Harry Potter Dünyası Genişliyor: Ilvermorny Cadılık ve Büyücülük Okulu Hakkında Her Şey
|Ve beklediğimiz anlardan biri gelip çattı: Bizzat J.K. Rowling tarafından kaleme alınmış Ilvermorny Cadılık ve Büyücülük Okulu‘nun hikayesi Pottermore‘da yayınlandı. Okul kurucusunun doğumundan başlayıp günümüze kadar nasıl geldiğini oldukça sürükleyici bir şekilde bizlere aktaran Rowling, ayrıca Hogwarts dışında da Büyülü Dünya’da bizi ne gibi muhteşem maceraların beklediğini bir kez daha göstermiş oluyor. Bizler de boş durmadık ve bu öyküyü Türkçeye çevirdik. Bakalım sizler nasıl bulacaksınız? İyi okumalar!
* * *
J.K. Rowling’den
Ilvermorny Cadılık ve Büyücülük Okulu
Büyük Kuzey Amerika büyücülük okulu on yedinci yüzyılda kuruldu. Greylock Dağı’nın en yüksek tepesinde, kimi zaman bir sis bulutu çemberi kaidesinde çeşitli güçlü büyüler yardımıyla büyüden uzak dünyadan saklanmaktadır.
İrlandalı Kökenleri
Isolt Sayre 1603 civarında doğmuş ve çocukluğunun ilk dönemlerini İrlanda’nın Kerry ilçesine bağlı Coomloughra vadisinde geçirmiştir. İki safkan büyücünün çocuğudur.
Babası, William Sayre, animagus hali karga olan güçlü İrlandalı cadı Morrigan’ın soyundan gelmekteydi. William, küçük yaştan itibaren her türlü doğal varlığa olan ilgisi yüzünden kızına “Morrigan” takma ismini vermişti.
Kendisini çok seven ve Muggle komşularına gerek sihirli tedavilerle gerekse hayvancılıkta ellerindekini esirgemeyen bir aile ile çocukluğunun ilk zamanları tam olarak rüya gibiydi.
Ancak 5 yaşına bastığında olanlar oldu ve evlerinde uğradıkları bir saldırı sonucu hem annesini hem de babasını kaybetti. Isolt yangından annesinin görüşmediği kız kardeşi Gormlaith Gaunt tarafından “kurtarıldı” ve daha sonra Coomcallee vadisine, diğer bir deyişle Hag’s Glen (Kocakarı Vadisi)’e götürülüp orada büyütüldü.
Isolt büyüdükçe kendisini kurtaran kişinin aslında kendisini kaçırdığını ve ailesini de öldürdüğünü anladı. Dengesiz ve acımasız Gormlaith aslında fanatik bir safkandı ve annesinin Muggle komşularına yardım edişinin Isolt’a büyücü olmayan bir erkekle evlenme gibi bir fikir vereceğine inanıyordu. Morrigan ve Salazar Slytherin’in varisi olarak bir tek safkanlarla iletişim kurma inancı ile yetiştirilme yoluna sadece kızlarını çalarak sokabileceğini düşünüyordu.
Gormlaith, kulübelerine yaklaşan her Muggle’ı ya da hayvanı lanetleyip bunu Isolt’a izleterek onun ihtiyacı olan rol modeli olduğunu düşünüyordu. Toplum Gormlaith’in yaşadığı yerden uzak durmaları gerektiğini öğrenmiş, bu olaylardan sonra Isolt’un bir zamanlar arkadaş olduğu köylülerle tek iletişimi ise oralı çocukların Isolt bahçede oynarken ona taş attıkları zaman olmuştu.
Gormlaith Isolt’un, Hogwarts mektubu geldiğinde oranın tehlikeli derecede eşitlikçi, bulanıklarla dolu bir kurum olduğunu, evde çok daha fazla şey öğrenebileceğini düşündüğünden Hogwarts’a gitmesine izin vermedi. Buna karşın Gormlaith Hogwarts’a gitmiş, böylece Isolt’a okul hakkında birçok şey anlatmıştı. Bu anlattıkları tabii ki okulu kötüleme amaçlı ve Salazar Slytherin’in büyücüleri arındırma planlarının başarısız olmasına bir ağıt yakarcasınaydı. Yeğenine göreyse, yarım akıllı olduğunu düşündüğü, kendisini dünyadan dışlayan ve ona iyi davranmayan teyzesinin anlattıklarından Hogwarts adeta bir cennet gibiydi ve çoğu zamanını onunla ilgili hayaller kurarak geçirdi.
On iki yıl boyunca Gormlaith kara büyü kullanarak Isolt’un yardımını sağladı ve tecrit halini korudu. Sonunda genç kadın yeterince güçlenip cesaretini topladı ve kendine ait bir asası olmadığından teyzesinin asasını alarak kaçtı. Yanına aldığı asa dışında tek nesne ise bir zamanlar annesine ait olan kördüğüm şeklindeki bir altın broştu. Isolt daha sonra ülkeden kaçtı.
