İşte Bizlere Gerçek Ron Weasley’yi Gösteren O Sahne!
|Ron’un arkadaşlarının yanına dönüp Hortkuluk’u yok ettiği o an muhteşemdi. Bu an aynı zamanda Ron’un duygusal zenginliğinin bir çay kaşığınınkinin ötesinde olduğunu kanıtladı.
İkinci el cüppeleri ve hayırsız yaşlı faresiyle Ron Hogwarts’daki en popüler çocuk olmayacaktı. Harry Potter ve Hermione Granger ile arkadaş olduğunda talihi değişti, gerçi hiç kuşkusuz Hermione’ye ısınması biraz zaman almıştı. Bazı insanlar kendi güvenlikleri için kalabalığın peşine takılır (Akla birden Peter Pettigrew geliyor) ve diğerleri daha sonra tanıyorum diye hava atmak için saygın eş dost edinirken (Slug Kulübü’nü hatırlayan?), Ron’un hiçbir zaman kötü bir niyeti yoktu. Şöhrete değil de arkadaşlığa değer verdi, sevgi dolu ve birbirine destek olan bir grubun kalbi haline geldi.
Ancak Hermione “döneminin en zeki cadısı” olarak adlandırılıp Harry de “sağ kalan çocuk”ken Ron çoğunlukla onların gölgesinde kalmıştı. Ron bunun moralini bozmaması için elinden geleni yaptı ancak çatırdılar oluşmaya başlamıştı. Harry Üçbüyücü Turnuvası için seçilince ona kötü davrandı ve Noel Balosu’nda Hermione’ye karşı oldukça kabaydı. Onun bu tavırları güvensizliklerinden geliyordu, bu durum onun başka biçimlerde de yoluna taş koyuyordu. Mesela Quidditch’i ele alalım. Güvenli hissettiğine dair “kandırılmadığı” sürece Ron baskıya boyun eğer ve maçta kötü bir performans sergilerdi, halbuki son derece yetenekli bir Tutucu olduğunu göstermişti.
Ancak Ron’un korkularıyla yüzleşip kralımız olduğunu kanıtladığı an gelecekti.
Gümüş Maral
Sonra Hortkuluk’un içinden tınlama gibi bir ses duyuldu.
“Senin kalbini gördüm ve o bana ait.”
Harry Potter ve Ölüm Yadigarları
Ancak altın üçlü Hortkuluk arayışındayken Ron’un tüm mücadelesi kırılma noktasına geldi. Ona sinir olmak kolaydı – herkes kaçak hayatın yükünü çekerken Ron çoğunlukla onlara göre daha fazla şikayet edip sesini yükseltiyordu. En sonunda sarsıcı bir hamleyle arkadaşlarını terk etti.
Ron’un yaptıkları dışarıdan saçma görünse de kafasının içinde neler yaşandığını bilmiyorduk. Voldemort’un madalyon içine koyulan ruhunun bir parçası Ron’a kapı dışarı edemediği korkunç düşünceleri fısıldayıp onun aklını yiyip bitiriyordu.
Mrs. Weasley tüm çocuklarını eşit şekilde sevse de Ron kendini değersiz hissetmekten alıkoyamadı. Ağabeyleri kendi içlerinde özel bir yerdeyken Ginny ailenin tek kız çocuğu ve bebeği konumundaydı. Bu durum da Ron’un kendisini “altıncı numara erkek evlat” olarak hayal kırıklığından başka bir şey olmadığını düşünmesine yol açtı. Kovuk’taki yeterince küçük bir odada Ron hep baskı altında kalmaya hazır olduğunu hissetti.
Ayrıca onun için annesinin Harry’e olan düşkünlüğünü fark etmemek elde değildi:
“Annen itiraf etti,” dedi Riddle-Harry küçümsemeyle, “Çocuk olarak beni tercih edeceğini, değiş tokuş yapmaktan memnuniyet duyacağını…”
Harry Potter ve Ölüm Yadigarları
Ron ve arkadaşları Hortkuluk’u taşımaya başladıklarında ise içindeki güvensizlikleri iyice arttı. Ron’un, Hermione’nin Harry’i tercih ettiğine dair endişesi tavan yaparken Hermione’ye karşı olan romantik hisleri bunu göz ardı edemeyecek derecede büyümüştü. Harry ve Hermione’yi gördüğü her an, Ron’un kıskançlığını, onu dürten acısını ve öfkesini haklı kılıyordu. Zamanla bu kaygıları Ron’un tüm yanını sardı ve arkadaşlarının onsuz daha iyi olacaklarından emin oldu.
“Kim onu tercih etmez ki, hangi kadın seni alır? Sen onun yanında bir hiçsin, hiç, hiç,” dedi şarkı mırıldanırcasına Riddle-Hermione.
Harry Potter ve Ölüm Yadigarları
Ruh Emicilerin Harry’yi çevresindekilere oranla daha fazla etkilediği gibi madalyonun da Ron’un üzerinde ayrı bir gücü vardı. Bu işi ancak o tamamlarsa her şey yerli yerline otururdu.
