
Aşağı yukarı 15 yıldır Queen Annes Chambers’ın karşı sağ çaprazındaki on numaralı binanın dördüncü katında yaşamakta olan Randall Perkins o sabah gözlerini açtığında çok uzun süreden sonra ilk defa keyifli ve dinlenmiş olduğunu fark etti. Bunun en önemli sebeplerinden biri hemen solundaki penceredeki manzaradan açık seçik anlaşılabileceği gibi Londra’yı aylardır sarmış olan yoğun sisin yerini parlak ve güneşli bir havaya bırakmış olmasıydı. Whitehall merkez caddedeki şarküteri, konfeksiyoncu ve hatta kalan hemen hemen herkes tarafından şu suratsız dondurmacı olarak bilinen Perkins için bu durum çok iyiydi tabi. Bir süredir özenle üretip spesiyalitesi olarak sunduğu ahududulu dondurmanın satışlarının beklediği patlamayı yapamamış olmasından dolayı endişe duyuyordu çünkü.
Banyosunu yapıp ayna karşısında ince bir makasla pos bıyığını düzeltirken bu sıra dışı keyifli hali devam etti. Hatta televizyon karşısında kahvaltısını ederken de. Gazetesini okurken göz ucuyla takip ettiği haber bülteninde garip giyimli, coşkulu bir kalabalığın kutlama adı altında sokak ortasında taşkınlık yaptığına ve sivil meskende havai fişeklerin atıldığına dair bir şeyler duydu. İş kıyafetlerini üzerine geçirirken giyinme odasının St. James Park’a dönük penceresinden baktı ve o gün ikinci defa sıra dışı bir şeyi fark etti; dışarıda tam bir baykuş panayırı sahneleniyordu. Boz, beyaz, kahverengi, tür tür ve renk renk baykuş havada uçuşuyordu. Sokaktaki binaların pencere pervazları şimdiden baykuş pisliğiyle dolmuştu bile. Dean Farrar’ın göbeğinde öyle yoğun bir hava trafiği vardı ki baykuşlardan ikisi kafa kafaya çarpıştı ve birinin ayağına bağlı olan kâğıt parçası kopan tüyler arasından gökyüzüne fırladı. Baykuş, kanatlarını hızla çırparak yükseldi ve gagasıyla kâğıdı kaptıktan sonra çarpıştığı hasmına kızgın bir bakış fırlattı. Ya da en azından Perkins’e öyle yapmış gibi geldi. Hemen ardından iki kuş olayı uzatmadan farklı yönlere doğru uçtular.
Perkins bu alışılmadık hareketliliği bir süre izledikten sonra saatine baktı, geç kalmakta olduğunu fark edince de hızla giyinip, kapıyı kilitleyerek kendini sokağa attı. Günün üçüncü sıra dışı olayı da dışarıda Victoria Street’e doğru yürürken yaşandı.
Normal şartlar altında bu sokakta yürürken birbirinden ilginç insanlara (ve atlı polislere) rastlamış olan Randall Perkins, babet ayakkabılarının üzerine siyah tayt ve gömlek, belinde şişme ördek ve sırtında pelerinle yanından geçen bir adamı fark etti. Ancak bu görüntü kadar adamın peşinden ellerinde deli gömleğiyle koşturan mavi önlüklü doktor veya hasta bakıcı olmamasına şaşırdı. Tekrar önüne dönüp yürümeye başladığında bu defa şakakları kırlaşmış, kafasına şapka yerine buzdolabı poşeti geçirmiş olan biri Speedo Bikes’in bulunduğu köşeyi döndü. Aynı adam elinde ağaç dalına benzeyen bir şey tutuyordu ki Perkins’in bakışlarını fark ettiğinde dalı hızlıca ceketinin cebine sokmaya çalışırken ucunun yanmasına ve ceketin alev almasına sebep oldu. Alevler ancak ceketin sahibi üzerinde bir süre tepindikten sonra söndü.
Perkins ana caddeye ulaşıp otobüs durağına sırtını dayadığında saatine baktı ve bu defa da ister istemez arkasındaki iki yabancının konuşmalarına kulak misafiri oldu.
“… Duyduğuma göre işaretlenemez olmasına rağmen şatonun savunması delinince uçaktaki bazı yolcular patlamaları görmüş.”
“Uçak da ne?”
“Muggle’ların sihir kullanmadan toplu şekilde seyahat etmek için kullandıkları bir tür uçan otobüs.”