Gormlaith onun peşine düşmeden önce, Isolt Gormlaith’in intikam alma isteği ve müthiş iz sürme güçlerinden korkarak ilk olarak İngiltere’ye geçti. Teyzesinin kendisini bulamaması için saçlarını kesti. Adı Elias Story olan bir Muggle erkek çocuğu kılığında Yeni Dünya’ya, 1620 tarihinde Mayflower gemisi ile açıldı.
Isolt Amerika’ya ilk Muggle’lar ile birlikte vardı (Amerika büyücülük dünyasında Muggle’lar Büyüdışı [No-Maj] olarak geçmektedir). Yolculuk biter bitmez dağlarda kayboldu ve gemiden arkadaşlarına “Elias Story”’nin diğer birçok kişi gibi zor geçen kışı atlatamayıp öldüğünü düşündürdü. Isolt bu yeni koloniyi Gormlaith onu bu yeni kıtaya kadar takip edebileceğinden ve ayrıca Mayflower’da geçirdiği yolculuk sırasında bir cadının püritenler arasında pek arkadaş edinemeyeceğini anladığından terk etti.
Isolt artık acımasız ve yabancı bir ülkede, kendisine en yakın cadı yüzlerce hatta binlerce uzakta, verdiği eğitim Yerel Amerikalı büyücüleri kapsamayan Gormlaith iken yalnız başına kalmıştı. Buna karşın, dağlarda yalnız başına geçirdiği birkaç hafta sonrasında, varlıklarından o ana dek haberi olmadığı iki büyülü yaratıkla tanıştı:
Hidebehind (Saklard) , ormanda yaşayan, geceleri seven ve insanımsı varlıkları avlayan bir çeşit hortlak. Adından da anlaşılacağı üzere avcılardan mükemmel bir şekilde korunmak için, her türlü nesnenin ardına, kendisini eğip bükerek saklanabilir. Varlığı Büyüdışılar tarafından sorgulanmaktadır, ancak hiçbir Büyüdışı onu alt edebilecek güçte değildir. Sadece bir cadı ya da büyücü bir Saklard’ın saldırısından kurtulabilir.
Pukwudgie de Amerika yerlisi, kısa boylu, gri suratlı, koca kulaklı Avrupa goblinlerini andıran bir yaratık. Tamamen bağımsız olan bu yaratıklar, insanlık alemini (büyü ile alakalı olan yahut olmayan) pek sevmeyen, düzenbaz ve kendine has güçte bir sihre sahiptir. Pukwudgie’ler ölümcül, zehirli oklar kullanarak avlanırlar ve insanları oyuna getirmeyi severler.
İki yaratık ormanda karşılaşıp Isolt kaçırma büyüsünü yaptığında Saklard –ki anormal boyutta ve güçteydi, daha genç ve toy olan Pukwudgie’yi yakalamakla kalmayıp karnını da deşme aşamasına gelmişti. Pukwudgie’nin de insanlar için çok tehlikeli olduğundan habersiz bir şekilde Isolt onu kendi yaptığı kulübesine götürüp yaralarını tedavi etti.
Bunun üzerine Pukwudgie kendisinin, borcunu ödeyene kadar Isolt’a bağlandığını söyledi. Isolt’un ayaklarının dibinde yürürken kızın artık onun dırdırlarını dinleyeceğini, Pukwudgielerin ve Saklardların ona her an saldırabilecekleri yabancı bir ülkede dolaşan böylesi genç bir cadıya borçlanmasının aptallık olduğunu düşünüyordu.
Pukwudgie’nin nankör tavrına rağmen Isolt onu eğlenceli buldu ve yanında olduğu için minnettardı. Zamanla aralarında, bu iki tür arasında eşsiz sayılabilecek cinsten bir arkadaşlık gelişti. Kendi türüne ait yasaklara sadık kalarak, Pukwudgie ismini Isolt’a söylemeyi reddetti, bu yüzden de Isolt ona babasının ismi olan “William”ı koydu.
Boynuzlu Yılan
William Isolt’u bildiği sihirli yaratıklarla tanıştırmaya başladı. Birlikte kurbağa başlı Hodagları avlanırken izlemeye gittiler, ejderhamsı Snallygaster ile savaştılar ve yenidoğan Wampus kedi yavrularının şafak vakti oyunlarını izlediler.
Isolt’u en çok etkileyen ise yakınlardaki bir derede yaşayan, alnında bir mücevher olan büyük boynuzlu ırmak yılanıydı. Isolt’un rehberi Pukwudgie bile ondan korkuyordu fakat şaşırdığı nokta bu Boynuzlu Yılan’ın Isolt’tan hoşlanmış gözükmesiydi. William’ı daha da korkutan şey Isolt’un, Boynuzlu Yılan’ın ona söylediklerini anladığını savunmasıydı.
Isolt daha sonra William’a yılanla olan garip bağından ve yılanın ona söylediklerini anlamasından bahsetmemeyi öğrendi. Dereye kendi başına ziyaretlerde bulundu ve Pukwudgie’ye nereye gittiğini söylemedi. Yılan’ın mesajı hiç değişmedi:
Beni ailenin bir parçası yapmadığın sürece, ailenin sonu felaket.