“Çatlak – mısın – sen?”
O sesi duymanın şoku dışında hiçbir şey Harry’e ayağa kalkacak gücü vermezdi. Şiddetle titreyerek, sendeleyerek ayağa kalktı. Orada, önünde Ron duruyordu. Tamamen giyinik ama iliklerine kadar ıslanmış haldeydi, saçı yüzüne yapışmıştı, bir elinde Gryfifndor’un kılıcını tutuyordu, diğerindense kopmuş zincirinin ucunda Hortkuluk sallanıyordu.
Harry Potter ve Ölüm Yadigarları
Ron’un dönüşü Gryffindor’un kılıcını ele geçirmesinden ve Harry’nin hayatını bir hamlede kurtarmasından belliydi. Ancak asıl kahramanlık madalyon açıldığında ve Ron içinde olanla yüzleşmek zorunda kaldığında ortaya çıktı. Bununla yüzleştiğinde, Ron’un bunca zaman içinde taşıdığı baskı ve kaygıları sonunda anlamış olduk. Ron’un madalyonu parçalayıp Hortkuluk’u yok ettiği an hepimiz için zaferden çok içimizdekilerin boşaldığı bir andı.
Ron’un elinden bıraktığı kılıç bir tangırtıyla yere düştü. Dizlerinin üstüne çökmüş, başını kollarının arasına almıştı. Titriyordu ama Harry bunun soğuktan olmadığını fark etti.
Harry Potter ve Ölüm Yadigarları
Ron grubun şakacısı unvanını almış olabilir ancak onun uysal tavırlarının altında sürekli güvensizlikleriyle mücadele eden birisi yatıyordu. Böyle davrandı çünkü arkadaşlarına, kıskançlığa yenik düşmeyecek kadar fazlaca değer veriyordu. Normalde bu olumsuz düşüncüleri bir kenara koyma ve önündeki işe bakma konusunda yeterince güçlüyken bu eziyeti göz ardı edemediği zamanlar da oldu. İşte o anlar cesaretinin gerçek anlamda sınandığı zamanlardı.
Peki Neden Önemli?
“Çağının en zeki cadısı” ve “Sağ Kalan Çocuk”un yanında durmak pek çok insanın kendisini önemsiz hissetmesine yol açardı. Ne yazık ki Ron, böylesi bir durumu ilk defa yaşamıyordu. Yıllarca, ağabeylerinin okulda başarılı ve Qudditch yıldızı olmalarını, birtakım özenilesi kariyer arayışında dünyayı gezmelerini izledi – gerçekten, kim işinin adına “ejderha bakıcısı” demek istemezdi ki? Başardıkları şeyler küçük kardeşlerini gölgede bırakmıştı. Ron’un başardığı herhangi bir şeyi başka bir Weasley çoktan başarmıştı. Bunu, Kelid Aynası’na dikkatle bakarken Ron’un gözlerinde görebiliyorduk, sonunda dik ve tek başına durup yaşıtları ve ailesinin üstünde, kendi “anı” için yanıp tutuşuyordu.
“Gümüş Maral”da Ron sonunda buna kavuşuyor. Kahraman olmak için Seçilmiş Kişi olmanın gerekmediğini anlıyor. Bazen yapabileceğimiz en cesurca hareket hatalarımızı kabullenip arkadaşımıza “özür dilerim” demek olur. Ve çoğu kez en zor savaşlar kafamızın içinde verdiklerimizdir. Bu yüzden Ron’a her zamankinden daha fazla saygı duyduk: pek çok güvensizlikle başa çıkıp olacağını bildiğimiz adama dönüşen çocuk.
Peki ya sizler Altın Üçlü’nün “Kralı” için ne düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi bizlerle paylaşmayı unutmayın!
O mükemmel! ?
kralımızsın weasley<3
Ronald Weasley,benim seride en sevdiğim karakter ve hak ettiği değeri kesinlikle almadığını düşünüyorum.Bu yüzden daha başlığı görüp yazıyı okumadan direk yorum yazıyorum.Çok teşekkürler Duygu Abla!
ayn hak ettiği değeri göremedi
Ron Kızıl saçları mavi gözleri ve sevimli konuşma tarzıyla Aslında diger ikisinden ayrı bi özelliği var ve daha ilk senesinde hogwarts tarihinin görüp görebileceği iyi bir satranç oyunu sergiledi ayni zamanda iyi bir tutucu fakat o bu özelliklerinin farkında bile değil Harry ve Hermione’nin yanında değersiz hissetmesi de çok doğal çünkü herkes bu üçlüden o ikisine odaklanmış durumda zaten bütün bu güvensizliklerini Aşınca Hermioneye olan duygularını da fark ediyor bu onun olgunlaşma Evresiydi ve güzel Atlattı Canımız cigerimiz Ronumuz her zaman Serinin en güzel ve en özel karakterlerinden biri olarak kalacak.
ron benim hayatımın anlamıı ona aşığım