“Vay canına! Muggle’ların uçan bir eşyası mı var? Peki, süpürgeden farkı nedir? Ejder nefesinden hızlı mı?”
Perkins ejderlerden ve muggle’lardan bahseden esrarlı şahıslara bakmak için arkasını döndüğünde sıradan bir Londralı vardı karşısında. Sıradan Londralının konuştuğu adam ise şapkasının ortasına sanki televizyon yayınını daha iyi alabilmek istermiş gibi antene benzeyen bir tel batırmıştı. Ayaklarında banyo terliği vardı, elinde de renkli küçük bir plaj şemsiyesi tutuyordu, ancak sapından değil ucundan.
Perkins artık dayanamayarak aklındaki soruyu sormak zorunda kaldı; “Affedersiniz kabalık etmek istemem ama bugün burada maskeli balo gibi bir etkinlik mi var?”
Patlamalardan bahseden adam kızgınlıkla diğerine dönerek söylendi; ”Milburn sana şu şemsiyeyi sapından tutmanı kaç defa söyleyeceğim? Ayrıca kafandaki şu aptal şeyi de çıkar! Dikkat çekiyorsun!” Ardından Perkins’e döndü ve geçiştirir gibi “Evet efendim,” dedi. “Ama sizi davet etmesek darılmazsınız herhalde; iyi günler.” Bozum olmuş Perkins’i orada bırakıp hızlı hızlı yürüyerek uzaklaştılar. Bu sırada Milburn bir yandan kafasındaki teli çekiştirip dururken aralarında hararetli bir şekilde tartışıyorlardı.
Randall Perkins artık bu sabah aslında henüz uyanmamış olduğundan ve tüm bu baykuşlarla garip görünümlü insanların, yanan ceketin ve şapkadaki antenin gerçekçi bir rüyanın parçası olduğundan kuşkulanmaya başlamıştı. O sırada bu kanısını güçlendiren bir şey daha oldu.
Birkaç adım ötede her nasılsa on beş yıldır aynı noktadan otobüse binmesine rağmen bugüne dek fark etmediği, ya da gerçekten düne kadar orada olmayan bir Gazetelik vardı. Kafasının içinde aslında bu gazeteliği her gün gördüğü ama her nasılsa gazete almak istediği günlerde dahi gidip para atıp bir tane satın almanın aklına gelmediği fikri uyandı. Aslında tüm bunlardan daha ilginci en öndeki gazetenin ilk sayfasıydı. Yaklaştığında ilk sayfadaki resimlerin durmaksızın hareket ettiği bariz bir şekilde anlaşılıyordu.
Satılan gazetenin adı “Gelecek Postası”ydı. Fiyatı da 5 Knut’tu. Randall Perkins böyle bir gazeteyi hiç okumadığı gibi Knut diye bir para birimi olduğunu da duymamıştı. Etrafına şaşkınlıkla bakıp hala Londra’da olduğundan emin olmaya çalıştı. Sonra da eğilip ilk sayfadaki haberleri okumaya başladı. Otobüsü ve istediği kadar satmayan ahududulu dondurmayı tamamen unutmuştu artık.
Manşet şuydu:
“KARANLIK LORD’UN DÜŞÜŞÜ! SEÇİLMİŞ KİŞİ BİR KEZ DAHA BAŞARDI!
Karanlık Lord’un iki yıl önce yüzünü sihir Bakanlığının bağrında göstermesinin ardından kapalı kapılar ardında sürmekte olan soğuk savaş dün gece geç saatlerde tarihe İkinci Büyücüler Savaşı olarak geçen olayla sonlandı. Savaş muhabirimiz Adkins Sapperton’un verdiği bilgiye göre bu sabah itibariyle Kim Olduğunu Bilirsin Sen ve kendini Ölüm Yiyen olarak tanıtan, Karanlık Lord’un ilk yükselişinde ve ikinci kez ortaya çıkışında pek çok affedilmez suç işleyen büyücü çetesi dağıtıldı, öldürüldü ve esir alındı. Benzer şekilde Karanlık Lord’a karşı direnişin sembolü haline gelen Zümrüdüanka Yoldaşlığı üyelerinden de pek çok kaybın yaşandığı bilgisi bizlere aktarılıyor. [Kaybolan, yaralanan ve öldürülenlerin şu ana dek bize ulaşan listesi Sayfa 3’te]
Sapperton ayrıca Karanlık Lord’un ölümünün bizzat Harry Potter’ın elinden olduğu bilgisini de bize aktarmıştır. Görgü tanıklarından alınan bilgiye göre, Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu’nun geniş avlusunda gerçekleşen düelloda, Kim olduğunu Bilirsin Sen’in asasından çıkan öldüren lanet, Potter’ın silahsızlandırma büyüsüyle karşılaşınca geri teperek sahibinin sonunu getirmiştir.