Isolt’un İrlanda’da bıraktığı Gormlaith sayılmazsa hiç ailesi yoktu. Boynuzlu Yılan’ın bu gizemli sözlerini anlayamazken, onunla konuştuğunu hayal edip etmediğine de bir kanaat getiremiyordu.
Webster ve Chadwick Boot
Isolt en sonunda kendi türünden canlılarla biraz da trajik bir durum sonrası bir araya gelmişti. William’la beraber odun kestikleri bir gün çok da uzak olmayan bir yerden korkutucu bir ses işittiklerinde William Isolt’a yerinde kalmasını söyledi ve zehirli oku hazır bir şekilde ağaçların arasına daldı.
Doğal olarak Isolt, onu dinlemedi ve küçük bir açıklıkta korkunç bir sahneyle karşılaştı. Daha önce William’ı öldürmeye çalışan aynı Saklard iki çelimsiz insana karşı, daha başarılı olmuş ve onları öldürmüştü. Daha da kötüsü iki ağır yaralı küçük çocuk yakınlarda yerde, Saklard anne-babalarının karınlarını parçalarken sıralarını bekliyorlardı.
Pukwudgie ve Isolt kısa sürede Saklard’ın icabına bakmış, bu kez tamamen yok etmişlerdi. Bugün becerdikleri işin zevkiyle, çocukların gittikçe azalan feryatlarını duymazdan gelerek Pukwudgie böğürtlen toplamaya devam etti. Isolt öfkeyle ona çocukları taşıması için bağırdığında William bir sinir krizi geçirdi. Çocuklar artık ölü sayılırlar, diyordu. Isolt’un onun hayatını kurtardığı için talihsiz bir istisna olduğunu, insanoğluna yardım etmenin kendi türünün kuralları arasında olmadığını söylüyordu.
Pukwudgie’nin duyarsızlığına sinirlenen Isolt ona, çocuklardan birinin hayatını kurtarırsa borcunu ödemiş olacağını söyledi. İki çocuğun durumları cisimlenmek için fazla kötüydü bu yüzden de onları taşıma konusunda ısrarcıydı. İstemeyerek de olsa Pukwudgie adı Chadwick olan büyük çocuğu taşımayı kabul etti, Isolt da ismi Webster olan daha küçük çocuğu barınağa taşıdı.
Barınağa geldiklerinde öfkeden deliye dönen Isolt William’a artık ona ihtiyacı olmadığını söyledi. Pukwudgie ona ters ters baktıktan sonra ortadan kayboldu.
Boot Oğlanları ve James Steward
Isolt tek dostunu yaşama şansı düşük olan iki çocuk için feda etmişti. Neyse ki çocuklar hayata tutundular ve o şaşkınlıkta Isolt çocukların büyüye yatkın olduklarını fark etti.
Chadwick ile Webster’ın büyücü ailesini Amerika’ya, etkileyici maceralar arayışı getirmişti. Bunun sonu ailenin ormanlara dalması ve Saklard ile karşılaşmalarıyla trajedi olmuştu. Yaratığı tanımayan veya normal ya da bahçe böcürtü olduğunu sanan Bay Boot Riddikulus büyüsüyle onu savuşturmaya çalışmış ve sonuçları Isolt ve William’ın da gördüğü korkunç duruma yol açmıştı.
İlk birkaç hafta çocuklar Isolt’un, onların yanından ayrılmaya cesaret edemeyeceği kadar hastaydılar. Çocukları kurtarma derdine anne-babalarına düzgün bir mezar hazırlayamamış olmak onun canını sıkıyordu, sonunda Chadwick ve Webster birkaç saatliğine de olsa kendi başlarına durabilecek kadar iyileştiklerinde Isolt, çocuklar bir gün ailelerinin mezarlarını ziyaret etmek isteyebilirler gayesiyle ormana mezar açmaya döndü.
Onu şaşırtan ise, açıklığa vardığında James Steward adında genç bir adamla karşılaşması oldu. O da Plymouth yerleşkesinden geliyordu. Amerika’ya ziyareti sırasında arkadaş edindiği aileyi merak etmiş ve onları aramak için ormana gelmişti.
Isolt onu izlerken James, elleriyle kazdığı mezarları işaretleyip, Boot’ların yanlarında duran iki kırık asayı aldı. Bay Boot’un asasından çıkmış parlayan ejderha kalpbağını somurtarak inceledi ve asayı şöyle bir salladı. Beklendiği üzere bir Büyüdışının asa sallamasıyla, asa geri tepti. James de açıklıkta geriye doğru fırladı, bir ağaca çarptı ve bayıldı.
Ağaç dalları ve hayvan derilerinden oluşturulmuş küçük bir barınakta uyandığında kendini Isolt tarafından tedavi edilirken buldu. Isolt bu kadar dar bir alanda özellikle de Boot oğlanlarına tedavi amaçlı iksirler hazırlayıp avlanmak için asasını kullanırken sihrini ondan saklayamadı. Isolt’un planı James travmayı atlattıktan sonra hafızasını silip onu Plymouth kolonisine geri göndermekti.