Savaşa reşit olan Hogwarts öğrencilerinin yanında, Devlerin, yasak ormanda yaşayan akromantulaların, at adamların, kurt adamların, ruh emicilerin, hatta ev cinlerinin de karıştığı biliniyor. [2. Büyücüler Savaşı’nda devler neden yine Karanlık Lord’u destekledi? Cincüceler neden tarafsız kaldı? At adamlar neden olaya sonradan müdahil oldu? Evcinleri ne oldu da şömine temizliğini ve fırında salça soslu tavuk yapmayı bırakıp Karanlık Lord’a karşı savaşmaya karar verdi? Merhum Bathilda Bagshot’tan sonra bilinen en büyük İkinci Büyücü tarihçisi Barry Egerton’un ilgili makalesi Sayfa 5’te)
[Gelecek Postası Karanlık Lord’dan ne konuda baskı gördü, bildiklerini ve düşündüklerini neden yazamadı, Sayfa 10’da]
[Ludo Bagman’ın bunca olaya rağmen yarın oynanacağı konusunda inancını kaybetmediği Puddlemere United – Chudley Cannons Lig Kupası Quidditch maçı için bahis önerileri ve en cezbedici oranlar, sayfa 25’te]
Bu esrarengiz haberin hemen altında dağınık saçlı, yeni yetme, gözlüklü, yorgun görünüşlü bir oğlanın resmi vardı. Oğlan birkaç saniyede bir, nedense değersiz görünüşlü bir ağaç dalını tuttuğu sağ elinin tersiyle alnındaki kurumları siliyor, yanına gelenlerin tebriklerini kabul ediyordu. (Perkins arka planda yerde halat gibi kıvrılmış duran şeyin kafası kesilmiş bir yılan olmadığını umdu ve fena halde yanıldı.) Yeni yetme oğlanın fotoğraftan uzaklaşıp arkasında ona doğru gelen kızıl saçlı güzelce bir kıza sarıldığını, sonra geri döndüğünü fark etti ve aklı karışmış bir şekilde gözlerini kırpıştırdı.
Manşetin hemen yanında bir başka haber:
“KEHANET GERÇEKLEŞTİ!
Yıllarca büyücü dünyasında dolaşan söylentilerin doğruluğu ortaya çıktı diyor Adkins Sapperton. Karanlık Lord ile Harry Potter için gerçekten bir kehanette bulunulduğu, bu kehanetin de Harry Potter’ın Karanlık Lord’un ölümüne sebep olmasıyla gerçekleştiği artık kesin. [Ünlü görücü Cassandra’nın bilinen kehanetleri ve Quidditch Dünya Kupası tahminleri, sayfa 15’te]
ÖLÜM YİYENLER YENİDEN AZKABAN’DA!
Karanlık Lord’un dönüşüyle tekrar hizmetine giren ölüm yiyenlerin bir kısmı savaş esnasında öldürülürken, bir kısmı esir alındı. Bazılarının ise nerede olduğu bilinmiyor.
Alecta Carrow ve melun kardeşi Amycus, Antonin Dolohov, Avery Snr, Crabbe Snr, Goyle snr, Jugson, Selwyn, Rabastan Lestrange, Thorfinn Rowle, Travers, Walden Macnair, Corban Yaxley, Augustus Rockwood, Mulciber isimli ölüm yiyenler savaşın sonunda tutuklanarak Azkaban’a gönderildi. Bizzat müdahil olmasa da Ölüm Yiyenlere kötücül faaliyetlerinde eşlik eden ve tiksindirici lanetini pek çok büyücüye bulaştıran kurt adam Fenrir Greyback de aynı kaderi paylaşmak üzere Azkaban’a gönderildi.
Uluslararası Büyücüler Konfederasyonu üyesi, Baş Sihirbaz Albus Dumbledore’un ölümünden sorumlu olduğu düşünülen eski Hogwarts Müdürü Severus Snape’in aslen Yoldaşlık için çalışmakta olduğu ve bizzat Karanlık Lord tarafından öldürüldüğü öğrenildi. Şöhretli Seherbazlar Alice ve Frank Longbottom’un Cruciatus lanetiyle akli dengesini kaybetmesine sebebiyet veren Bellatrix Lestrange’in savaş esnasında öldürüldüğü; yıllar önce Sirius Black tarafından katledildiği düşünülen Peter Pettigrew’ün aslen bir ölüm yiyen olduğu ve bir süre önce intihar ettiği anlaşıldı. Regulus Black adıyla bilinen ölüm yiyenin ise Karanlık Lord’a ihanet ederek taraf değiştirdiği bildirilirken, şu anda kayıp olduğu, ancak kuvvetle muhtemel onun da öldürülmüş olduğu sanılıyor.
Sapperton’un verdiği bilgiye göre savaş biter bitmez tutuklanan Pius Thicknesse ve Stanley Shunpike ilk sorgularında geçmiş marifetlerini ölüm yiyenlerin yaptığı Imperius lanetine bağladılar, Kim Olduğunu Bilirsin Sen’in ölümü ve yandaşlarının tutuklanmasıyla üzerilerindeki lanetin kalktığını iddia ettiler. Bakanlık Sözcü büyücüsü bu kişilerin kaderlerinin geniş çaplı bir soruşturma ile belirleneceğini söyledi. Lucius ve Narcissa Malfoy’un ise Karanlık Lord’un düşüşünde anahtar rol oynadıkları iddiaları sebebiyle şimdilik gözetim altında tutulduğu öğrenildi. Kaçak ölüm yiyenlerin intikam almak istemesi ihtimaline karşılık şu anda bizzat tecrübeli bir Seherbaz ekibi tarafından korunurken, mahkemeye çıkıp yargılanmayı bekliyorlar.
Rodolphus Lestrange ve Nott isimli Ölüm Yiyenlerin Hogwarts savaşının ardından kaçarak Yasak Orman’a gizlendikleri sanılıyor. Seherbazlar okul arazisinin bekçisi Rubeus Hagrid’in de desteğiyle yoğun bir şekilde kaçak ölüm yiyenleri arıyor.
[Ölüm Yiyenlerin tırnak yediren feci marifetleri, Sayfa 17’de]
Randall Perkins bu haberin altında Lestrange ve Nott olduğunu düşündüğü iki kişinin fotoğrafını gördü. Perkins’in gözünü onlara diktiğini fark eden Lestrange tehdit edici bir şekilde tısladı, Nott ise kafasını çevirip yere tükürdü.
Korku ve tiksintiyle irkilen Perkins, Pius Thicknesse’nin Sihir bakanlığından alınarak Kingsley Shacklebolt’un geçici bakan tayin edildiğini ilan eden haberi, yaralıların St Mungo’ya nakledildiğini yazan başka bir haberin üzerinde göz ucuyla gördü. Ancak tam o anda arkasından biri “Unuttur” diye fısıldadı. Perkins neredeyse son on dakikadır başına gelen her şeyi, yanan ceketi, buzdolabı poşetini, şapkadaki anteni unuturken, bir başka ağızdan “Repello Muggletum” ve “Protego Totallum” kelimeleri döküldü. Perkins önünde dikildiği gazeteliğe olan ilgisini tamamen kaybetti ve yüzünde boş ve anlamsız bir ifade belirdi. Pantolonunun lekelenmiş dizlerini fark ettiğinde kaşlarını çattı. Tekrar arkasına dahi bakmadan ağır adımlarla yürüyerek otobüs durağına gitti ve saatine bakarak geç kaldığını anladığında, durakta bu kadar oyalandığı için kendi kendine kızdı. Otobüsüne binerken de ahududulu dondurmayı satabilmek için camekânına dondurmanın iştah açıcı büyük bir afişini yaptırıp asmaya karar verdi.
Perkins onları duyamayacak kadar uzaklaşınca gazeteliğin başındaki iki adamdan biri diğerine baktı,
“Tam vaktinde ha, Arnold?” diye onay bekledi.
“Tartışılır,” diye yanıtladı Arnold Peasgood. “Muggle on dakikadır Gelecek Postası’nı okuyormuş. Hogwarts’ta en az iki SBD edecek kadar şey öğrenmiştir.”
“Eh, artık bir şey hatırlayabildiğini sanmıyorum. Ama büyünün kalkmış olması korktuğum şeyin olduğu anlamına mı geliyor?”