Bu süre zarfında, kendinden başka bir yetişkinle, hele ki Boot oğlanlarını seven ve onların sihirli yaraları iyileşirken onları eğlendirmeye yardım eden bir yetişkinle konuşabilmek harikaydı. Hatta İngiltere’de bir taş ustası olan James, Isolt’a Greylock’un tepesine üzerinde çalışılabilir bir taş evin tasarımında yardım da etti. Bu tasarımı bir öğleden sonrasında da Isolt gerçeğe dönüştürdü. Isolt yeni evini içinde doğduğu ve Gormlaith’in yok ettiği kulübenin ismi olan “Ilvermorny” ile kutsadı.
Her gün Isolt, James’in hafızasını sileceğine dair yemin etti ve her gün James’in büyü korkusu biraz daha azaldı, sonunda birbirlerine aşık olduklarını ve evlenip bu işi aradan çıkarmaları gerektiklerini itiraf edene kadar.
Dört Bina
Isolt ile James, Boot oğlanlarını evlatlıkları olarak görmeye başladılar. Isolt çocuklara Hogwarts hakkında Gormlaith’ten dinlediği hikayeleri anlattı. Çocukların ikisi de okula gitme konusunda çok istekliydi ve neden hep birlikte İrlanda’ya dönüp Hogwarts mektuplarını bekleyemediklerini sık sık soruyorlardı. Isolt çocukları Gormlaith hikayesiyle korkutmak istemiyordu. Bunun yerine onlara, on bir yaşına bastıklarında bir şekilde asa bulacağını (ailelerinin asaları tamir edilemez bir durumdaydı) ve bu kulübede kendi büyü okullarına başlayabileceklerinin sözünü verdi.
Bu fikir Chadwick ile Webster’ın hayallerine girmişti artık. Çocukların sihirli bir okulun nasıl olacağıyla alakalı fikirleri temel olarak Hogwarts hikayelerine dayandığından dört binaya sahip olmasını istediler. Binaların isimlendirilmesinde, kurucuların isimlerini kullanma fikri Webster, “Webster Boot” isimli bir binanın hiçbir şeyi kazanamayacağını düşündüğü için rafa kaldırıldı, bunun yerine her biri en sevdikleri sihirli yaratığı seçtiler. Zeki fakat kimi zaman öfkesine yenik düşen Chadwick için bu uçtuğu zaman fırtınalar koparabilen Thunderbird (Şimşekkuşu) idi. Tartışmayı seven ama çok sadık Webster için bu, sihirli bir pantere benzeyen, güçlü ve neredeyse öldürülmesi imkansız Wampus oldu. Isolt ise tabi ki, halen ziyaretine gittiği ve bir akrabalık duygusu hissettiği Horned Serpent (Boynuzlu Yılan)’ı seçti.
En sevdiği yaratık sorulduğunda James’in verecek bir cevabı yoktu. Diğelerinin iyiden iyiye tanımaya başladıkları yaratıklar konusunda ailedeki tek Büyüdışı ayak uyduramamıştı. Sonunda karısının cimri William hakkında anlattıklarına hep güldüğünden Pukwudgie ismini seçti.
Böylece Ilvermorny’nin dört binası oluşurken, henüz farkında olmasalar da öyle gamsız şekilde isim verdikleri bu binalara dört isim sahibi karakterlerini de aktarmış oldular.
Rüya
Chadwick’in on birinci yaş günü hızla yaklaşırken Isolt verdiği sözü nasıl tutacağının derdindeydi. Bildiği kadarıyla Amerika’daki tek asa, kendisinin Gormlaith’ten çaldığıydı. Kendi asasının neyden yapıldığını görmek için asayı parçalara ayırmaya cürret edemezken, çocukların ailesindeki asalar ejderha kalpbağı ile tek boynuzlu at saçı içeriyordu ki onlar da kuruyup solmuşlardı.
Chadwick’in doğum gününden bir gece önce Isolt, Boynuzlu Yılan’ı bulmak için dereye gittiği, Boynuzlu Yılan’ın suyun içinden çıkıp yükseldiği ve kafasını ona doğru eğdiği, kendisinin de onun boynuzundan büyük bir parça aldığı bir rüya gördü. Uyandığında etraf karanlıktı ve o da dereye doğru yola koyuldu.
Boynuzlu Yılan onu beklemekteydi. Kafasını aynı rüyada olduğu gibi kaldırdı, Isolt parçayı aldı, ona teşekkür etti ve eve dönüp taş ve odun konusundaki yetenekleriyle aile kulübesini çok güzel hale getiren James’i uyandırdı.
Ertesi sabah Chadwick uyandığında, yılan boynuzunu saran dikenli bir keresteden güzel bir oyma asa buldu. Isolt ve James muazzam güçte bir asa yaratmışlardı.