Peasgood ifadesiz bir suratla önlerinden geçmekte olan kırmızı otobüsü ve her şeyden habersiz seyahat eden muggle’ları seyretti. Bir anlık sessizliğin ardından arkadaşının sorusunu sakince yanıtladı:
“Koruma büyüsünün, yapan büyücü öldüğü için kalkmış olduğunu düşünüyorsan evet,” dedi.
İki siluet, bu durumun etkisi altında sessizce Dean Farrar’a doğru uzaklaştılar. Az sonra Sihir Bakanlığı’nın onlarca kapısından biri olan Queen Annes Chambers’e varacak ve Unutturucu Karargâhında gelebilecek iyi ve kötü haberleri bekleyeceklerdi. Sihir Dünyasında yeni bir dönem başlıyordu.
* * *
Harika!!! Yeni bölümü heyecanla bekliyorum ????????????????
Filmi nezaman çıkcak
Gerçekten çok beğendim
KIZIL PELERİN > lanetli çocuk
+1
Müthiş bir başlangıç oldu. Hiç olmazsa haftada iki bölüm yayınlasaydınız
Beklediğimin çok üzerinde olmasına rağmen ‘olağanüstü’ veriyorum. Şaka bir yana gerçekten harika olmuş, yer yer tüylerim diken diken oldu. Her hafta yeni bölümü bekliyor olacağım.
Kitap olacak mı?? Lütfen olsunnn
Kesinlikle müthişti.
Detaylar çok güzeldi, tıpkı Rowling okuyormuşum gibi hissettirdi benzetemelerin, küçük mizah unsurları onunkine çok benzerdi tebrik ederim. Hikâyenin kaldığı yerden devam etmesi çok güzel merakla yeni bölümleri bekliyorum. Ellerine, emeğine sağlık.
Çok iyi bir ilk bölüm olmuş.Oldukça kaliteli.Tebrikler
Öncelikle merhaba, yazım dilini ve genel akışı çok begendim, kalemine sağlık. Ancak tavsiyem ilk bir kaç bölümü ara vermeden aynı anda yayinlaman çünkü kullandığın karakterleri tanimak ve isledigin ana olayın ne olduğunu anlamak isterim bir hikayede ilk okuyusta, su anda bir hafta bekleyecegim ancak neyi beklediğim hakkında bir fikrim yok. Neticede olay ve karakterleri hızlı tanımak ve hikayeye baglanabilmek adına ilk 4-5 bölümün aynı anda yayınlanması gerektiğini düşünüyorum
Güzel olmuş . Heyacanla ikinci bölümü bekliyorum.
Bencede
Ohaa harika olmuş. Yeni bölümü merakla bekliyorum ???
???? gayet basarili guzel bir giris olmus. Savas sabahinda neler oldugunu gormus olduk ilerleyen bolumleri bekliyor olacagim ??
Efsane olmuş resmen Harry Potter kitabı okuyor gibi hissettim
Çok güzel, fanfiction olduğunu söylemek neredeyse güç. Haftaya cumayı sabırsızlıkla bekliyorum!
Merhabalar,
Hikayeniz için tebrik ederim okumayı istediğim bir konuyu ele almışsınız. Senelerdir güzel bir şekilde ele alınmış savaş sonrası ‘fanfiction’ ı okumak istemişimdir.
Yazım tarzınızı beğendim, her anlatım tarzını ve dili okuyamam ancak hiç gözüme batmadı akıcı bir şekilde okudum/izledim.
Konuyu ele aldığınız nokta güzel, dışardan bir gözün büyü dünyasındaki sevinci nasıl gördüğünü anlatarak başlamanız, kahramanların yaşadığı mutluluğu/hüznü anlatmaktan daha az karmaşık olmuş. Bunu düşünerek yazıp yazmadığınızı bilmiyorum ancak güzel karar olmuş.
Gelecek bölümlerinizi bekliyorum, başarılar dilerim.
HoLySouLs
Biraz bakındım içinde harry ron hermonie yoktu o yüzden okumadım …
???
Hocam bunu pdf veya e book yapın tadından yenmez
Dahice!
Şöyle bir girişi yazan adam sonra içine etmez eminin o yüzden Lanetli Çocuk denen rezilliği tokatlar bu hikaye. İnsan okurken hem sevinip hem üzülüyor keşke bu basılamazmıydı diye. Gelecek Postası kısmı Rowling dene paragöz bile böyle yazardı. Merakla bekliyorum çok heyecanlıyım.
O paragöz dediğin kadının yaptığı bağışları biliyormusun ?
becerebiliyosan J.K Rowling gibi yaz bide paragöz diyorsun. Senin paragöz dediğin insan her yaştan kişiye hitap eden bir kitap serisi yazdı. Birden emeğiyle kazandı paragöz asla diyemessin. yazabiliyosan 8 kitaptan oluşan bir seri yaz ilk ben okuyacağım.
Kaleminize sağlık çok büyük bir keyifle okudum! ^^ Belki mübalağa gibi gelecek ama Lanetli Çocuk’u okurken sizin kelimelerinizdeki samimiyeti bulamamıştım, yeniden büyü dünyasına döndürdünüz beni. Sıradaki bölümü merakla bekliyorum, yalnız ben de haftada biri biraz geç bulanlardanım, karakterlere ve evreninize olan aşinalığımı kaybetmek istemem arada geçen süre boyunca. 🙂
Kesinlikle bayıldım? ama her hafta cumaya kadar nasıl bekleyeceğim bilmiyorum keşke haftada iki bölüm falan olsaydı.
Evet keşke öyle olsaydı
Merhabalar. Hikaye gerçekten harika olmuş. Uzun zamandır böyle kaliteli fanfiction okumayı istiyordum. Kaleminize sağlık teşekkür ederim ☺️
okurken ağladım. O kadar özlemişim ki dayanamadım ağladım. yıllardır Umut ettiğim bir dileğim gerçekleşmiş gibi hissettim. sanki jkr. kendisi yazmış gibi. eline emeğine sağlık. ancak haftada bir az. arkadaşlara katılıyorum bağlamdan kopmayalım Bence daha sık yarın alırsın
yarın alırsın değil. yazmalısın :D.
Okurken birden sanki Felsefe Taşını okuyomuşum da Perkins aslında Vernon Dursley imiş gibi hissettim ya gerçekten harikaydı devamını sabırsızlıkla bekliyorum.Mahkeme hikayeleri,Hogwarts savaşıyla ilgili daha fazla detay gibi şeyleri okuyacağımı düşününce sebepsiz mutlu oluyorum.
HARİKAA! Yeni bölümleri heyecanla bekleyeceğim Sanki Rowling yazmış gibi hissettim bunun kitaba dönüştürülmesi harika olur ayrıca Cursed Child gibi birden 19 yıl sonrasına atlanmaması hoşuma gitti Harry Ron ve Hermione nin 7. senelerini de anlatırsanız çok Mutlu olurum?????
Aynen
Herkese güzel yorumları icin tesekkürler.
Harry Potter ve kızıl Pelerin tamamlandığında 200 sayfanın üzerinde bir eser olacak.
Neredeyse tamamen asıl hikayeye ve resmi Harry Potter evrenine sadık bir şekilde yazıldığından büyük özen istiyor. Herkesin kaliteyi hıza tercih edeceğini düşünüyorum 🙂
Gelecek iki bölümde Harry, Ron, Hermione geri dönüyor. Ayrıca Dolores Umbridge’den nefret eden herkesi mutlu edeceğiz.
Yine J.K. Rowling yazmış Ülkü Tamer ya da Sevil Okyay ile Kutlukhan Kutlu çevirmiş gibi hissettirmek umuduyla…
Haftaya görüşürüz.
Çok uzun zamandır böylesine sağlam kurguya sahip bir hikaye okumamıştım. Kaleminize sağlık. Ben de ilk birkaç bölümü biraz daha kısa aralıklarla yayınlamanız gerektiğini düşünenlerdenim; zira yepyeni karakterler bizi bekliyor görünüyor!
Yıllar yılı bir Harry Potter hayranı ve yüksek lisanslı bir edebiyatçı ve fantastik edebiyat koleksiyoncusu ve hayranı olarak söylüyorum; beklentimin çooook üzerinde muhteşem ötesi SÜPER ? ? ?. Kesinlikle Rowling okuyomuş gibi hissettim hatta bir ara cidden kendimi baya kaptırdım. Bence değil 200 sayfa bu üslupla daha fazlasını yazmalısın ve bizde keyifle okuyalım. Ellerine yüreğine ve hayalgücüne sağlık.. ?