Ilvermorny Okulunun Kuruluşu
Webster on birine bastığında ailenin küçük ev okulu ününü salmıştı. Wampanoag kabilesinden iki çocuk ile Narragansett’ten iki kızıyla bir anne de kendi büyü bilgilerini paylaşmak karşılığında bu okula asa tekniklerini öğrenmek için katılmıştı. Hepsine Isolt ve James’in yaptıkları asalar verilmişti. İçinden gelen bir sese kulak veren Isolt, Boynuzlu Yılan özünü sadece oğullarına ayırmıştı, ayrıca James ile beraber Wampus saçı, Snallygaster kalpbağı ve Jackalope boynuzu gibi farklı özler kullanarak asa yapmayı öğrenmişlerdi.
1634 yılına gelindiğinde ev okulu Isolt’un ailesinin hayal bile edemeyeceği kadar büyümüştü. Ev her sene yeni gelenlerle genişlemişti. Okul halen küçük sayılırken yeni öğrencilerin gelmesiyle evde Webster’ın ev içi müsabaka hayaline yetecek kadar kişi mevcuttu. Her ne kadar okulun ünü yerel Amerikalı kabileler ile Avrupa’dan gelenlerin dışına çıkmamışsa da okulda yatılı kalan kimse yoktu. Ilvermorny’de kalanlar Isolt, James, Chadwick, Webster ile Isolt’un doğurduğu, birine James’in rahmetli annesinin ismi Martha diğerine Isolt’un annesinin adı Rionach verilen ikiz kız çocuklarıydı.
Gormlaith’in İntikamı
Mutlulukla dolu, işinde gücünde aile uzaklardan büyük bir tehlikenin onlara yaklaştığının farkında değildi. Massachusetts’te yeni bir sihir okulunun kurulduğu haberi anavatana gelmişti. Müdirenin meşhur cadı “Morrigan” takma ismini kullandığı dedikodusu dolaşıyordu. Gormlaith okulun isminin ‘Ilvermony’ olduğunu duyduğu anda, Isolt’un Amerika’ya kimseye görünmeden gittiğine, orada bir Muggle ile evlendiğine ve Safkan ya da değil, herkese eğitim veren bir okul açtığına inanmıştı.
Gormlaith, Isolt çalana dek nesiller boyu elden ele geçen aile yadigârı asanın yerine pek sevilmeyen Ollivander’dan bir asa aldı. Yeğeninin kendisinin geldiğini çok geç olana kadar bilemeyeceğini düşünerek, farkında olmadan Isolt’un yaptığı şekilde kendini bir erkek gibi göstererek Amerika’ya giden Bonaventure adlı gemiye bindi. Yolculuk sırasında zalimce Isolt’un öldürülen babası William Sayre ismini kullandı. Gormlaith Virginia’ya ulaştı ve gizlice Massachusetts ve Greylock Dağı’na bir kış gecesi vardı. İkinci Ilvermorny’yi de yakıp kül ederek, onun safkan aile kurma emellerini engelleyen anne ile babayı katletme ve kutsal kanı taşıyan büyük büyük yeğenlerini kaçırıp Hag’s Glen’e geri dönme planları kurdu.
Gormlaith Greylock Dağı’nın karanlıklar içerisindeki tepesinde yükselen büyük binayı görür görmez, bu evi Isolt ve James isimlerini kullanarak ve onları büyülü bir uykuya yatırarak güçlü bir şekilde lanetledi.
Daha sonra yılanların dili Çataldil ile ıslıkvari bir kelime buyurdu. Isolt’a yıllardır sadık bir şekilde hizmet eden asa, Isolt da uyurken yatağın kenarında bir kez titredi ve işlemez hale geldi. Bunca senedir Isolt ellerinde Hogwarts’ın kurucularından Salazar Slytherin’in, yine büyülü bir yılanın bu kez bir Basilisk’in boynuzundan yaptığı asasını tuttuğunu bilmiyordu. Asa, komut verildiğinde “uyuma” konumuna geçmekteydi ve bu sır asırlar boyu Slytherin ailesinde asanın sahibine aktarılmaktaydı.
Gormlaith’in bilmediği ise varlıklarından haberdar olmadığı on altı yaşında Chadwick ile on dört yaşındaki Webster’ın da evde olduklarıydı. Bilmediği başka bir şey ise çocukların asalarının özünün bir dere yılanı boynuzundan oluştuğuydu. Gormlaith Çataldil kullandığında bu asalar işlemez hale gelmedi. Hatta, özleri bu tanıdık kadim dile titreyerek tepki verdi, sahiplerinin tehlikede olduğunu anladı ve aynı Boynuzlu Yılan’ın tehlike anında yaptığı gibi alçak tonda bir müzik yaymaya başladı.
Boot oğlanları uyandı ve yataktan kalktı. Chadwick içgüdüsel olarak camdan dışarı baktı. Ağaçların arasında eve dönük bir şekilde Gormlaith Gaunt’un korkunç silueti sürünüyordu.