Sürekli açıp tekrar tekrar okuyorum böyle giderse cuma gününe kadar bu bölümü ezberliycem?
Tebrik ediyorum kalemin çok akıcı. Gelecek Postası haberleri bile gerçek bir muhabir elinden çıkmış gibiydi… Açıkçası ben çok Rowlingvari değil de daha özgün bir dil görmeyi tercih ederim. Ortaya bir eser çıkacaksa üslup da farklı olmalı diye düşünüyorum. Hikayeyi okurken ise Rowling’den farklı bir kalemi okuduğumun farkına vardım bu yüzden evet ekstra sevdim. Hikaye mi? Enfesti… Devamını sabırsızlıkla bekliyorum…
Kendi hikayelerimde özgün bir dil kullanıyorum ancak bu hikaye tamamen eski tadı yakalamak isteyenler ve içimizdeki uktelerin dolmasını sağlamak için. Bu yüzden geneli Rowlingvari yazılması daha mutlu edecektir.
Kaleminize sağlık. Çok iyi diyebilmek için bence çok erken ama ironik ifadeler enfes bir hava katmış. Koyu bir Harry Potter hayranı olarak merakla beklemekteyim. Özellikle de Lilly’nin mektubunu ?
Okuduğum en iyi harry potter hikayesiydi. Bizimle paylaştığınız için teşekkür ederim ???
Gerçekten mükemmeldi.Yeni bölümü heyecanla bekliyorum.?
Ayrıntılar oldukça güzeldi.Başarılar diliyorum…
Uzun zaman sonra tekrar Hayran Hikayesi okumak güzel olacak. Tereddütlerim ve müsait zaman bulamamış olmam nedeniyle biraz geç okudum.
Yazımın gayet akıcı ve anlaşılır. Bölümün giriş kısmında yer alan sokak betimlemeleri biraz fazla geldi. Yabancı olduğum bir yer için açıkçası kafa karıştırıcıydı. Sonrasında bu problemi yaşamadım.
Savaşın hemen ertesinde neler olabileceği hakkında güzel izlenimler okudum. Bölümü keyif alarak okuduğumu belirtmek isterim. Devamını da merakla ve keyifle bekleyeceğim. Umarım çizginizi bozmaz ve arttırarak devam edersiniz.
Beni çıkmaza sokan bir noktaya değinmek istiyorum. Büyücünün ölümünün ardından yapmış olduğu koruma büyülerinin kalkması konusu bana yanlış geldi. Bildiğim kadarıyla ‘Tılsımlar’ için böyle birşey söz konusu değil. Şayet öyleyse bu büyücü dünyası için karşı çıkması imkansız bir iş olurdu. Bu konuda bildiğin farklı birşey varsa öğrenmek isterim.
Emeğine sağlık. Tebrikler.
tespit için tebrikler.
Gerçi teyit etmedim ama atladığım bir konu olabilir, sihir, tılsım ayrımı.
Hikayeyi üçüncü kez okudum, ilk bölüm olmasına rağmen bizi uzun ve keyifli bir maceranın beklediği ortada. Normalde hayran kurgu okumam, bugüne dek beğendiğim tek hayran kurgu Karanlık Prens üçlemesiydi bununla beraber hayran kurgulara bir şans vermeye karar verdim. O onu sevmiş şu buna aşıkmış gibi ergen temalardan uzakta güçlü bir hikaye öneriniz varsa onunla başlamak isterim ?
Halen tavsiye fanfictionlar bekliyorum. Hikayeleri takip eden birisi yok mu ? Önerilerinizi büyük bir okuma acligiyla beklemekteyim??
Gerçekten “beklenenin üzerinde” emeğinize sağlık. Rowling kalemi tadını aldım. Tek bir eleştirim var bence savaşın ertesinde Ludo bile Quiddtich düşünmez düşünse bile Gelecek, Voldemort’un ölümü ve kaçak Ölüm Yiyen’lerden başka birşeye yer vermez. Bu hem zafere gölge düşürür hem de işin ciddiyetini azaltır kanımca. Herkes Dedalus Diggle gibidir muhtemelen ve tabi McGonnagal gibi olanlarda çoktur. Tekrar ellerinize sağlık.
Ludovic Bagman Dünya Kupasında kıyamet koparken saha zemin şartları uygun diye dolaşıyordu 🙂
İşin esprisi zaten onun bu kafada olmasında.