Her çocuk gibi Chadwick de anne ve babasının hayal edebileceklerinden çok daha fazlasını duymuş ve anlamıştı. Onu katil Gormlaith hakkında koruyabildiklerini düşünmüşlerdi ama yanılmışlardı. Küçük bir çocuk olarak Chadwick, Isolt’un İrlanda’dan kaçma nedenlerine kulak misafiri olmuştu ve ne Isolt ne de James, Chadwick’in rüyalarına, Ilvermorny’ye doğru ormandan sürünerek gelen bir yaşlı cadının musallat olduğunu bilemezdi. Şimdi bu kabusunun gerçek olduğuna tanık oluyordu.
Webster’a anne ve babasını uyarmasını tembihleyip, ona tek mantıklı gelen işi yaptı ve merdivenlerden aşağı inip dışarı çıktı ve Gormlaith’in ailesinin uyuduğu yere girmesini engellemeye çalıştı.
Gormlaith genç bir büyücüyle karşılaşmayı beklemiyordu ve ilk anda onu hafife aldı. Chadwick onun büyülerini ustalıkla savuşturdu ve düelloya başladılar. Birkaç dakika içerisinde çok daha güçlü olan Gormlaith, Chadwick’in iyi yetiştirildiğini kabul etmek zorunda kaldı. Onu etkisiz hale getirmek için kafasını hedef alıp büyüler yaparken ve Chadwick’i arkaya doğru savurduğunda ona ailesi hakkında sorular sordu. Ardından da onun kadar yetenekli bir safkanı öldürmenin damağında acı bir tat bırakacağını söyledi.
Bu sırada Webster da anne ve babasını uyandırmaya çalışıyordu fakat lanet o kadar derindi ki evin çevresinde yankılanan Gormlaith’in bağrışları ve eve çarpan büyüleri bile onları uyandırmaya yetmiyordu. Webster da durum böyle olunca aşağıya koşup evin hemen dışında vuku bulan düelloya katıldı.
İkiye bir kaldığından ve Boot oğlanlarının asalarındaki ikiz çekirdekler tek bir düşmana karşı birlikte kullanıldığında gücünü on kat arttırdığından Gormlaith’in işi zorlaşmıştı. Buna karşın Gormlaith’in büyüsü onlara karşı koyabilecek kadar güçlü ve karanlıktı. Düello olağanüstü aşamalara geldiğinde Gormlaith hala onlara eğer safkan olduklarını kanıtlarlarsa acıyabileceğini söyleyip gülüyorken, Chadwick ve Webster onun ailelerine ulaşmasını engellemeye kararlıydılar. Kardeşler Ilvermorny’nin içerisine çekilmek zorunda kaldığında duvarlar çatladı, camlar tuzla buz oldu fakat üst katta uyuyan bebekler uyanıp korkudan çığlık atana kadar Isolt ve James uyanmadı.
Isolt ve James üzerindeki büyüyü delen şey de bu oldu. Ne büyü ne de öfke onları uyandıramazken, Gormlaith’in onların üzerine sevginin gücünü hesaba katmadan yaptığı büyüyü kızlarının korkmuş çığlıkları bozdu. Isolt James’e kızların yanına gitmesini haykırırken kendisi de elinde Slytherin’in asasıyla oğullarının yanına koştu.
Ancak bunca zaman ona yardımcı olan uyuyan asanın, nefret ettiği teyzesine saldırmak için kaldırdığında yerden alabileceği sıradan bir çubuktan farksız olduğunu anladı. Gormlaith adeta övünürcesine Isolt, Chadwick ve Webster’ı bir üst kata yeğenin çocuklarının ağlama sesini duyabileceği yere kadar götürdü. Sonunda James’in kızlarının beşikleri önünde adeta onlara perde olup ölmeyi beklediği odanın kapısını patlatarak kırdı. Her şeyin bittiğini düşünen Isolt ağlamaya başladı ve ne olduğunu bile bilmeden babası hakkında bir şey sayıkladı.
Büyük bir gürültü koptu ve Pukwudgie William pencere eşiğinde belirdiğinde odaya giren ay ışığı kayboldu. Gormlaith ne olduğunu anlayamadan zehirli bir ok başı kalbini delip geçti. Kilometrelerce öteden duyulan olağanüstü bir çığlık işitildi. Yaşlı cadı yenilmez olabilmek adına kara büyüye o kadar teslim olmuştu ki, bu büyüler ile Pukwudgie’nin zehri bir araya gelince onu binlerce parçaya ayrılmadan önce kömür kadar sert ve bir o kadar kırılgan hale getirdi. Ollivander asası yere düşüp kırıldı. Gormlaith Gaunt’tan geriye dumanı üstünde bir kül tabakası ile kırık bir çubuk ve yanmış bir ejderha kalpbağı kalmıştı.
William aileyi kurtarmıştı. Isolt’un yaklaşık on senedir sadece ölüm korkusuyla yüzleştiği bu an hariç ismini söylemeyişine kırıldığından ailenin teşekkürlerine sadece havlayarak karşılık verdi. Isolt ise aslında başka bir William’ı düşünerek seslendiğini ona söylemeyecek kadar nazikti. James ise birçok hikayesini dinlediği bu Pukwudgie ile tanıştığı için çok sevindiğini ve bir Ilvermorny binasına onun ismini verdiği için ne kadar memnun olduğunu -onların en çok insanlardan nefret ettiklerini unutarak, söyleyerek kafası karışmış yaratığın elini sıktı.
James’in bu iltifatlarının William’ın kalbini yumuşatan şey olduğu düşünülür zira ertesi gün kendi Pukwudgie ailesini eve taşıdı ve her zamanki gibi sızlanırken Gormlaith’in eve verdiği zararı onarmaya yardım etti. Sonrasında ise büyücülerin kendilerini koruyabilmek adına çok sönük olduklarını söyleyerek, altın üzerinden büyük bir ücretle okulun özel güvenliği/ hademesi olmak için pazarlığa girişti.
Slytherin’in Mirası
Slytherin’in asası Gormlaith’in Çataldil’deki komutu sonrası işlemez halde kaldı. Isolt Çataldili konuşamıyordu, zaten mutsuz çocukluğundan bir anı olan bu asaya dokunmak dahi istemiyordu. James’le beraber asayı dış bir bölgede gömdüler.
Bir sene içerisinde asanın gömülü olduğu noktadan bilinmez bir türde yılanağacı çıkmaya başladı. Ne olursa olsun budanamıyor ya da öldürülemiyordu. Birkaç sene sonra yapraklarının güçlü tıbbi özelliklerinin olduğu keşfedildi. Bu ağaç Slytherin’in asasının da, aynı onun soyundan gelenler gibi hem asil hem de soysuz olabileceğinin bir kanıtıdır. Öyle görünüyor ki iyiliğin ağır bastığı tarafı Amerika’ya göç etmiş.
Okulun Büyüyüşü
Ilvemorny’nin ünü yıllar boyu düzenli bir şekilde arttı. Granit ev sonrasında bir şatoya döndü. Talebi karşılamak için yeni öğretmenler alındı. Artık Kuzey Amerika’nın her noktasından cadı ve büyücüler öğrenim görmek için buraya gönderiliyor ve okul yatılı hizmet veriyor. On dokuzuncu yüzyılda şu anda sefasını sürdükleri uluslararası şöhrete kavuştular.
Yıllar boyunca Isolt ve James okulun ortak müdür ve müdiresi olarak kaldılar ve nesiller boyu öğrenciler tarafından ailelerinin bir parçası olarak görülüp sevildiler.
Chadwick Ilvermorny’de ders kitabı olarak okutulan Chadwick’in Büyüleri Cilt I-VII kitaplarını yazıp çok gezen ve çok da yetenekli bir büyücü oldu. Meksikalı bir şifacı Josefina Calderon ile evlendi ve halen Calderon-Boot ailesi büyücülük dünyasının önde gelenlerindendir.
MACUSA’nın (Amerika Birleşik Devletleri Büyü Kongresi) kurulması öncesinde Yeni Dünya büyülü savunma güçleri bakımından eksik sayılırdı. Webster Boot sonralarda Seherbaz olarak bilinen görevi edindi. Kötü bir karanlık büyücüyü Londra’ya teslim ederken Sihir Bakanlığı’nda çalışan genç bir İskoç’a aşık oldu. Böylelikle Boot ailesi anavatanına dönmüş oldu. Webster’ın torunları Hogwarts’ta okuyacaktı.
James ve Isolt’un büyük kızları Martha bir koftiydi. Hem üvey ağabeyleri hem de ailesi tarafından çok sevilse de sihir yapamadığı için Ilvermorny’de büyümek ona büyük eziyet olmuştu. Sonunda Pocomtuc kabilesinden bir arkadaşlarının büyüden uzak kardeşiyle evlenip sonrasında Büyüdışı olarak yaşadı.
James ve Isolt’un küçük kızları Rionach, yıllarca Ilvermorny’de Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersleri verdi. Rionach hiç evlenmedi. Ailesinin hiçbir zaman doğruluğuna onay vermediği bir dedikoduya göre ablası Martha’nın aksine Rionach’ın Çataldil konuşabilme yeteneğiyle doğduğu ve Slytherin soyunu sürdürmemek adına kararlı olduğu söylenir (ailenin Amerika kolu Gormlaith’in son Gaunt olmadığını bilmiyordu ve soy İngiltere’de devam etti).
Hem Isolt hem de James yüz yaşın üzerini gördü. Ilvermorny kulübesinin büyüyüp granit bir şato halini alışına şahit olup okulun Kuzey Amerika’daki büyücü ailelerin çocuklarını orada okutabilmek için kavgalar çıkartacak kadar şanlı bir hal aldığını bilerek öldüler. İstihdam sağladılar, yurtlar inşa ettiler, okulu Büyüdışılardan korumak için zekice sihirler yaptılar: Kısacası Hogwarts’ta okumak isteyen kız onun Kuzey Amerika’daki bir eşdeğerinin kurulmasını sağladı.