Teşekkürler görüşünüz için
Bence mükemmel bir giriş olmuş devamını heycan ile bekliyorum. Yanlız aklıma takılan bir kısım var muggela unuttur büyüsü yapıyor. O büyünün normali obliviate değil miydi?
obliviate orijinal ingilizce çevirisi. Hangisini kullanacağım aslında tercih meselesiydi. Unuttur yerine orjinal dilde kullanmak daha mantıklı geldi şimdi düşününce
beklediğimden çok daha iyi devamını bekliyoruz.
hala neden 2. bölüm çıkmadı
Gerçekten Rowling tadında ve beklentimin çok çok üstünde olmuş. Lanetli Çocuk zımbırtısı bunun yanında sönük kalır. Başarılar 🙂
Teşekkürler
Hikayede bulduğum tek hata,
“…yıllar önce Sirius Black tarafından katledildiği düşünülen Peter Pettigrew’ün aslen bir ölüm yiyen olduğu ve bir süre önce intihar ettiği anlaşıldı.”
Peter’in olum yiyen olduğu ve Sirius’ un masum oldugu 6. Kitabin basinda anlasildi. Savas bitince degil.
Bunun disinda oldukça hos bir bolum olmus.
Güzel tespit sanırım haklısınız…
Film varmi yoksa sadece kitap?
Sadece kitap, filmini çekecek bütçem yok maalesef 🙂
Tekrardan Harry’nin dünyasına girmeyi özlemişim teşekkür ederim 🙂 Süper yazıyorsun.
Tesekkurler 🙂
Betimlemeler falan harika olmuş ilk kitaptaki Dursleylerin olayları farkmetmesi tadını veriyor cidden beğendim.Eleştiri değil haddim olarak ta görmüyorum ama Crabbe ve Goyle dan birisi ihtiyaç odasında ölmemiş miydi ben mi yanlış hatırlıyorum. Savaş esiri olarak gösterilmiş burada :))
Selam
Burada gecenler onlarin babalari.
Snr senior yani buyuk anlaminda
Ellerinize ve yüreğinize sağlık şans eseri bulduğum bir site ve o kadar mutlu oldum ki anlatamam 🙂 İçimizde böyle yetenekli insanların olması gurur verici 🙂 bu hikayeleri birebir rowling’inde okumasını isterdim 😀
Guzel sozleriniz icin sagolun 😉
Kesinlikle çok başarılı! Ancak Rowling bu kadar iyi yazabilirdi sanki gerçekten hikayenin devamını okuyormuş gibi hissettim, itiraf etmeliyim ki lanetli çocuk yerine Rowling bu şekilde devam etse çok daha iyi olurdu 🙂
Teşekkurler 🙂
Ciddi anlamda okuduğum en cheesy ve kötü fan fictionlardan biriydi. Tarz yok, içine çeken bir şey yok. Fazlasıyla yüzeysel ve Rowling tarzını taklit etmeye çalışan yazar çuvallamış. 🙁
Yıkıldım ?
Rowling misin doğru söyle
abi iyi ama niye 34
güsel 🙂
Okumadım ama güzel
İnanılmaz tatmin edici uzunlukta harika bir bölümdü. Cursed Child okuyan biri olarak gönül rahatlığıyla söylüyorum ki bu kitap, ona bin basar. Hem JK Rowling’in kaleminden çıkmış gibi hem de Efsane Üçlü’yü tam da bu şekilde bulmak isterdim, bıraktığımız yerde. Fazlası var eksiği yok öyle söyleyeyim. Sadece bunun PDF’ini ya da E-Kitabını çıkarabilirsiniz. Böylece okuması daha kolay olur. Hayatımda okuduğum en muazzam fan-fiction diyebilirim. Devamını bekliyorum 🙂 🙂
Teşekkürler güzel yorumlar için.
E-book bu linkte:
Harry potter ve kizil pelerin
Çok güzele benziyor kitap
aynen
büyük bir caba ve kesinlikle film olmalı
sirius un haklı olduğu 6, kitapta açıklanmıstı yanlismıyım
eminim birisibu kitabı filme cevirmek isteyecektir
yazdıklarınızda kurgu hatası cok fazla eger nostaljik yapmak istiyorsANIZ ayrıntılara dikkat etmelisiniz onun dısında yazdıklarınız okunmaya deger
RARARARARARARA BU NEE:)LANETLİ COCUKTAN SONRA EFSO
FİLMİ DE BEKLERİZ 😉
vagu