Günümüzde Ilvermorny
Ortak olarak bir Büyüdışı ile kurulmasından da bekleneceği üzere Ilvermorny, en demokratik ve en az seçkin kesim ayrımı yapan okullardan birisi olarak şanını sürdürüyor.
Isolt ile James’in mermer heykelleri Ilvermorny Şatosu’nun ön kapısını çevrelemekte. Kapılar tepesi bir kümbet olan dairesel bir odaya açılıyor. Tahta bir balkon bir üst katta dolaşmakta. Öyle olmasaydı bu alan, binaları temsil eden dört devasa odun oyma hariç boş olurdu: Boynuzlu Yılan, Panter Wampus, Şimşekkuşu ve Pukwudgie.
Okulun geri kalanı üstteki yuvarlak balkondan izlerken yeni gelen öğrenciler yuvarlak giriş salonunda sıraya girer. Duvarların arasında beklerlerken her öğrenci teker teker çağrılır ve taş zeminin ortasına yerleştirilmiş Kördüğüm’ün üzerinde beklerler. Sessizlik etrafı sararken herkes büyülü oymaların hareketlerini gözler. Eğer öğrenciyi Boynuzlu Yılan isterse, alnında yer alan kristal ışık saçar. Eğer Wampus isterse, kükrer. Şimşekkuşu öğrenciyi isterse kanatlarını çırpar ve Pukwudgie isterse okunu havaya kaldırır.
Eğer birden fazla oyma öğrenciyi isterse, seçim öğrenciye kalır. Çok nadir olarak görülen bir durumda –belki on senede bir, bir öğrenci her bina tarafından istenebilir. 1920 ile 1928 yılları arası MACUSA Başkanlığı yapan Seraphina Picquery kendi neslinde böyle bir şekilde onore edilmiş tek cadıydı ve o Boynuzlu Yılan’ı seçti.
Bazı kesimlerce Ilvermorny binaları cadının ya da büyücünün bütünü temsil ettiği söylenir; aklı Boynuzlu Yılan, vücudu Wampus, kalbi Pukwudgie ve ruhu Şimşekkuşu temsil eder. Bir diğer kesim de Boynuzlu Yılan’ın bilim insanlarını, Wampus’un savaşçıları, Pukwudgie’nin şifacıları ve Şimşekkuşu’nun maceracıları yansıttığını söyler.
Hogwarts ile Ilvermorny arasındaki tek büyük fark Seçim Seremonisi değil (gerçi birçok yönden iki okul birbirine benziyor). Öğrenciler bir binaya seçildikten sonra genişce bir salona alınırlar ve burada bir asa seçerler (ya da asa onları seçer). 1965’te Gizlilik Yasası’na katı bir şekilde uyumluluk sağlayan Rappaport Yasası’nın feshine kadar, hiçbir çocuk Ilvermorny’ye gelene kadar asa kullanamazdı. Ayrıca, on yedi yaşına kadar hiçbir cadıya ya da büyücüye okul dışında asa taşıma izni verilmez hatta tatillerde dahi asaların Ilvermorny’de bırakılması gerekirdi.
Ilvermorny cübbeleri mavi ve kızıl renkteydi. Renkler Isolt ve James’in anısınadır: Mavi olmasının nedeni Isolt’un en sevdiği renk olması ve çocukken Ravenclaw binasında yer almak istemesidir; kızıl olmasının nedeni ise James’in yabanmersinli pastalara bayılmasıdır. Ilvermorny’de her öğrencinin cübbesi, Isolt’un ilk Ilvermorny kulübesinin harabelerinde bulduğu altın broşu temsilen altın bir Kördüğüm ile bağlanır.
Birkaç Pukwudgie halen okulda çalışmaya devam ediyor, hepsi de homurdanıp aslında okulda kalmayı istemediklerini söylüyorlar ama nedense hala okuldalar. Ama bir tanesi var ki ancak “William” diye seslenildiği zaman size cevap verir. Kendisinin Isolt ve James’i kurtaran esas William olduğu fikrine gülüp geçiyor ve haklı olarak eğer William yaşasaydı 300 yaşın üzerinde olacağını söylüyor. Gerçi, hiç kimse de bir Pukwudgie’nin en fazla kaç yaşına kadar yaşadığını bilmiyor. William, Isolt’un okul girişindeki heykelini başkasının cilalamasına izin vermez ve her sene ölümünün yıl dönümünde Isolt’un mezarına alıç (mayflower) bitkisi koyduğu görülebilir -ki bundan birisi patavatsızca bahsedecek olursa da bu durum William’ı özellikle çileden çıkartır.
Ya harikasiniz desek az kalir bence… sitenize bakmalara doyamiyorum bir potterhead olarak
Süpersiniz Caner Bey
Gerçekten çok teşekkürler, harika bir site.
orada bir ‘Gaunt’ gördüm. demek ki Slytherin soyu kurumamış 😛
Ya harikasınız
Peki biz bu okual nasil basvuru yapicaz
güzel